Trump nihayet dünya sahnesinden çekildi

.

Richard Wolffe

Daha önce Barack Obama’nın da dediği gibi, başkanlar uzun soluklu bir hikâyenin parçasıdır. Donald Trump’ın yazdığı paragraf ise nobran ve kısaydı.

Birçok açıdan, her şey ne kadar da görkemli, muhteşem, ezici bir şekilde normaldi. Törensel ritüeller, askeri bando, toplumun ileri gelenlerinin oluşturduğu geçit alayı, tanınmış sanatçılardan oluşan bir yıldız yağmuru ve tamamen unutulabilir bir yemin konuşması...

Öte yandan, salgına karşı maskeler, 400 binden fazla Amerikalının hayatını kaybettiğini gösteren bilanço ve yeni bir beyaz üstünlükçü isyanı önlemek için konuşlandırılan küçük ordu, Kongre binasının batı yakasındaki sahneler, tehlikeli biçimde çöküşün kıyısından dönen demokrasinin yeni bir onarım sürecine gireceğine dair ilk işaretlerdi.

BİDEN’IN KARŞISINDAKİ SORUN YIĞINI

Joseph Robinette Biden Jr., anayasayı korumak üzere, adeta kendi eyaleti Delaware’den daha büyük olan bir aile yadigârı İncil'in üzerine el basarak yemin etti. İncil, büyük böcekleri ve küçük isyancıları bastırmak için faydalı görünüyordu.

Biden’ın konuşmasıyla ilgili kolektif anılarımızda varlığını koruyacak bir şey varsa, 46'ncı başkanın demokrasiyi korumaya ve ulusal birliğe yakın bir yapıyı yeniden inşa etmeye ilişkin hayati bir mücadele hakkında bir şablon olarak kullanılan dile dair bağlılığı olacaktır.

Biden konuşmasına “Bugün bir adayın değil, bir davanın zaferini kutluyoruz. Bu, demokrasi davasıdır” diyerek başladı. “Halk, halkın iradesi duyuldu ve halkın iradesine kulak verildi. Demokrasinin çok değerli olduğunu öğrendik. Demokrasi kırılgandır. Ve artık dostlarım, demokrasi galip geldi.”

Elbette, neredeyse böyle olmayacaktı. Temsilciler Meclisi'nde birkaç Cumhuriyetçi daha olsaydı, halkın iradesi tarumar olacaktı. Özgür ve adil seçimler için ayağa kalkmaya hevesli birkaç Cumhuriyetçi devlet yetkilisiyle birlikte, Biden’ın otokratik selefi de aynı noktada duruyor olacaktı. Birkaç isyancıyla birlikte, Kongre binasının merdivenlerinde oturan bu Kongre’den üyelerinden birkaçı çarşamba günü yaşanan tarihi âna tanıklık etmemiş olabilir.

Biden, salgını yenmenin ötesinde, dört yıl önce Amerika’yı daima en öne koyacağına söz veren adamın ağzından asla çıkamayacak üç önceliğe dikkat çekti.

Biden, “Neredeyse 400 yıl süren ırksal adalet çığlığı bizi harekete geçiriyor. Herkes için adalet hayali artık ertelenmeyecek” diye söz verdi. “Gezegenin kendisinden bir yardım çığlığı geliyor. Bu daha umutsuz ve açık olamayacak bir çığlık. Ve artık yüzleşmemiz gereken ve üstesinden geleceğimiz siyasi aşırılıkçılık, beyaz üstünlüğü, iç terörizmin yükselişi meseleleri var.”

Yemin konuşmaları, genellikle tarihi bir boyuta ulaşmaya çalışır ve bunda başarısız olur. Tarihin en büyük yıkımlarından birinin kapısının önüne bırakıldığı Biden yönetiminin bunu yapmasına gerek kalmayacak.

Şu anda her şeyin merkezinde yer alan adam, siyasetin tamamen kişisel olduğu fikrine gerçekten de inanan bir kişi. Kelimenin tam anlamıyla, yani mecazi ve çoğu zaman hiperbolik olarak herkese temas eden, dokunsal bir politikacı. Abraham Lincoln’ün Bağımsızlık Bildirgesi’ni imzalamasına atıfta bulunan Biden, alışıldık biçimde, kelimenin tam anlamıyla herkesi temsil ettiklerini söyledi.

“Bugün, bir ocak gününde, ruhum tamamen şununla dolu: Amerika’yı bir araya getirmek, halkımızı birleştirmek, ulusumuzu birleştirmek” dedi. “Ve her Amerikalıdan, bu davada bana katılmasını istiyorum. Öfke, kızgınlık ve nefret, aşırılık, kanunsuzluk, şiddet, hastalık, işsizlik ve umutsuzluk gibi karşı karşıya olduğumuz düşmanlarla savaşmak için bana katılın. Birlik içinde, büyük ve önemli işler başarabiliriz.”

