“Türkiye AİHM kararını uygulamazsa Avrupa Konseyi’nden çıkartılabilir”

AİHM’in vereceği yeni kararın Türkiye için bağlayıcı olduğunu söyleyen avukatlar, “Türkiye AİHM kararını uygulamazsa Avrupa Konseyi’nden çıkartılabilir” dedi.

Edirne F Tipi Cezaevi’nde 4 Kasım 2016’dan bu yana tutuklu olan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın savunma grubundaki avukatları Benan Molu, Ramazan Demir ve Mahsuni Karaman 18 Eylül’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire’de görülecek duruşma öncesinde davaya ilişkin kamuoyuna açıklamada bulundu. Demirtaş’ın tutuklu yargılandığı davada hakkında 2 Eylül’de verilen tahliye kararına rağmen tahliye edilmemesine ilişkin avukatlar, “Mahkeme tahliye kararı yokmuş gibi davranıyor. Demirtaş’ın tahliyesinin önünde hiçbir engel yok. Bir saniye bile düşünmeden tahliye edilmeli” dedi. 20 Kasım 2018’de AİHM’in verdiği ‘Tahliye’ kararına rağmen tahliye edilmeyen Demirtaş için AİHM’in vereceği yeni kararın Türkiye için bağlayıcı olduğunu söyleyen avukatlar, “Türkiye AİHM kararını uygulamazsa Avrupa Konseyi’nden çıkartılabilir” dedi.

 

18 Eylül’de AİHM’de Demirtaş duruşması görülecek

 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 20 Kasım’da verdiği ‘Tahliye’ kararının hemen ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizi bağlamaz. Karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” demişti. Erdoğan’ın sözlerinden kısa bir süre sonra İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hakkında verdiği hüküm nedeniyle tahliye olamadı.Demirtaş, 2013 Newroz kutlamasındaki konuşmaları nedeniyle İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “örgüt propagandası yaptığı” suçlamasıyla, 7 Eylül 2018’de 4 yıl 8 ay hapis cezasına mahkum edilmişti. Mahkumiyet kararı, 4 Aralık 2018’de istinaf mahkemesi tarafından onanmıştı. Türkiye’nin ayrıca AİHM kararına itiraz etmesi nedeniyle Demirtaş’ın davası AİHM Büyük Daire’ye taşındı. Büyük Daire duruşmanın 18 Eylül’de yapılmasına karar verildi.

 

İstanbul Taksim’de bir otelde 18 Eylül’deki davaya ilişkin basın toplantısı düzenleyen avukatların açıklamasından satırbaşları şöyle:

 

“Tahliye kararı bir lütuf değil haktır”

 

Demirtaş’ın avukatlarından Ramazan Demir, "Demirtaş’ın tahliye edilmesi, 4 Kasım’dan bu yana yaklaşık üç yıldır özgürlüğünden hukuksuz ve haksız bir şekilde mahrum bırakıldığı ve kendisinin sürekli soruşturma, yargılanma ve yeni hapis cezalarıyla cezalandırılma tehdidi altında olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. Tahliye kararının uygulanması kapsamında mahsup işlemi ve denetimli serbestlik kurumu bir hukuki veya siyasi lütuf değil, en temel haktır. Demirtaş’ın da kanunların açık hükümleri uyarınca tahliyesinin biran önce sağlanması gerekmektedir" dedi.

 

“AİHM ilk kez Türkiye’ye ilişkin 18. Madde’den karar verdi”

 

AİHM’in daha önce verdiği ‘tahliye’ kararına ilişkin açıklamada bulunan Benan Molu şöyle konuştu: “AYM 21 Aralık 2017 tarihinde verdiği kararla Demirtaş'ın tutuklanmasında herhangi bir hak ihlali bulmazken, AİHM, 20 Kasım 2018 tarihinde verdiği karar ile 4 Kasım 2016 tarihinden bu yana tutuklu olan eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş'ın tutukluluğunun devamı için AYM de dahil olmak üzere, sulh ceza ve ağır ceza mahkemeleri tarafından yeterli hiçbir gerekçe sunulamadığı için AİHS kişi özgürlüğü ve güvenliğini güvence altına alan 5. maddesinin 3. fıkrasının ihlal edildiğine; özellikle referandum ve Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında, sadece temsil ettiği seçmenlerin de durumunu dikkate alarak tutukluluğu nedeniyle TBMM faaliyetlerine katılmasının imkânsız hale gelmesi nedeniyle Sözleşmeye Ek 1 Numaralı Protokol'ün 3. maddesinde güvence altına alınan serbest seçim hakkının ihlal edildiğine karar verdi.  Bu hak ihlallerinin yanı sıra mahkeme, Türkiye'deki genel siyasi durumu dikkate alarak başvurucunun siyasi sebeplerle tutuklandığı, tutuklanmasının ardında yatan nedenin ve hakkındaki hak sınırlandırılmalarının birincil amacının çoğulculuğu boğmak ve siyasi tartışma özgürlüğünü kısıtlama olduğu ve buna göre tehdit altında olanın yalnızca Demirtaş'ın bireysel hak ve özgürlükleri değil, tüm demokratik sistem olduğunu sonucuna ulaşarak Sözleşme'nin 18. maddesinin (haklara getirilecek kısıtlamaların sınırlandırılması) ihlal edildiğine karar verdi. Bu karar, Demirtaş açısından önemli sonuçlar doğurduğu gibi, mahkeme içtihadı bakımından da oldukça önemli yenilikler getirdi: Mahkeme ilk kez, parlamento faaliyetli nedeniyle tutuklanan bir kişinin seçme ve seçilme hakkını ihlal edildiğine karar vermiş oldu. Yine mahkeme Türkiye'ye karşı verdiği bir kararda ilk kez Sözleşme'nin 18. Maddesi'nin ihlal edildiğine karar verdi.”

