Haber Merkezi-İran’ın en önemli askerlerinden Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin ABD tarafından öldürülmesi Washington-Tahran hattında yeni bir krize patlak verirken, İran’ın bu operasyona nasıl karşılık vereceği tartışılıyor. Irak’ın yabancı güçlerin bölgeden çekilmesi yönündeki aldığı kararın ne tür sonuçlara neden olacağı da bölgede cevap bekleyen sorular arasında.
Gazeteci Fehim Taştekin, Duvar’daki yazısında ABD güçlerinin olası bir çekilmede gideceği olası yerin “Kürdistan” olduğunu belirtiyor ve “Bu, Tahran’ın istemediği bir senaryoyu tetikleyebilir; yani Bağdat’ta olmayan ABD, Kürdistan’ın bağımsızlığına oynayabilir” diyor.
Washington-Tahran hattındaki gerilimde şimdi asıl meselenin İran’ın nasıl bir karşılık vereceği olduğunu söyleyen Taştekin, “Taraflar misilleme sarmalından çıkabilecek mi? Tehditler daha büyük tehditlerle karşılık buluyor. Retorik savaşının kendisi bile korkutucu. Hamaney, Ulusal Güvenlik Konseyi’nde, ‘Güçlü, sert ve açık bir yanıtın verilmesi önemli’ diyor. Trump ise İran kültürü açısından çok önemli yerlerin de bulunduğu 52 sahayı vuracaklarını söylüyor. Hamaney’in danışmanı Hüseyin Dehkan, CNN aracılığıyla, ‘Savaşı başlatan Amerika’ydı. Buna son verebilecek tek şey, Amerikalıların vurduğu darbeye eşdeğer bir darbedir’ karşılığını veriyor” hatırlatmalarını yapıyor.
“İran, Körfez’de bir Amerikan gemisini mi hedef alacak? Yoksa Irak ve Suriye’de bir üssü mü vuracak? Ya da yas dönemini atlattıktan sonra İran pragmatizmi devreye mi girecek?” sorularını yönelten Taştekin “Hiçbir ipucu yok. Geri adım atmasa da İran’ın daha ileri bir adım atmadan önce iki kez düşünmesini gerektiren yeni gerçeklikler var. Daha büyük bir yangın Orta Doğu’yu ABD’ye dar edebilir ama İran’ı da hem içeride hem nüfuz alanlarında yakabilir” ifadelerini kullanıyor.
Vekil güçlerin Amerikan-İsrail-Körfez ortaklığının hesaplarını bozacak bir noktaya ulaştığını belirten Taştekin, şunları söylüyor:
“Fakat bunlarla savaşı kızıştırmak nüfuz hatlarının çökmesine yol açabilir. Yani İsrail işgaline karşı direnişle büyümüş bir Hizbullah, İran için Lübnan’ı ateşe atarsa durum değişir. Irak’ta IŞİD’e karşı İran’a müteşekkir olanlar, Irak’ın bir ön cepheye dönüşmesini istemez. Necef ve Kerbela gibi Şii havzalarında bile İran’ı hedef alan gösteriler bu rahatsızlığın yansımasıydı. Suikast İran karşıtlığını bir süre daha baskılayabilir. Fakat nüfuz savaşının yol açtığı alerji geçmeyecektir.”
İran’ın yeni psikolojik atmosferi avantaja çevirip ABD’nin bölgeden çekilmesi yönünde bir kurguyu öne çıkarabileceğini söyleyen Taştekin, “Irak meclisinden geçen tasarı İran’ın istediği bir sonuç. Tabii karar bağlayıcı değil. Güçlerin Statüsü Anlaşması’nın (SOFA) iptal edilmesi gerekiyor. Haşd el Şaabi’ye mahkum olmaktan korkan Sünniler ve Kürtlerin oturumu boykot etmesinden de anlaşılacağı üzere Irak bölünmüş durumda. Ayrıca olası bir çekilmede Amerikan güçlerinin gideceği olası yer Kürdistan. Bu, Tahran’ın istemediği bir senaryoyu tetikleyebilir; yani Bağdat’ta olmayan ABD, Kürdistan’ın bağımsızlığına oynayabilir” diyor.
İran’ın yeni bir caydırıcılık konsepti ya da angajman stratejisi geliştirebileceğini ifade eden Taştekin, şöyle devam ediyor:
“Tahran’ın dün nükleer programı sınırlandıran taahhüdüne son vermesi caydırıcılığın inşasında belki ilk adım.
Beri tarafta retorikteki sertliğe karşın diplomasi alanındaki karıncalanmalar ABD’nin meseleyi kapatma arayışına işaret ediyor. Tahran’da Amerikan çıkarlarını temsil eden İsviçre’nin posta kutusu pek hareketli. Katar Dışişleri Bakanı soluğu Tahran’da aldı. Umman yine devrede. AB’den Zarif’e Brüksel daveti çıktı. Tahran’a pek çok taraftan yatıştırıcı mesajlar yağıyor. Uzlaşma iki tarafın da nüfuz kabiliyetlerini karşılıklı kabul etmesini gerektiriyor. Bu olacak mı? İyimserlik için de kötümserlik için de yeterince neden var.”
Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz