Tahir Elçi cinayeti davasının dokuzuncu duruşması Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün görüldü. Mahkeme verdiği ara karar ile Tahir Elçi ailesinin avukatlarının tüm taleplerini reddetti. Dava, 6 Mart tarihine ertelendi. Avukatlar bir sonraki duruşmada karar çıkmasını bekliyor.
Duruşmadan sonra Diyarbakır Adliyesi önünde basın açıklaması yapan Baro başkanları, mahkemenin verdiği kararlara tepki gösterdiler.
'Ne mütalaa savcının, ne karar mahkemenin'
Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren mahkemenin bugüne kadar verdiği 12 ara kararın davada maddi gerçeğin açığa çıkması konusunda "somut, tarafız, bağımsız olmadığını" savundu.
Elçi'nin öldürülmesinin sekizinci yıl dönümünde avukatların maddi gerçeğin açığa çıkmasına yönelik tüm taleplerini mahkeme heyetinin reddettiğini belirtti:
''Olay yeri keşfi ve tanıkları dinlemekten de vazgeçti. Üç yıldır devam eden kovuşturmanın son noktasını koydu ve sizi sözde bir yargılamayla oyaladık ama bu dava dosyası bizi aşıyor ve Ankara'nın karanlık dehlizlerinde birileri ara karar koyuyor demeye getirdiler. Mütalaa karara dönüştü ama biliyoruz, ne mütalaa savcının ne de karar mahkemenin ve biz bugün bunu gördük'' dedi.
Avukat Orhan Kemal Cengiz de bir yargılama yapılmadığını savundu:
''Muhakkak ki bazı taleplerimizin kabul göreceğini ve bir süre daha devam edeceğini bekliyordum ama katılan vekili olarak söylemeliyim ki bu kadar kötü bir sonuç beklemiyordum. Tahir Elçi'yi ölüme götüren karanlık ne ise, davada delillerin toplanmasını engelleyen karanlık ne ise, o karanlık, mahkemeyi de esir almıştır. Belki biz bu davadan bir sonuç elde edemedik ama bu dava burada asla bitmeyecek.''
Devletin Tahir Elçi'nin ölümüyle yaşam hakkı anlamında negatif yükümlülüklerini ihlal ettiğini savunan Cengiz, bu yargılamayla da bütün pozitif yükümlülüklerini ihlal ettiğini savundu.
Duruşmada neler yaşandı?
'Bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek' suçlamasıyla dosyada yargılanan üç sanık polis, bugünkü duruşmaya da SEBGİS ile katıldılar.
Önceki duruşmalarda mahkeme, Elçi ailesinin avukatlarının, üç sanığın mahkemeye getirilerek çapraz sorgu yöntemiyle yargılanması talebini reddetmişti.
Bir önceki duruşmada olduğu gibi avukatlar; sanıklar ve tanıkların olay yerine getirilerek olayın keşfinin yapılması talebini de yinelediler.
Bu keşif talebi ile avukatlar; sanıkların ve tanıkların olay mahaline getirilmesi, yeniden canlandırma ve krokinin ortaya konarak daha kapsamlı bilirkişi neticesinde olayın faillerinin ortaya çıkarılmasını istiyorlar.
Bugünkü duruşmadaki önemli gelişmelerden biri, olay yerini gören bir işyeri kamerasının raporunun mahkemede okunması oldu. 5 Temmuz tarihli duruşmada avukatlar, olay yerini gören Mardin Kebap Evi'nin kameralarının TÜBİTAK tarafından incelenmesini talep etmişti.
Bugün görülen duruşmada TÜBİTAK raporu mahkemede okundu ve rapora göre Tahir Elçi'nin vurulduğu yeri gören 4 numaralı işyeri kamerasındaki kayıtların eski olduğu, kameranın çalışmadığı belirtildi. Raporda ayrıca, kameraya herhangi bir müdahale yapılmadığı, görüntülerin silinmediği öne sürülse de, Elçi'nin avukatları kamera kayıtlarına dışardan müdahale olduğunu savunuyor.
Firari sanık PKK'lı Uğur Yakışır da, iki polis memurunu öldürmek suçlamasıyla "olası kastla ölüme sebebiyet verme" yargılanıyordu. Mahkeme verdiği ara kararla Yakışır'ın dosyasını tefrik etti.
TBB Başkanı Sağkan: Birçok delil toplanmadı
Mahkemenin ara kararından önce BBC Türkçe'ye konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, etkin bir soruşturma yürütülmemesinin sonuçlarını kovuşturma sürecinde yaşadıklarını söyledi.
Sağkan, Diyarbakır Barosu ve Türkiye Barolar Birliği'nin çabalarıyla, soruşturmanın dört buçuk yıl sonra iddianameye dönüştüğünü belirtti ve hem hukuki nitelendirme hem de delillendirme açısından bu iddianamenin son derece eksik kaldığını savundu.
Sanıkların mahkeme huzurunda yüz yüze dinlenmeden, sorguları yapılmadan, sadece SEBGİS bağlantısıyla dinlenmelerinin çok ciddi bir adil yargılanma ve savunma hakkı ihlali olduğunu söyleyen Sağkan, şöyle devam etti:
''Barolar Birliği taraf sıfatıyla davada ve yıllardır süren bu duruşmada sanıkları daha duruşma salonunda göremedik, çapraz sorguya alamadık, soruşturmanın önemli bir eksikliğini yüz yüzelik ilkesi çerçevesinde giderebilirdik ama bu imkandan da mahrum bırakıldık.''
Dosyada birçok delilin bir kısmının hala toplanmadığını belirten Erinç Sağkan, dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun, ''Elçi cinayeti siyasi bir suikasttir'' sözünü hatırlattı ve mahkemenin, tanık olarak dinlenmesi talebini önce kabul ettiğini ama savcının itiraz etmesi üzerine mahkemenin ara kararını rücu ettiği bilgisine değinerek şöyle devam etti:
''Mahkemenin kendi kararından vazgeçmesi, tabii ki mahkemenin bağımsızlığı noktasında da kafalarda soru işareti oluşmasına neden oldu. Biz bugünkü duruşmada da bu unsurların altını çizdik, sonuçta mahkemenin maddi gerçeğe ulaşmak yerine maddi gerçeğin ulaşmasını engelleyecek bir görüntü içerisinde olduklarını söyledik ve bu görüntüden kendilerini kurtarmalarını istedik. Adil bir yargılanma neticesinde de olsa çıkacak kararı beğenmeyebilir, eleştirebiliriz ancak şu ana kadar ki yargılama pratiğinin maalesef ki maddi gerçeği ortaya koymak adına ellerindeki enstrümanları doğru kullandıkları bir yargılama olduğunu ben bir hukukçu olarak söyleyemiyorum.''
Sağkan, mahkemeye bugün sunulan TÜBİTAK raporuna da değindi ve olay yerini en iyi gören iş yeri kamerasının çalışmadığının yazıldığını ama diğer üç kameranın çalışır durumda olduğunun kaydedildiğini belirtti.