 

“Hükümet AİHM’in kararına itiraz etti”

 

“Demirtaş’ın tutuklanmasına dayanak olarak gösterilen deliller, uydurma bazı delillerden ve bir muhalefet partisi eş başkanı olarak yaptığı açıklamalardan, katıldığı basın açıklamaları ve toplantılardan ibarettir” diyen Molu sözlerini şöyle sürdürdü: “Mahkemenin özellikle muhalif kişilerin yaptığı ifade özgürlüğü ve toplantı gösteri hakkı kapsamında korunan açıklama ve eylemler nedeniyle tutuklanmasının makul suç şüphesi taşımadığına, bunun hem özgürlük ve güvenlik hakkını hem de ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine dair yerleşik bir içtihadı bulunmaktadır. Demirtaş davasında yerleşik içtihattan sapılmıştır.  Bu nedenle, Mahkemenin Daire kararıyla tespit edilen ihlallerle birlikte aleyhte verilen kararların mahkeme içtihadıyla uyumlu bir şekilde yeniden değerlendirilmesi için 19 Şubat 2019 tarihinde AİHM Büyük Daire’ye başvurulmuştur. Hükümet de ihlal bulunan maddelere karşı bir itiraz sunmuştur. Bu karar karşı hem Demirtaş’ın hem de hükümetin yaptığı itirazlar AİHM tarafından kabul edilerek davanın Büyük Daire’ye taşınmasına ve 18 Eylül 2019 tarihinde dosyanın bütünü üzerinde duruşma yapılmasına karar verilmiştir.”

 

“Türkiye AİHM kararını uygulamazsa Avrupa Konseyi’nden çıkartılabilir”

 

Molu son olarak, “18 Eylül’de duruşma gerçekleşecek ancak o gün yeniden tahliye kararı çıkmayacak. Mahkeme kararına ilişkin yazılı bir sürecek olacak. Sürecin sonucunda mahkemenin vereceği karar Türkiye için bağlayıcı. AİHM’in Şahin Alpay, Ahmet Altan ve Demirtaş gibi başvurucuların davalarına ilişkin verdiği kararın uygulamaması durumunda Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden çıkartılması söz konusu olabilir” diye konuştu.

 

"Türkiye AİHM’deki dosyayı lehine çevirmek istedi”

 

Demirtaş’ın avukatlarının katılmadığı 2 Eylül’deki duruşmada hakkında tahliye kararı verilmesini değerlendiren Ramazan Demir ise şöyle konuştu: “Ne var ki bugüne kadar yetmiş kez Demirtaş’ın tutukluluğunu değerlendiren ve tutuk halinin devamına karar veren mahkemeler, AİHM Büyük Daire duruşmasından on altı gün önce, üstelik avukatlarının da hazır olmadığı 2 Eylül 2019 tarihli duruşmada Demirtaş’ın tahliyesine karar vermiştir. Savcılığın Demirtaş’ın tahliyesine yaptığı itiraz, Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilmiş, bu haliyle Demirtaş’ın tutuklu olduğu esas dosyadaki tahliye kararı kesinleşmiştir. Ancak 4 yıl 8 ay hapis cezası verilen dosyadaki cezasının infazı devam ettiğinden Demirtaş bu aşamada tahliye edilememiştir. AİHM duruşması öncesi Hükümet’in AİHM dosyasındaki durumu lehine çevirmeye çalışma gayreti olarak değerlendirilebilecek olan tahliye kararı bugün itibarıyla uygulanmış değildir.

 

"Saniye bekletilmeden tahliye edilsin" talebi

 

Demir, “Demirtaş’ın tahliye olduğu dosyadan tutuklu kaldığı sürenin, ceza aldığı dosyanın infaz süresinden mahsubu için kararı verilen İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 11 Eylül 2019 tarihinde başvuru yapılmıştır. Mahsup işlemi esas olarak mahkeme tarafından yapılacak bir hesaplama işlemi olup talep edilmesi halinde mahkemenin hiçbir gecikmeye mahal vermeyecek şekilde biran önce hesaplama işlemini sonuçlandırması gereken bir süreçtir. Ancak, teknik ve hukuki açıdan çok kısa sürede sonuçlandırılabilecek mahsup süreci ile ilgili bugün itibarıyla söz konusu mahkemeden bir karar çıkmamıştır” diye konuştu.

 

“Tahliye edilmediği her gün için Demirtaş devletten alacaklı”

 

Son olarak savunma grubundan avukat Mahsuni Karaman ise Demirtaş’ın 7’si ağır ceza, 21’i ise asli cezada olmak üzere 28 davada birden yargılandığını ve çoğu suçlamanın ‘Propaganda’, ‘Cumhurbaşkanına hakaret’, ‘Başbakana hakaret’ ‘Suçu ve suçluyu övme’ olduğunu söyledi.  Demirtaş’ın bir an önce tahliye edilmesi gerektiğini söyleyen Karaman, “Tahliye edilmediği her gün için Demirtaş devletten alacaklı. Yani Demirtaş’ın tahliyesi bir lütuf değil bir haktır” dedi.

BASNEWS

 

Siyaset Haberleri

Bahçeli: İmralı ile DEM grubu arasında yüz yüze temasın yapılmasını bekliyoruz
Bakan Reşid: Vatandaşlardan nüfus sayımı için memleketlerine dönmelerini istiyoruz
Kürdistan Bölgesi ve Irak'ta nüfus sayımı süreci başladı: 2 günlük sokağa çıkma yasağı ilan edildi
İran ile Elon Musk 'arasında gizli görüşme'
Fransa, 40 yıldır cezaevinde tutulan FHKC üyesini serbest bırakıyor