Türkiye, desteklediği Suriyeli muhaliflerle neden anlaşamıyor ve bazı milis gruplarını niçin feshetti?

.

Türkiye, desteklediği Suriyeli muhaliflerle neden anlaşamıyor ve bazı milis gruplarını niçin feshetti?

 

Faik Bulut Araştırmacı gazeteci, yazar 

Gelişmeleri yakından izleyenler bilirler. Türkiye, Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra Rusya aracılığıyla ikinci kez Suriye yönetimiyle ilişkileri normalleştirme çağrısı yaptı.

Bunun üzerine de denetiminde bulunan sınır bölgelerindeki farklı silahlı milislerin itirazları yükseldi.

Türkiye destekli muhaliflerin hükmettiği bazı Suriye şehirlerinde de kısmi protesto gösterileri başladı.

Kayseri'de nahoş bir hadisenin meydana gelmesi (taciz iddiası) üzerine galeyana gelen milliyetçi-mukaddesatçı yerli ahali, Suriyeli sığınmacıların işyerlerini ve yaşadıkları evleri yakıp yıktı. 

Olup bitenler sınırın Suriye tarafında yaşayan Türkiye himayesindeki ahaliyi ve milisleri de tedirgin etti.

Milislerden bir kısmı ile bazı protestocular, hızlarını alamayıp Suriye topraklarında Türkiye tarafından kurulmuş olan karakollara, emniyet merkezlerine ve postanelere ateş açtılar.
 


Temmuz 2024'te yoğunlaşıp kızışan olaylar, bazı Türk yayın organları ve bilhassa Arap basınında farklı yorumlara yol açtı.

Birkaç örnek vermek isterim. 

Kayseri'deki nahoş olaydan yola çıkan gazeteci-yazar Ümit Kıvanç'ın 4 Temmuz 2024 tarihli yazısından bir alıntıyla başlayalım:

Memleketimizi yönetenler, savaşların dışında kalmamış, ta içine dalmıştır. Hâlihazırda başka ülke topraklarındaki yerleşim birimlerini buradan gönderilen subaylar, idareciler yönetmektedir. Ordu sürekli başka ülke topraklarındadır. Ankara, mevcudunu hiçbirimizin bilemediği binlerce yabancı savaşçıyı eğitmekte, donatmakta, şurada burada sahaya sürmektedir. Büyük bölümü memleketimiz sınırları içinde yaşayan Kürtlerin TC sınırları dışındaki akrabalarını Türkiye'nin ezelî ebedî düşmanı görerek izlenen agresif politikaların barışla, istikrarla, refahla uzaktan yakından alâkası yoktur. 1


Suriye iktidarıyla bağlantılı El Vatan gazetesi, Ankara-Şam yakınlaşmasına itiraz eden silahlı muhalif hareketlere ilişkin şöyle bir yorum yazdı:

Suriyeli muhaliflerin protesto ve eylemlerine yönelik Ankara yönetiminin intikamcı türden bir misilleme yapılmasından korkuluyor. Ankara yönetimi, denetimi altındaki Suriye topraklarında Şam ile ilişkilerini normalleştirmesine karşı çıkan hasım ve itirazcı muhalif Suriyelileri sıkıştırıyor. 2


AKP iktidarına yakınlığıyla bilinen Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi'nin haber-yorumu ise şöyle:

1 Temmuz'da Suriye tarafında bu kez bir Türk, Suriyeli bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulundu yalanıyla ortalık karıştırıldı. TIR'larımıza saldırılar oldu. Bayrağımız indirildi. Eşzamanlı olarak bu kez Hatay'da, Gaziantep'te, Konya'da, İstanbul'da yine Suriyelilere yönelik saldırılar yaşandı. Doldur boşalt yapılıyor gibi... 

