Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre infaz kurumlarındaki doluluk kapasitenin üstünde. 271 bin 823 kişi kapasiteli 384 cezaevinde 309 bin 558 tutuklu ve hükümlü var. Kalacak yerin olmadığı cezaevleri nasıl rahatlatılacak?
Türkiye'deki cezaevleri kapasitesi aşırı dolmuş durumda.
Tutuklu ve hükümlülerin yatacakları ranzaların konulacağı yer yok.
Binlerce kişi 4 veya 8 kişilik odaların 24'e çıkartılmış olması nedeniyle ancak kendine yer bulabiliyor.
Bu konuda tutuklu ve hükümlü yakınları çok dertli. Kimileri çocuklarının yere serilen yatakların üstünde uyuduğu iddiasında.
Belki fazla abartıyor olabilirler. Kapasite ne kadar aşılmış olursa olsun, hükümlü ve tutukluların yatabilecekleri ranzalar yer ayarlanabilir.
Ancak cezaevlerinde kapasitenin üstünde 37 bin 735 kişinin kaldığı itiraz edilmeyecek bir gerçek.
384 cezaevinde 309 bin 558 kişi tutuluyor
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün verileri bunu net bir şekilde gözler önüne seriyor.
Kurumun internet sitesinde yer alan "Ceza İnfaz Kurumları İstatistikleri"ne göre Türkiye'de 8'i çocuk kapalı infaz kurumu olmak üzere 384 cezaevi bulunuyor.
Bu cezaevlerinin kapasitesi ise 271 bin 823. Fakat halihazırda cezaevlerinde 309 bin 558 tutuklu ve hükümlü var.
Pandemi nedeniyle yaklaşık 82 bin kişiye izin verildi
Yani mevcut kapasite 37 bin 735 kişiyle aşılmış durumda. Üstelik pandemi nedeniyle de 81 bin 815 kişi ise cezasını izinli olarak evinde çekiyor. Eğer pandemi sebebiyle bu insanlara dışarı çıkma izni verilmemiş olsaydı cezaevlerinde kalanların toplam sayısı 391 bin 373'e ulaşacaktı. Bu da Türkiye'yi dünyada ikinci değil birinci sıraya taşıyacaktı.
Görsel / Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü
271 bin 163'ü hükümlü, 38 bin 395'i tutuklu
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre infaz kurumlarında kalanların dağılımı şöyle:
Hükümlü sayısı 271 bin 163. Bunların 260 bin 333'ünü erkekler, 10 bin 206'sı kadın ve 624'ü çocuklardan oluşuyor.
Tutukluların toplam sayısı ise 38 bin 395. Tutukluların 35 bin 240'ı erkeklerden bin 819'ü kadınlardan oluşurken bin 336'sı da çocuk.
Bu rakamlar 28 Şubat 2022 tarihiyle güncellenmiş durumda.
Türkiye'de yıllara göre ceza infaz kurumlarında kalan kişi sayısı sürekli artış gösterdi.
Türkiye İstatistik Kurumu'na (TÜİK) göre 2011'de 80 bin 96 kişi olan tutuklu ve hükümlü sayısı 2019'da adeta zirve yaptı.
2019'da cezaevleri kapasitesi bugüne göre daha düşük olmasına rağmen infaz kurumlarında kalan tutuklu ve hükümlü sayısı 281 bin 605 oldu.
Grafik / Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü
15 Nisan 2020'de kısmı af çıkarıldı
İşte bu doluluk oranı nedeniyle 2020'de ceza infaz yasasında değişiklik yapıldı.
Milliyetçi Hareket Partisi'nin gündeme getirdiği ve AK Parti'nin desteklediği değişiklikle o dönemde kabul edilen değişiklikle ilk etapta 40 bin daha sonra toplamda 110 bin kişi tahliye edildi.
Gelinen noktada yine bir tıkanıklık yaşanıyor. Bu nedenle insanlar bir af çıkartılmasını istiyor.
Genel af isteniyor
Aslında ceza infaz kurumlarındaki doluluğu büyük oranda gerçekleştirecek husus bir genel affın kabul edilmesinden geçiyor. Fakat kimse "genel af" talebini ağzına almak istemiyor.
Zira söz konusu bir genel affın İmralı'da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan'ı da kapsayacağından bu yönde bir öneri gündeme getirilmiyor.
1921'den bu yana kapsamı değişiklik gösteren toplam 52 adet af kanunu çıktı. Bunların arasında "genel af" da yer aldı.
7 Ocak 1922, 26 Aralık 1923, 20 Mart 1924, 26 Ekim 1933, 23 Şubat 1963, 3 Ağustos 1966 ve 15 Mayıs 1974'te olmak üzere toplamda 7 kez genel af ilan edildi.
Bunlara ek olarak kimi yıllarda ise kısmı aflar çıkartılarak cezaevindeki insan sayısı azaltıldı.
DSP'nin iktidarda olduğu dönemde çıkartılan ve adına "Rahşan Affı" denilen kısmı düzenleme dolayısıyla kamuoyunda büyük tepki oluşmuştu / Fotoğraf: AA
Rahşan Ecevit: Ben affı garibanlar için istedim, katiller yararlandı
12 Nisan 1991'de ise Terörle Mücadele Kanunu'nun geçici 4. maddesi uyarınca "şartla salıverme" hayata geçirildi. Çıkartılan afların arasında ise en çok "Rahşan Affı" olarak adlandırılan "Şartla Salıverme ve Erteleme Yasası" eleştirildi.
