Sur’un muhtarları Savaş Mahallesi Muhtarı Ahmet Şen, Cemal Yılmaz Mahallesi Muhtarı Koçero Tokdemir, Ali Paşa Mahallesi Muhtarı Behzat Sular ve Abdaldede Mahallesi muhtarı Şefik Güler anlatiyorlar
Şefik Güler (Abdaldede Mahallesi Muhtarı) Biz defalarca dile getirdik, en başta belliydi Sur’a bir şeyler yapılacağı. Sur’u dört parçaya bölmüşler, parça parça insansızlaştırıyorlar. Kaymakamlık, güvenlik güçleri bir şey demiyor; insanlar bilgi kirliliğinden, talandan, mağduriyetten dolayı var oluşla yok oluş, ölümle kalım arasında sürekli. Bizim psikolojimiz, insani duygularımız ayaklar altına alındı. Bu süreçte kalktık AKP’lilerle görüştük, açık ve net bir şekilde durum budur dedik. İnsan ideolojik olarak ne düşünürse düşünsün, bu insanlara şuanda bu coğrafyada yapılanlar gayri ahlakidir. İl başkanına “gelin bu ortamı görün”
Şimdi biz 50 sene daha vicdani, insani olarak kendi kendimizi sorgulayacağız. Bu devlet bu insanların, coğrafyanın üzerine neden bu kadar geldi? Neden beni yerle bir etti? Bunun telafisi mümkün değil, bu 50 sene 100 sene daha hafızalarda kalır. İstersen orada insanlara altın kafesli ev yap, mümkün değil mutlu edemezsin. Ben bir gün Sur’a, o taşların içinde adım atmadan duramıyorum. Babamın, abimin, kız kardeşimin cenazeleri orada, Sur’un aşağısında,ben mezarlarına gidemiyorum. Tankla topla bu kadar şiddetli şekilde insanların üzerine gelinmesini kimse unutamaz, mümkün değil. Mesela geçmişte Ermeniler belli başlı, sayılan, sanatkar insanlardı, bizim komşularımızdı. Biz sonradan yetiştik bazılarına ama bizden önceki nesiller, babalarımız onlarla iç içe yaşamıştır. Mesela Ermeni kilisesinin açılışına gittik, avluda insanların ezikliğini hissediyorsun. Bir kadın yavaşçana diyor ki yanındakine benim evim filan sokakta, filan yerdeydi. Dedim ki biraz açık konuşun, biz de duyalım sizi, konuşun ne olur, biz de bilelim. Açılışa giderken, çarşıdaki güvenlik görevlisi “Muhtar nereye kiliseye mi?” dedi, “He, açılışa çağırmışlar gidiyorum” dedim. Güvenlik görevlisi şaşırdı. Dedim “E onlar benim eski komşularım. Dink sokak var orada, anası, babası, amcası burada oturuyordu. Burada yabancı olan benim, sensin.”“Yapma ya, burada mı kalmış?” dedi, he dedim, buraların hepsi onlarındır. Yarın öbür gün bize de aynısını söyleyecekler. O insanların saçlarına baktığında ak, gözlerinin içinde daha o yılların acısı, korkuları var. Niye? Annesi, babası demiş ki kızına, biz filan yerde bunu yaşadık. Yıllar geçmiş kilisesinin açılışına gelmiş, hala yanındakiyle fısıldayarak konuşuyor. Biz de yarın öbür gün fısıldayacağız. Biz Sur’da böyle bir işkence yaşadık, talana uğradık, gittik diyeceğiz. Benim artık bunları aklım almıyor ama ömrümüz yettiği sürece mücadelemi vereceğiz. İşte bu kadar.
devami