Burada asıl hedef Suriye ile başlayan normalleşme sürecini sabote etmekti. Çünkü savaş ağaları, terör örgütleri, yabancı istihbarat servisleri, Suriye üzerinde hesabı olan ülkelerin en çok korktuğu şey; Türkiye ile Suriye ilişkilerinin normalleşmesi, Erdoğan ile Esed'in görüşmesi. Bu durumda mamaları kesilecek.

Bunun için toplumu kışkırtacak ne varsa sahaya sürdüler. Bunların başında da Türk bayrağına yapılan saldırı geliyordu. MİT ise bayrağımızı yere atanları tek tek tespit etti. Olayları provoke edenlerin bir kısmı etkisiz hale getirildi. Bayrağımıza el uzatan dört kişi yakalandı. Suçlarını itiraf ettiler… 3


Suriyeli bir gazeteci-yazarın yorumu:

Kayseri'de Suriyelilere yönelik kitlesel saldırı Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki denetim ve kontrolünü kaybettiğine dair bir izlenim bıraktı. Evet, Türkiye Suriye ile normal ilişkiler kurmak istediğini açıkladı. Buna karşılık Suriye Savunma Bakanlığı, Türkiye destekli silahlı milislerin bir mutabakat çerçevesinde gelip ordu saflarına katılmasını istedi.

Gelgelelim Ebu Hatem Şaqra komutasındaki Ehrar'ül Şarkiye, Ehrar'ül Şam-Doğu Birimi ile Asifat'ül Şimal Tugayı bu öneriyi reddettiler. Dolayısıyla Türkiye, kontrolü altındaki Kuzey Suriye topraklarında desteklediği silahlı milislerin tamamının kendisine sadık ve gönülden bağlı olmadığının, bir kısmının gerektiğinde kendisine isyan edebileceğinin farkına vardı.

Gerçekte 2011 ile 2016 yılları arasında silahlı milislerin hepsine alabildiğine arka çıkıp yardım eden Türkiye'ye itaat ve sadakatin başlıca nedeni mali-maddi yardımlardır. Vaziyet bu iken örgüt militanları paralı asker durumuna düşmüş; para uğruna Libya ve Azerbaycan'daki sıcak cephelere gönderilmiştir.

Normalleşme niyeti taşıyan R.T. Erdoğan, böyle bir süreçte, bu politikasına karşı çıkanların sesini kesmeye, Türk istihbarat birimleri ise aykırı davrananlardan kurtulmaya bakmaktadır. Nitekim Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, muhalif temsilcileriyle buluşmasında şunu demişti:

'Türkiye her türlü siyasi, ekonomik ve güvenlik baskısını göğüsleyerek Suriye muhalefetini ülkemiz topraklarında barındırdı. Bizim de kendimize göre Şam ile yakınlaşmamızda bir çıkarımız vardır. Dolayısıyla aykırı ses duymak istemiyoruz.'


Bu çıkarlar çerçevesinde Türkiye, Halep'in doğusundaki Ebu'l Zandin gümrük kapısını açma girişiminde bulunduğunda, hem örgütlerden hem de onlara bağlı bazı sivil kesimlerden protestolar yükseldi. Çünkü bu sınır kapısının gelirleri Ehrar'ül Şam örgütünün önemli bir finans kaynağıdır.

Bizzat bu hadise bile Rusya'nın şu noktayı düşünmesine yol açtı:

'Galiba Türkiye, Kuzey Suriye'deki dengesini/kontrolünü kaybetmeye başlıyor. Yeniden kontrolün sağlanması için muhalif sesleri susturmak şarttır.'


Sonuç olarak desteğine mazhar olan bazı itirazcı örgütleri Türkiye'nin tekrar denetimi altına alabilmesi için kendisine bağlı Hamza Tugayı, Sultan Murad, Türkmen soylu Ebu Ammaş'ın başını çektiği Sultan Süleyman Şah birimi ve askeri polisleri yeterli değildir. Hal böyle olunca da Türkiye'nin kendisine karşı çıkan örgüt komutanlarını tasfiye etmesi gerekmektedir. 4


Cihatçı örgütlerle Türkiye arasındaki ihtilafın perde arkası

Türkiye'nin susturduğu cihatçı ve batıcı Suriyeli muhalif örgütler şimdilik efendiye biat etmiş görüntüsü veriyorlar.