22 Aralık 2000'de Rahşan Ecevit'in önerisiyle çıkarılan, devlete karşı işlenen suçlar dışındaki suçlara erteleme veya şartlı salıverme yasası hayata geçirildi. Cezaevlerinde yer kalmadığı için çıkarılan af yasasının ardından 70 bin kişilik kapasitesi dolan cezaevlerinin nüfusu 40 bine kadar düşmüştü.
Rahşan Ecevit daha sonra "Ben affı garibanlar için istedim, katiller yararlandı" demişti.
Alaattin Çakıcı çıktı
AK Parti ise ilk başlarda devlete karşı işlenmiş suçların affedilebileceğini ancak kişilere karşı işlenmiş suçlarda yakınlarının bir inisiyatifte bulunma hakları olduğunu dillendirdi.
Fakat 2020'de gündeme getirilen kısmı afla onbinlerce serbest bırakıldı. 15 Nisan 2020'de kabul edilen "ceza ve güvenlik tedbirleri yasası" ile Alaattin Çakıcı başka olmak üzere pek çok kişi tahliye edildi.
Şimdi yeniden kapasitenin çok üstünde tutuklu ve hükümlü ile dolmuş hale gelen cezaevlerin nasıl boşaltılacağı tartışılıyor.
Tutuklu ve hükümlü yakınları bir "genel affın" çıkması gerektiğini dillendiriyor. Fakat genel affın çıkması halinde bundan Abdullah Öcalan'ın da faydalanacağı biliniyor. Bu nedenle pek "genel aftan" söz edilmiyor.
Cezaevlerinde kapasitenin çok üstünde tutuklu ve hükümlü kalıyor / Fotoğraf: AA
"Cezaevlerinde Öcalan mağdurları oluştu"
Cezaevlerinde yakınları bulunanlar ise insanların artık "Öcalan mağduru" haline geldiğini iddia ediyor.
Yıllardır cezaevleriyle ilgili çalışmalar yapan Prof. Dr. Adem Solak da ceza infaz kurumlarındaki doluluk oranının çok olduğunu düşünenlerden.
Geçmişte hem "genel af" hem de "kısmı aflar" çıkarıldığını ifade eden Prof. Solak, tutuklu ve hükümlülerin tamamını kapsayacak bir affın insanlık mantığına aykırı olduğu görüşünde.
"Genel af bir kenara bırakıldı, suça göre infaz kabul edildi"
Modern dünyada genel affın bir kenara bırakıldığını artık suça göre infazın kabul edilir hale geldiğini anlatan Solak,
"Modern devletlerin anlayışı da böyledir. Herkes aynı kategoriye koymak insani, hukuk ve kamu vicdanı açısından doğru bir şey değildir. Geçmişte olanların arızalarını bu toplu sosyolojik olarak gördüğü için genel aftan vazgeçildi. Bundan sonra da öyle bir af şekli olmaz" dedi.
Prof. Dr. Adem Solak / Fotoğraf: Facebook
"Durumumuz pek iç açıcı değil"
Ceza infaz kurumlarının başka müesseselerle kıyaslanmaması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Solak, "Yani diyelim kapasite yüzdür. İki yüz tane mahkumunuz var. Bunları serbest bırakamazsınız. Bütün dünyada böyledir. Öyle birebir örtüşmez. Yani mahkum sayıları yüz bin kişi olarak hesaplanır. Buradan bakıldığında mahkum sayımız dünya standartlarına göre yüksek. Yani durumumuz pek iç açıcı değil" diye konuştu.
"Pandeminin bitişiyle suç artışı hızlanacak"
"36 Batı ülkesi arasında ikinci sıradayız" diyen Prof. Dr. Adem Solak, şöyle devam etti:
"Amerika Birleşik Devletleri birinci sıradadır. İkinci sıradayız o da açık ara farkla. Örneğin yüz binde hapsedilme sayısı Almanya, Fransa ve İspanya ortalaması 85-90'dır. İngiltere'nin oranı yüksektir. İngiltere ve Galler'de bu oran 145-150 arasıdır. Türkiye'de ise 400'ün üzerine çıktı. Pandemi döneminde herkes evde olduğu için suç işleme oranları düştü. Dolayısıyla cezaevlerine girişte de bir düşüş yaşandı. Pandeminin bitişiyle birlikte suç artışı hızlanarak ilerleyecek. Sıkıntımız daha artacak. Ama genel bir af ile cezaevlerindeki sayının azaltılması olmaz."
Pandemi nedeniyle yarı açık cezaevlerinde kalanların cezalarını evlerinde çekmeleri için izinli sayıldı. Bu izin 31 Mayıs 2022'ye kadar uzatıldı / Fotoğraf: AA
"Şiddetin artmaması için mücadele önemlidir"
Israrla "genel bir af olmaz" diyen Solak, "İnsanlık teamüllerine aykırıdır. Bütün modern ülkeler genel af çıkarmıyor. Hapishanelerin sayılarını artırmak, onları modernize etmek şekli konulardır. Şiddetin artmaması için mücadele edilip edilmediği önemlidir" şeklinde konuşarak sözlerini tamamladı.