Mustafa ÖZÇELİK
PAK Genel Başkanı
Donald Trump, 20 Aralık 2018 günü, ani bir şekilde ‘DAİŞ ile mücadelemiz başarıya ulaşmış, DAİŞ bitirilmiştir. Bu nedenle de artık Suriye’de kalmamızı gerektirecek bir durum kalmamıştır’ diyerek, Suriye’den çekilme kararı aldı.
Donald Trump, aslında görevi devir alır almaz, ‘Suriye’den çekileceğiz’ demişti. Ama daha sonra, Pentagon ve ABD üst yönetimi Trump’ı ikna etmiş olacaklar ki, geri çekilme kararı bugüne kadar ertelendi.
Bu ani geri çekilme kararı, haklı olarak, birçok soruyu da beraberinde getirdi.
Trump’ın Suriye’den çekilme kararı ‘Bir deli kuyuya bir taş attı; bin akıllı çıkaramıyor’ misali bir karar mıdır, yoksa planlı yeni bir stratejinin başlangıcı mıdır?
Yoksa bu karar, Trump’ın ‘kar-zarar’ hesabına mı dayanıyor?
Peki, bu karar uygulanabilir mi?
Amerika’nın çekilme kararının sebebi, gerçekten de Trump’ın dile getirdiği gibi ‘DAİŞ’in bitirilmiş olması’ mıdır?
DAİŞ nezdine yaşanan pratiğe bakıldığında, neredeyse her devletin DAİŞ içinde ‘kendisine ait bir DAİŞ’ oluşturduğu gerçekliği ortada iken, DAİŞ gerçekten de bitirildi mi?
Trump’ın ‘DAİŞ’in bitirilmesi işini Türkiye’ye bıraktık’ demesi ne oranda gerçekleşebilir bir söylemdir?
Bütün bu sorulara verilecek cevaplar ne olursa olsun, Trump’ın Suriye’den çekilme kararının en çok Rojava Kürdistanı’nı ve Kürtlerin kaderini etkileyeceği açıktır.
Trump’ın geri çekilme kararında ABD ve İsrail’in çıkarlarını gözeten ve İran’ın Suriye’de bu iki ülke çıkarlarını tehlikeye sokmayacak şekilde dizginlenmesini içeren, Rusya-ABD arasında bir anlaşma olma ihtimalini de ciddi bir ihtimal olarak göz ardı etmemek lazım. ABD ve İsrail’in bölgedeki çıkar ve güvenliklerini hesaba katmaksızın, yapılacak bir geri çekilmenin kalıcı olamayacağını söyleyebiliriz.
Nedenleri ve sonuçları konusunda, ABD yönetiminin en etkili kesimlerinin bile henüz cevabını veremediği birçok soru ve sorunu içeren bu geri çekilme kararının, bizler açısından önem taşıyan öncelikli boyutu da Rojava Kürdistanı ve Kürtlerin bu süreçten nasıl etkilenecekleridir.
Bu nedenle de Trump’ın bu çekilme kararını ve yaratabileceği sonuçları irdelemeden önce Rojava Kürdistanı’nın etnik, demografik, coğrafik ve siyasi gerçekliğine kısaca bir göz atmakta yarar vardır.
Rojava Kürdistanı’nın etnik, demografik, coğrafik ve siyasi gerçekliği
Rojava Kürdistanı’nın etnik, demografik, etnografik yapısı, Baas Rejimi’nin ‘Arap Kemeri’ planı ve 2011’den bu yana süren savaş sonucunda, Arap nüfusun lehine ciddi bir değişime uğratılmıştır. Türkiye’nin Afrin ve diğer bazı bölgeleri işgali de coğrafik olarak Rojava Kürdistanı’nın üçe bölünmüş halini daha bir derinleştirmiştir. Bu gerçeklik, tüm Rojava Kürdistanı coğrafyasını kapsayan siyasi bir statüyü alabildiğine zora sokmaktadır. Zaten Baas Rejimi ile Türkiye’nin de hedeflediği budur.
ENKS kendi programında Rojava Kürdistanı için federasyon önerirken, Suriye Muhalafeti’ne bugüne kadar kabul ettirebildiği en üst sınır; Kürtlerin varlığının, dil ve kültürel haklarının anayasal güvencelere kavuşturulması, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na benzer bir tarzın kısmen de olsa uygulanmasıdır. Yani Rojava Kürdistanı’na siyasi statü Suriye muhalefetinin gündeminde yok.