Ancak Türkiye denetimindeki Suriye topraklarında AKP iktidarı ile desteklediği silahlı milis ilişkisi pek yolunda değil.

Şu soruyla başlayabiliriz: Türkiye, emir ve talimatlarına karşı çıkan denetimindeki cihatçı örgütlere ne yaptı?

Görüşlerine başvuracağımız Suriye'deki iki kaynaktan biri independent arabia gazetesi muhabiri Abdulhalim Süleyman isimli gazeteci-yazardır. Konu hakkındaki analizi şöyle: 

Türk vatandaşlarının Suriyeli sığınmacılara yönelik saldırıları ve linç kampanyaları (Kayseri hadisesi gibi), hem Suriye genelinde hem de Türk askeri denetimindeki bölgelerde yaşayan ahaliyi çok rahatsız etti. Türkiye destekli bazı örgütler rahatsızlığı sokağa yansıtarak galeyana gelen ahaliyi kimi Türk dairelerine/binalarına yönelttiler. Bu arada bir askeri noktaya ateş açıldı. Neticede Türkiye ile kontrolündeki örgütler arasında ihtilaf ve yer yer çatışma çıktı. 

Derken Suriye egemenliğindeki Halep şehri ile muhaliflerin kontrolündeki Ebu El Zandin geçidi (gümrük kapısı), deneme kabilinden Rusya'nın gözetiminde açılmış oldu. Kapıdan nemalanan silahlı milisler, buna şiddetle itiraz ettiler. Kimileri de geçişleri engellemek için geçiş noktasının önüne çadır kurdular.

Başlangıçta Türkiye ve himayesindeki milisler, barışçıl protestolara ses çıkarmadılar. Kapı açılmadan önce ve sonraki günlerde sokaklarda toplanıp protesto yürüyüşleri yapıldı. İlk yük aracı (TIR) 27 Haziran'da geçiş yaptığında öfkeli kalabalıklar sokağa dökülüp etrafa yayıldılar. Rusya ile Türkiye, Suriye Hükümeti ve muhalif kesimler arasında uzlaşma sağlamaya çalıştılar. 

Türkiye-Suriye yakınlaşma meselesi, sınır bölgelerindeki Suriyeli örgütler ile onların destekçisi Ankara yönetimi arasındaki ihtilafın esas sebebidir. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, itirazcı muhaliflerle protestoculara hitaben 'ülkemize kalkan eller kırılacak' mealinde gözdağı vermişti.

Daha sonra Suriye'deki toprakların mülki amiri sayılan vali konumundaki üst düzey Türk yetkilisi, Azez şehrine yakın Kilis'e bağlı bir beldede muhalif lider ve komutanları toplayarak Türkiye'nin sınır kapısını açma kararını sözlü olarak bildirdi. 

Hasan Hayri isimli bir milis grubu komutanı karara uymayacağını açıklayınca, ortalık karıştı. Gerginlik ve öfke sokağa taştı. Bildiriler dağıtıldı, sınırlı sayıda insan Türkiye kararını kınayıp protesto etti. Bu arada Hasan Hayri'nin tarafını tutan kimi kabile ve aşiretler de ayağa kalktı. 

Olayı anlatan Suriyeli kaynak, şunları söyledi:

'Aşiretin ağırlığı ve protestosu Türkiye'yi kararından vaz geçiremedi. Bunun üzerine radikal El Cephe el Şamiye (Şam Cephesi) de Türkiye kararına uymadı. Zaten bu grup ile Türkiye himayesindeki Geçici Suriye Hükümeti sürekli anlaşmazlık halindeydi. Örgüt, karar vesilesiyle hükümetle ilişkisini de kesti. 