Bu noktada, Demokrat Parti’nin ilerici kanadı hep birlikte gözlerini gökyüzüne dikti. Aynı sırada, Cumhuriyetçi Parti’nin faşist kanadı, ulusu bölme ve demokrasiyi yok etme girişimlerini savunan her konuşmasında, bu birlik ifadelerini kullanmaya hazırdı.

UÇURUMUN KIYISINDAN DÖNEN DEMOKRASİ

Yine de, Joe Biden'ın dediği gibi: Tanrı sizi seviyor.

Ulusa ve yanındaki Kongre üyelerine, “Birbirinizi duyun. Birbirinizi görün. Birbirinize saygı gösterin” diyerek ricada bulundu.

“Siyaset, yoluna çıkan her şeyi yok eden şiddetli bir yangın olmak zorunda değil. Her anlaşmazlığın topyekûn bir savaş nedeni olması gerekmiyor. Ve gerçeklerin çarpıtıldığı, hatta üretildiği bu kültürü reddetmeliyiz.”

Soğuk bir ocak sabahı erken saatlerde, ülkenin başkenti, etrafı kuşatılmış bir dünya, Trump’ın başkanlık döneminin şiddetli yangınına 'uğurlar olsun' dedi. Bu, geçen yılki seçimlerin mağlubunun temel karakterini temsil eden karman çorman fikirler, yalanlar ve söylemlerle dolu bir spazmla sona erdi.

Trump her zaman 1980’lerden kalma bir karikatür gibiydi; açgözlülüğün hâlâ iyi görüldüğü, aşırı tüketimin daima yüceltildiği ve karışık kasetlerin yalnızca YMCA gibi tamamen zamanı geçmiş hitleri çaldığı, donmuş bir dünyada sıkışıp kalmıştı.

Ve böylece, dört yıl boyunca başkanmış gibi davranan devasa soytarı, sefil bir şekilde küçük bir akraba grubuna hitap etti ve Andrews Askeri Üssü’ndeki somut gerçeğin yaşanmasına yardım etti. Televizyon uzmanları, bu cüretkâr sahnenin kampanya benzeri bir olayı andırdığını iddia ettiler; eğer bu kampanya, su sızdıran bir çatıyı onarmakla ilgili karman çorman bir reklam olsaydı isabetli olabilirdi.

TRUMP VE SONU GELMEYEN YALANLAR

Trump, irili ufaklı yalanlardan oluşan epey büyük kişisel koleksiyonunu sergileyerek başkanlık sahnesini karmakarışık hale getirdi.

Ailesinin, kendisi için çalışmak ya da evde televizyon izlemek yerine Beyaz Saray’da ter döktüğünü iddia etti (“İnsanlar bu ailenin ne kadar çok çalıştığını bilmiyorlar” dedi). Eşi Melania’ya saygı duyduğunu ve tarihteki en az sevilen First Lady olmadığını iddia etti. Savaş gazilerine verdiği destekle ilgili uydurma sicilini bir kez daha dile getirdi.

Herbert Hoover’dan bu yana en kötü düzeyde olan yeni istihdam yaratma performansını çarpıttı. Gerçekten de zar zor inandırıcı olan bir dille “İş rakamları kesinlikle inanılmazdı” diye duyurdu.

'Roket gibi yükselen' bir borsadan söz etti ve kafa karıştırıcı bir şekilde aşı sayılarının 'aşağıya doğru fırlayacağını' söyledi. Fırlatılan ve dünyaya çakılan bir roket gemisi, Trump döneminin en dürüst, en tarafsız bir öz-tasviri olabilir. Belki de bu, çok istediği başkanlıktan ayrılmasından dakikalar önce Trump’ın gerçekte olduğu başkan gibi konuştuğu gündü.

İki hafta önce şiddet yanlısı bir kalabalıktan, büyük şans ve başarı dışında bir şey sunmak üzere Kongre binasına baskın düzenlemesini isteyen adam, “Yeni yönetime bol şans ve büyük başarılar diliyorum” dedi.

O halde elveda Donald Trump. Selefiniz Barack Obama, başkanların uzun soluklu bir hikayenin parçası olduğunu söylemeyi severdi. “Biz sadece kendi paragrafımızı doğru yazmak için çalışıyoruz,” demişti. Sizin paragrafınız iğrenç, nobran ve kısaydı. Ve bunu çok yanlış anlamıştınız.

(Çeviren: Tarkan Tufan)

Kaynak:

https://www.theguardian.com/ commentisfree/2021/jan/21/ biden-president-trump-good- riddance

Amerika Haberleri

Trump 2.0: Tehditlerle şekillenen NATO dönemi
Biden pimi çekti, dünya Putin’in insafına kaldı!
Türkiye’de düzenli sosyal yardıma muhtaç hane sayısı arttı
Yunanistan istihbaratı, Kıbrıs darbesine dair gizli belgeleri yayınladı
SÜLEYMANİYE- Sudani ve Talabani'den yeni hükümet vurgusu