TEVDEM ve PYD, önce Rojava Kürdistanı’nda 3 kanton ilan ettiler. Daha sonra, Rojava Kürdistanı’nı da içeren ‘Kuzey Suriye Federasyonu’ ilan edildi. Son dönemlerde federasyon yerine ‘na merkezi yönetim’ dillendirilmektedir. Yani TEVDEM ve PYD’nin de gündeminde Rojava Kürdistanı’na siyasi bir statü talebi yok.
Esad Rejimi zaten Kürtlerin varlığını bile kabul etmemektedir.
Ortaya çıkan bu tabloda, tüm taraflar savaşın sona erdirilmesinde uzlaşmaya varsalar bile, Yeni Suriye Anayasası’nda, Rojava Kürdistanı’na siyasi bir statü imkansız gibi görünüyor.
ABD, Rusya, Avrupa ülkeleri ile İran ve Türkiye’nin bu verili durumda belirleyici etkileri olduğu tartışma götürmez bir gerçekliktir. ABD, AB ve diğer etkili dünya devletlerinin desteği olmaksızın, tek başına Kürtlerin gücüyle Rojava Kürdistanı topraklarının tümünü kapsayan bir siyasi statü inşa etmek çok zor görünüyor.
TEVDEM, ENKS ve diğer Kürt partilerinin ittifaktan, ortak bir milli siyaset ve stratejiden yoksun oluşları da ortaya çıkan tablonun en önemli sebeplerinden birisidir.
Bu olumsuz tablo Trump’ın Suriye’den çekilme kararı ile bütünleşince, açıkçası yakın bir gelecekte, Kürtlerin beklentilerinin üst çıtadan karşılanacağını gösteren umut verici bir gelişme beklenemeyeceğini söylemek karamsar bir yorum olmayacaktır.
Trump’ın geri çekilme kararı Kürtlerin yaşananlardan ders çıkarmalarına vesile oluşturabilir mi?
Evet, tekrar başta dile getirdiğimiz soruya dönelim.
Trump’ın Suriye’den çekilme kararı ‘Bir deli kuyuya bir taş attı; bin akıllı çıkaramıyor’ misali bir karar mıdır, planlı bir yeni stratejinin başlangıcı mıdır, yoksa, Trump’ın ‘zarar ettiği bir yatırıma son vermesi’ midir?
Elbette ki bu seçeneklerden her birisi üzerinden yapılacak değerlendirmenin beraberinde getireceği, kendine özgü negatif ve pozitif birçok sonuç olacaktır.
Kürtlerin birlik olamayışlarının; Dihok ve Hewlêr Mutabakatları’nın uygulanmayışının; TEVDEM-PYD’nin kendisi dışındaki tüm partileri dışlamasının, kendi otoritesini herkese dayatmasının bugün yaşanan bu tabloda etkisi vardır, bu etkinin oranı küçümsenmeyecek bir boyuttadır.
ENKS ve diğer Kürt partilerinin Rojava Kürdistanı’nda etkili olamamaları ve ENKS’nin içinde bulunduğu durumun da mevcut tabloda küçümsenemeyecek bir etkisi vardır.
Evet, Rojava Kürdistan’ında tehlikeleri, riskleri içeren daha zorlu bir sürece girildiğini söyleyebiliriz.
Kendi devlet çıkarlarını her şeyin önünde tutan büyük devletlerin bu gerçekliğine rağmen; Kürtlerin güçlü devletlerin destek ve himayesine da ihtiyaçları da madalyonun diğer yüzünü oluşturmaktadır.
Açıktır ki, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin insafına terk edilen, bu devletlerle baş başa bırakılan Kürtlerin; elbette ki görüşmelerde, çözüm masalarında elleri epey zayıf olacaktır. Yaşadıkları bunca acı ve ödedikleri ağır bedellere rağmen Kürtlerin etkili bir sonuca bugüne kadar ulaşamamış olmalarında bu realitenin belirleyici etkisi olmuştur.
Kürtler birliklerini oluşturmuş halde dünya devletlerinden destek aldıkları her süreçte, bir kazanım elde etmişlerdir. Kürtler birlikten yoksun olduklarında, büyük devletlerin kendilerine verecekleri desteklerin da fazla bir anlamı kalmamış, kapılarına dayanan fırsatları ters tepmişlerdir. Birliklerini sağlamalarına rağmen dünya devletlerinin desteğinden yoksun kalmış Kürtlerin yine fırsatlardan yararlanamadıkları da gerçekliğin diğer bir boyutunu oluşturmaktadır.