Gerginlik tırmanınca Suriye Geçici Hükümeti Savunma Bakanlığı, 11 Eylül 2024'te üç beyanat yayınladı. Buna göre: Ankara destekli Suriye Milli Ordusu'nun bünyesi yeniden şekillenecek; bu vesileyle itirazcı Suqur'ul Şimal (Kuzey Şahinleri Tugayı) feshedilecek ve yeni oluşacak askeri birimin komutanlığına Savunma Bakanı Binbaşı Adnan El Deyan geçici olarak vekâlet edecek. 

Savunma Bakanlığı duyurusunun ardından derhal harekete geçen Kuzey Şahinleri Tugayı, radikal Şam Cephesi saflarına katılacağını açıkladı. Şam Cephesi bu açıklamayı memnuniyetle karşıladı. Böylece gerginlik çatışma noktasına geldi. Bunu gören Türk tank birlikleri ve askerleri, muhtemel çatışma alanına indi. Afrin'deki destek birlikleri ile Türkiye himayesindeki 'Ortak Kuvvetler'den takviye istendi. 

Bu gelişmeler Suriye muhalif koalisyonu içindeki Kürtleri sinirlendirdi. Onlara göre; 'Türkiye destekli silahlı milisler uzun zamandan beri Kürtlerin yaşadıkları mıntıkalarda halkı haraca bağlamışlar. Sivillere yüklü miktarda salma salıyorlar. Milisler denen bu çeteler; gasp edilmiş mal ve mülklerinin geri verilmesi karşılığında 5 bin dolar, artezyen kuyularından yararlanmak için 1500 dolar ve zeytinyağı imalathaneleri için de 2000 dolar alıyorlar.

Esasen el konulmuş mülklerinden kovulan Kürt ahalinin tekrar evine ve arazisine kavuşması yasaktır. Acıları ve maruz kaldıkları mezalim bitmiyor. Dolayısıyla uluslararası camia ile Türkiye'nin bir an önce bu tür haksızlık ve zulümlere müdahale edip kötülükleri önlemesi gerekiyor. 5


Bu münasebetle belirtelim: Türkmen soylu Ebu Ammaş komutasındaki Süleyman Şah Tugayı Türkiye'ye sadakatiyle biliniyor.

ABD Hazine Bakanlığı 2023 yılında Ebu Ammaş ile kardeşi Velid'i, bölge insanlarını bilhassa yerinden edilmiş Afrin ve çevresindeki Kürt halkına yönelik yoğun insan hakları ihlali nedeniyle "cezalandırılacak kişiler" listesine almıştı. 

İkinci kaynak ise North Press ajansının bölgedeki muhabirinin aktardıklarıdır: 

Eylül 2024'te feshedilen Suqur'ul Şimal (Kuzey Şahinleri Tugayı), Türkiye'nin bu tavrına karşı çıkarak militanlarının el Cephe el Şamiye (Şam Cephesi) grubuna katılacağını açıkladı. Bu grup, Abdurrahman Mustafa başkanlığındaki Geçici Suriye Hükümeti'nin politikalarına itiraz etmektedir.

Şam Cephesi cihatçıları yeni müttefiki Kuzey Şahinleri'nin askeri karargâhlarını devralmak üzere harekete geçince Türkiye denetimindeki "Müşterek Kuvvetler" bünyesindeki Afrin, Azez ve Halep çevresindeki birimler onların önünü kestiler. Bunun üzerine her iki muhalif grup, Geçici Hükümet ile ilişkilerini askıya alacaklarını açıkladı.

Bu arada Türk tankları ve birlikleri, bahsedilen örgüt çatışmalarını önlemek maksadıyla alarma geçtiler. 6


Tabii, Türkiye sadece Suriye ile normalleşme uğruna koruyup kolladığı kimisi Batıcı, kimisi cihatçı ve önemli bir kesimi çeteci olan grupları susturup hizaya getirmek ve kendisine itaat etmelerini sağlamak için askeri-siyasi operasyon yapmıyor.

