Haber Merkezi - Halkların Demokratik Partisi (HDP)Mersin Milletvekili Rıdvan Turan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) oturumunda Dicle Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (DEDAŞ) ile ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı.
Turan’ın konuşması şöyle:
Size Dicle Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi eliyle yapılan, yapılmakta olan bir zulüm hikâyesinden bahsedeceğim.
Şu anda, şu saatlerde, daha önce de olduğu gibi, DEDAŞ'ın hizmet vermekle yükümlü olduğu bölgede elektrik kesintileri tekrar başladı. Ramazan'da, Bayram'da bu kesintiler devam etti. Mardin'in Kızıltepe ve Derik ilçeleri başta olmak üzere Urfa ve ilçelerinde, Diyarbakır ve ilçelerinde DEDAŞ'ın zulmü devam ediyor. Elektrik fiyatları bir yıl içerisinde yaklaşık iki kat arttı. Buna karşılık daha öncesinde, 2018'de çiftçinin kullandığı elektriğin yüzde 65'ini devlet öderken bu önce yüzde 55, şimdi de yüzde 45'e düştü. Neyin ne kadar ödenip ödenmediği belli değil.
Zulüm öyle bir noktaya gelmiş durumda ki bakın, elektrik deyince aslında her şeyden bahsediyoruz. Birincisi, çiftçinin buğday başta olmak üzere ürünleri tarlada, birinci ürünleri tarlada yandı. Şimdi, çiftçilerin temel tedirginlik noktası ikinci ürününün de yanmasını engellemek için ne yapabiliriz biçiminde şekillenmiş durumda. Birinci ürün yandı ama mesele yalnızca ürünün yanması değil; aynı zamanda hayvanlar susuz kaldı, insanlar elektrik olmadığından dolayı suya ulaşamaz hâle geldiler. Köylerin yanındaki derelerden iptidai koşullarda neolitik dönemdeki insanların su temin etmesi gibi insanlar su temin etmeye çalışıyorlar. Yine, kronik hastalığı olan çok sayıda insan var. Üç beş kişiden bahsetmiyorum, binlerce aboneden bahsediyorum ben size. Kronik hastalığı olan insanlar var, ventilatör kullanmak zorunda olan insanlar var. Bu insanlar şu anda elektrik kesintisinden dolayı ciddi bir risk altında. Peki niye böyle oluyor? Böyle olmasının temel sebebi şu arkadaşlar: Bir defa devlet bu konuda desteğini çiftçiye azalttı ama şirkete destek vermekten imtina etmiyor. Bakın, Dicle Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi geçtiğimiz aylarda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının en büyük ikinci teşvikini kapmış durumda. Yani bir taraftan devletten bu kadar ciddi teşvikler alırken diğer taraftan da çiftçinin sesine ne yazık ki kulak verilmiyor. Denecektir ki: "Ya borç varsa elektrik kesilecek." Fakat mesele şu: Elektrik borcu olanın diyelim ki elektriği kesildi, elektrik borcu olmayanın da elektriği kesik durumda çünkü bir hat boyunca, bir trafo boyunca bütün abonelerin elektriği kesiliyor. Dicle Elektrik buna karşı dalga geçer gibi şöyle bir çözüm önerisi bulmuş, diyor ki: "Efendim, biz size jeneratör vereceğiz, jeneratörleri çalıştıracaksınız, elektrik böylece temin edilmiş olacak." Yani buna çocuklar bile güler. On binlerce jeneratörün temin edilmesi, bunlara teknik desteğin sağlanması, yerlerine götürülmesi, buradan elektrik sağlanması mümkün değil.
Peki, ne olacak? Olacak şey şu arkadaşlar: Eğer bu konuda ivedi adımlar atılmazsa ikinci ürün de yanacak. Bölge çok önemli bir tarım havzası. Buğday yandı; buğdayın tam da süt toplayacağı zaman yani protein açısından nitelikli hâle geleceği zaman da suyun elektrik kesintisi sebebiyle kesilmesi yüzünden buğday yandı. Şimdi sıra mısırda. Aynı risk onlar için de geçerli. Meclisin bu konuda mutlaka adım atması lazım ve çiftçiyi bu zulümden el birliğiyle kurtarmamız olmazsa olmaz kabilinden bir durumdur değerli arkadaşlar.
Yine, bölgede elektrik kesintileri gerçekten çiftçilerin onurunu zedeleyecek biçimde yapılıyor. Yani âdeta savaşa gider gibi, zırhlı personel taşıyıcılarla, çok sayıda kolluk gücüyle beraber çiftçilerin üzerine gidilip trafolardan elektrikler kesiliyor. Bunun sonucunda, açık söyleyeyim, coronavirüs riskiyle karşı karşıya olduğumuz bir dönemde, hava sıcaklığının 40 dereceye ulaştığı bir dönemde binlerce dekar alanın üretimden uzaklaştırılması söz konusu olacak. Buralarda ürünler üretilmeyecek. Bu, Türkiye'nin ithalatçı tarım politikalarını daha da provoke edecek olumsuz bir gelişme olarak tarihin kara sayfalarına yazılmak durumunda kalacak değerli arkadaşlar.
Şunu herkese sormak istiyorum: Ramazan’da, bayramda, havanın sıcak olduğu zamanda çoluğu çocuğu susuz bırakmak, hayvanları susuz bırakmak, ekinleri susuz bırakmak Allah'tan reva mı? Devlet, şirketlere verdiği desteği bir kenara koyup onun cüzi bir miktarını üretim yapan çiftçiye, köylüye veriyor olsa bu problemler ortada kalmayacak. Dolayısıyla DEDAŞ bu açgözlülüğünü bir kenara bırakmalıdır, çiftçiyle oturup meseleyi nasıl çözeceğine dair bir görüşme yapmalıdır, iktidarın da bu konuda çözüm sağlayıcı adımları ivedi olarak üretim lehinde, çiftçi lehinde atması gerekiyor.