Trump’ın çekilme kararının Kürtleri Türkiye ve Esad rejimi arasında ‘Kırk katır mı, kırk satır mı’ seçeneğine hapsedeceği; PYD-YPG’nin, Esad rejimiyle var olandan da daha geri bir ilişkiye mecbur kalacağı, Rojava Kürdistanı’ndaki tüm kazanımların büyük bir tehlikeyle karşı karşıya geleceği açıktır.
Esad Rejimi’nin bugüne kadarki Kürtlere bakış açısı, bundan sonrası için de önemli bir referanstır.
25 Eylül bağımsızlık referandumuna karşı sergilediği tutum, ‘Kuzey Suriye’de hiçbir siyasi statü girişimine göz yummayacağız’ söylemleri dikkate alındığında; Türkiye Devleti’nin Rojava Kürdistanı ile ilgili izlemiş olduğu siyasetin, sadece PYD-PKK ilişkisi ve bunlara olan karşıtlıkla açıklanamayacağı açıktır. ENKS ya da başka bir Kürt partisinin Kürtlerin hak ve özgürlüklerini, siyasi statü hakkını esas alan her türlü girişimine de Türkiye Devleti aynı ‘Kürt karşıtlığı’ histerisiyle tutum alacaktır.’Kürtler dünyanın hiçbir yerinde hiçbir siyasi statü elde etmesinler’ paradigması bugünkü Türkiye Devleti’nin en temel paradigmasıdır.
Kerkük’ün ve Afrin’in işgaline göz yuman ABD’nin bu ani geri çekilme kararının kimileri için sürpriz olmadığı açık olmasına rağmen; sorunun ‘Kürtlere ihanet’ olarak yorumlanması, devlet çıkarlarını esas alan uluslar arası siyaset mantığı açısından gerçekçi bir tespit değildir.
Ancak şu sorular da yanıt beklemektedir:
Trump’ın çekilme kararı, TEVDEM, ENKS ve diğer Kürt partileri arasında yeni, zorunlu bir ilişki, işbirliği ve ittifaka kapı aralayabilir mi?
Trump’ın çekilme kararı, TEVDEM, ENKS ve diğer Kürt partilerinin Esad rejimi, ABD, uluslar arası koalisyon, Rusya, İran, Türkiye ile ilişkilerinde, bütün bu tecrübeleri hesaba katan, milli, yurtsever bir anlayışa dayalı yeni bir stratejinin oluşturulmasına yol açabilir mi?
Trump’ın çekilme kararı, Kürtlerin uluslar arası planda, Kuzey, Güney, Doğu ve Batı Kürdistan için yeni, aktif, verimli bir diplomatik atak için yeni bir yol haritası oluşturmalarına sebep olabilir mi?
Trump’ın çekilme kararı, bütün bu soru ve sorunları hesaba katan bir anlayışla Kürtlerin yaşananlardan ders çıkarmalarına vesile oluşturabilir mi?
İnişli, çıkışlı, istikrarsız, belirsiz bir sürecin kucağında sallanan Rojava Kürtlerinin karşılaştıkları risk, tehlike ve kaybettiklerinin boyutu ne olursa olsun; tehlikelere göğüs germe, kazanımları koruma ve yeni kazanımlar elde etme yolunda, ellerindeki en etkili ve onur verici silah, kendi milli, demokratik ittifaklarını esas alan yeni, ortak bir strateji oluşturmalarıdır; her şeyin temelini bu oluşturacaktır. Bize düşen, her zaman olduğu gibi, Rojava Kürtlerinin ittifaklarını oluşturmaları yönündeki her türlü gayreti ve Rojava Kürtlerini uluslararası düzeyde temsil edecek meşru, birleşik bir yapının oluşturulmasını desteklemektir. Bütün bu olumsuzluklardan çıkarılması gereken en büyük ders, budur.
Tüm dünya Kürtlerinin kaderinin olumlu ve olumsuz yönleriyle birbirini ciddi oranda etkilediğini, Kerkük işgali ve Trump’ın bu kararıyla bir kez daha bizzat yaşayarak görüyoruz.
Trump’ın çekilme kararını, tüm eleştirilerimize rağmen, bir ABD düşmanlığına dönüştürmek büyük bir yanlışlık olacaktır. Soğukkanlı bir yaklaşımla, ABD’ye ve dünya devletlerine ihtiyacımızın her zaman gündemde olacağını bir an bile göz ardı etmeden; kendi milli, yurtsever ittifakımızı sağlayarak, dünyada dostunu arttıran, düşmanını azaltan bir söylem ve siyaset yürütmek her şeye rağmen Kürtlerin elden düşürmemeleri gereken en önemli pusula olmalıdır.
(İlke Haber)