Meselenin perde arkasında başka saik ve nedenler de var. Bir örneğini aşağıdaki yorumda görüyoruz:

Türkiye'nin Esad hükümetiyle resmi ilişkileri yeniden kurma konusunda giderek daha ciddi olmasının nedenini en azından üç temel faktör açıklıyor.

Birincisi, Ankara'nın YPG'nin hâkim olduğu Demokratik Suriye Güçleri'nin (DSG) Kuzeydoğu Suriye'de (Rojava) federal bir hükümet kurma çabaları konusunda endişeleri olması.

İkincisi, İran, Hizbullah ve İsrail'i içeren bölgesel çatışma dinamikleri.

Üçüncüsü ise Türkiye'deki milyonlarca Suriyeli mültecinin statüsünü çevreleyen hassas konular. 7


Nitekim Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 14 Temmuz'da, "Çağrımız önemli, karşılık bulmasını tavsiye ediyoruz. Suriye muhalifleriyle ilgili de durduğumuz yer değişmedi. Bu kardeşlerimiz şu anda kontrol ettikleri bölgelerde Türkiye'ye daha fazla mültecinin gelmesini engelliyor" demişti.


İsrail "tehdidi" sonrası Erdoğan'ın Kürt politikası

Son zamanlarda İsrail'i bölge ülkeleri ve Türkiye için tehdit-tehlike kaynağı gören Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardı sıra konuştuğu birkaç gün içinde özetle iki noktaya dikkat çekti. 

Bir: İsrail'in Lübnan'daki amansız ve pervasız saldırıları Suriye'nin kuzey kesimleri ile Türkiye'nin Güneydoğu bölgesinde büyük kaos ve kargaşaya yol açacaktır. İsrail, silahlı terör örgütüyle (muhtemelen Irak Kürdistan bölgesinde bulunan PKK ile Suriye'nin kuzeyini fiilen yöneten PYD) temas kurup kışkırtacaktır! 

İki: Bölgedeki ülkelerle bir an önce normal ilişkiler sağlanmalıdır. Bu tarz bir ifade, esas olarak Suriye ile bir an önce işi tatlıya bağlayıp normal ilişkiler kurulmasına yöneliktir. Nitekim TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "Suriye ile acil normalleşme" çağrısı yaptı. 

AKP iktidarının Suriye ile normalleşme planı nedir?

Bu husus açık değil. Söz gelimi Suriye ile ortak bir cephe kurup İsrail'in Filistin, Lübnan, Suriye ve Irak'a muhtemel saldırılarını önlemek midir?

İktidar bu hususta samimiyse, kolay bir önerimiz olacak: İdlib şehri ile Suriye'nin sınır bölgelerinde himaye ettiği silahlı cihatçı örgütleri yanına alıp Suriye ordusuyla birlikte Lübnan ve Golan cepheleri üzerinden İsrail'in önüne dikilebilir. 

Niyet bu değilse, acaba Suriye ile ortak operasyonlar düzenleyip PYD-SDG silahlı güçlerini imha etmek midir?

Ya da Türkiye'deki Kürt muhalefeti (DEM) ve CHP'yi "dış tehdit söz konusu, beka sorunumuz var" gerekçesiyle "milli beraberlik" ruhuyla arkasına almak mıdır?

MHP lideri Devlet Bahçeli ile Erdoğan'ın birlikte başlattığı "kardeşlik projesi" çerçevesinde Kürtlerin ağzına bir parmak bal çalıp Kürt Memet'i nöbete göndermek ve bu arada Kürt mahallesini ayırıp birbirine düşürmeyi mi amaçlamak mıdır? 

