"Baskı, sindirme ve inkarcı politikalarla Kürtler yok edilemez" söylemiyle ortaya çıkan AKP’nin '' Kürt sorunu diye bir sorun yok" söylemine kayan AKP’nin "U" dönüşüyle karşı karşıyayız ! Son bir kaç yılın karmaşıklaşan ilişkilerin muhtevası bile, AKP’nin sadece Kürt sorunundan ibaret kendi geçmişiyle zıtlaşmadığı görülüyor! Zira AKP’nin kuruluş amacıyla anlamlaşan neyi nesi varsa tümüyle zıtlaşan bir sorun yaşıyor.
Yaşanan sorunlara çözüm arayıp bulmak yerine, sorunları karanlık dehlizlere havale edilmenin bir faturası vardır. Karmaşık ilişkilerin karmaşık Sadet Peker'in açıklamalarıyla bu faturanın daha çok kabaracağından kimsenin şüphesi yok. Dolayısıyla kim ne diyorsa desin, can alıcı sorunları yarınlara havale etmenin ağır bir bedel olacaktır.
Zira uğruna siyaset yapıldığı gerekçelerin özüne dokunur siyaset yapılmadığı sürece, icra edilen siyaset hiç bir zaman gerçeklerle barışık olup anlamlı hale gelemez. Dolayısıyla, AKP'nin dünden kalan siyaset kulvarı, sorunları çözmeye yönelik aldığı riskten dolayı anlaşılır oluyordu. Bugünle devam eden AKP siyasetinin özünde ise, mevcut tüm sorunlara arkasını dönen beyaz Türkün ırkçılığına havale edilişi var!
Dolayısıyla bir daha görüldü ki, yaşadığımız coğrafyada, doğrularla barışık sanıldığı siyasetin ömrü ne yazık ki, başka bir günle ortaya çıkan çıkarsal koşulların olgunlaşmasına kadardır. Bu nedenle siyaset ahlakının seyri ne yazık ki bu şekilde zuhur ediyor. Onun için kim ne derse desin, toplumun genel çıkarına odaklı ahlak ölçütünü kaçıran kapkaç bir süreçle karşı karşıyayız.
Zira önü arkası belirsiz gelgitlerle yol alan gidişatlar, toplumsal umutların yeşermesine izin veremiyor. Ve ne yazık ki, yaşanmış tüm bu olumsuzluklara rağmen, hiçbir şey olmamış gibi demagoji örtüsüyle kamufle ediliyor. Bu coğrafyada siyaset arenasında siyasal gösteriye çıkan mevcut siyasetin aktörleri, bir doğru olana karşıt iki yanlışla cümle aleme sırıtıyor. Ama işin en garip tarafı, bu gerçeğin uluorta dolaşımda olduğu halde, dış güçler sendromunun rüzgarıyla üstü örtülüyor!
Toplumların kaderine oynayan hiçbir siyasal yapılanma ne yazık ki, toplumun içinde bulunduğu girdabı aşabilme umudunu vermiyor! Çünkü bu coğrafyada siyasetin toplumsal yarara dokunur kalite niteliğini çoktan yitirmiş! Zira yıllarla yaşanan bu tekerrür, uzatma oyunu oynamaktan başka dokunur bir tarafı kalmadı; inkar ve baskıyla "asalım, keselim, yıkalım, vuralım" dışında!
Griden sarıya, beyazdan kırmızıya dönüşmekte olan siyaset kulvarına arada bir rastlıyorsak da, nicellikten nitelliğe geçişlere vesile olabilir hiçbir ciddi adım atılmıyor! Böyle olunca da, geçmişe bakıp "köprünün altından çok değişik sular geçti" diyemiyoruz. Diyemiyoruz çünkü, aynı köprünün altında hep aynı sular akmaya devam ediyor bu ülkede.
Zira günü kurtarma refleksine sarılıp, gelecek yarınları gözden çıkaran zikzaklı geliş gidişlere oynanıyor hep. Dolayısıyla bugüne odaklanmış günü kurtarma arayışları, geleceği neyle ve nasıl dizayn edecekleri gerçekten de meçhul! Velhasılıkelam kim ne diyorsa desin, doludizgin adımlarla bir meçhule doğru yolumuza devam ediyoruz vesselam!