Suriye'deki dengeleri ve bilhassa iktidarı yakından tanıyan Şam Üniversitesinde öğretim görevlisi Mehmet Yuva, ikili ilişkilerin tek yanlı ve iradi bir tarzda normalleşemeyeceği konusunda uyarıda bulunmuştur.

Ona da yer verelim:

Ankara-Şam arasında yeniden normalleşme dönemini inşa edebilmek için bu yolda açılan ciddi tahribatların, çukurların onarılması ve kapatılması gerekmektedir ve bu çalışma kolay olmayacaktır. Zira Suriye ve Türkiye sahasında çok farklı, güçlü ve yaptırım gücüne sahip aktörler işin içindedir. Bu koşullarda ve bu kadar fazla devletin iç içe geçmiş farklı çıkarlarının olduğu bir sahada futbol veya siyaset kurallarına uygun nezih bir oyun seyredeceğimizi beklemek naiflik olur.

Suriye tarafının Rusya, İran, nüfuzlu Arap Petro-Şeyhlikleri, Lübnan ve hatta Çin'in çıkarları ve kaygılarını hesaba katmadan, 'ol deriz olur' derecesinde bağımsız karar alması düşünülemez. Benzer durum Türkiye için de geçerlidir. Ankara'nın uluslararası finans kuruluşları, NATO, ABD ve Avrupa Birliği'nin hassasiyetlerini, taleplerini ve çıkarlarını gözetmeden başına buyruk karar vermesini beklemek de fazlaca hüsnütelakki (iyimserlik) olur. 8


Türkiye'nin Suriye politikasının hesapsızlığı ve öngörüsüzlüğüne dair gazeteci Cihat Arpacık'ın bir tespitiyle sözü bağlayalım:

Türkiye'nin hedefleri ile stratejik kapasitesi uyumlu değildi ve insan kaynağı en başından itibaren bu hayale inandırılamamıştı. 'Tanrı, iyi nişan alabilenlerin yanındadır' derler. İyi nişan alan Putin, Esad'a bir ülke hediye etti. Moskova ile de aramız iyiyken ve Putin'le anlaşmak daha kolayken kendimizi 'Sayın Esad'la masaya oturmak için çağrı yapar bulduk. 9

Kaynakça:

1. https://www.gazeteduvar.com.tr/ortaya-atilan-iddialar-hk-makale-1703244.
2. https://www.tayyar.org/News/Lebanon/613882/, 3 ve 17 Temmuz 2024 tarihli nüshalar.
3. https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/abdulkadir-selvi/mit-suriyede-turk-bayragini-indirenleri-tek-tek-yakaladi-42486898, 9 Temmuz 2024.
4. Weil El Emin, Ray'el Yom gazetesi, 7 Ağustos 2024.
5. https://www.independentarabia.com/node/608081/, 18 Eylül 2024.
6. https://npasyria.com/193307/, 18 Eylül 2024.
7. 5. https://www.rupelanu.org/analiz-turkiye-neden-suriye-ile-normallesmeye-dogru-hizla-ilerliyor-29852h.htm, 30 Ağustos 2024.
8. https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/ankara-sam-dansi-iki-adim-ileri-bir-adim-geri-485036, Mehmet Yuva, 14 Ağustos 2024.
9. https://www.perspektif.online/ankara-ile-sam-arasindaki-kucuk-tatsizliklar-son-bulur-mu/, 16 Temmuz 2024.

Kaynak: :  Independent Türkçe 

Kurdistan Haberleri

Narin Güran davasında ilk duruşma: Nevzat Bahtiyar ifade veriyor
Mehmet Altan: Aynı suda bin kere yıkanmak...
Trump döndü, ABD iç savaştan sıyırdı... Ya dünya?
Dervişoğlu'ndan Bakırhan'a: 'Cumhuriyet devleti Şeyh Saitlere ne yaptıysa aynı muameleyi göreceksiniz'
ÖHD: Halfeti'de gözaltına alınanlar çıplak arama ve şiddete maruz kaldı