Dünyaca ünlü araştırma şirketi Gallup küresel duygular araştırması gerçekleştirdi. Türkiye, iç savaş yaşanan Lübnan ve Afganistan ile raporda en çarpıcı negatif üç örnekten bir tanesi. Türkiye haritalarda gözle görülür şekilde diğer ülkelerden olumsuz anlamda ayrışıyor.
Türkiye pozitif hislerde son sıralarda yer alırken, negatif hislerde zirveye oynuyor. Türkiye’de siyasetin 1990’lardan bugünlere, Refah ve 28 Şubat döneminden bu yana kutuplaşmadan öte bir savaş alanına dönüşmesi, terör eylemleri, devletin güvenlikçi refleksleriyle özgürlük alanının daralması ve böylelikle siyasetin toplumun sırtında bir kambur haline gelmesi vatandaşın tahammülünü zorlamış ve belini bükmüş görünüyor.
Buna eşlik eden hızlı ekonomik çöküş hem toplumsal yaşamda, hem ekonomide, hem de hukuki ve siyasal alanda derinleşen adaletsizlik, otoriter uygulamalarla korku ve baskı ikliminin hakim olması, linç kültürü, şiddet ve hatta cinayetlerin yaygınlaşarak normalleşmesi Türkiye halkının buhran ve psikolojik çöküş yaşamasına yol açan büyük ve devamlı sorunlar olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye negatif hisler endeksinde dünyada ilk 10’da yer alıyor. Afganistan, Lübnan, Irak, Sierra Leone ve Ürdün’ün ardından 6. sırada bulunuyor.
Türkiye’de işsizlik ve enflasyon da negatif duyguları tetikleyen iki büyük ekonomik faktör. İşsizlik bir yandan gelir kaybı endişesi yaratıyor. Diğer yandan kişilerin ve ailelerinin yakın çevresinde statü kaybı yaşamasına ve çalışan yaşıtlarına kıyasla özel yaşamlarında geride kaldıklarına dair hislere kapılmasına yol açıyor. Ayrıca ne eğitimde ne istihdamda yer alan gençlerin oranının %30’u aşması, ev genci olarak adlandırılan bu kişilerin kendilerini atıl olarak görmesine neden oluyor. Genç işsizliğinin ve geniş işsizliğin %30’lara yaklaşması söz konusu toplum geneline yayılmasını beraberinde getiriyor.
Gallup sonuçlarına göre Türkiye dünyada Lübnan ile birlikte en öfkeli iki ülkeden biri. Lübnan’a benzer şekilde toplumun etnik, dini-mezhepsel, sosyal-kültürel ve ekonomik olarak kamplara bölünmüş olduğu Türkiye’de siyaset, hukuk ve ekonominin vatandaşların gündelik hayatını yaşanmaz hale getirmesi, alanı kısıtlanan muhalefet ve neredeyse ortadan kaldırılmış olan bağımsız medya ve sivil toplumun umut verememesi toplumsal sıkışmışlık, bunalım, stres ve öfkeyi beraberinde getiriyor.
Türkiye’de yetişkinlerin %48’i yaşadıkları son gün içinde en az bir kez öfkelendiğini paylaşmış. Bu oran Irak’tan 2 puan, Afganistan’dan 7 puan yüksek.
Türkiye hissedilen öfkede dünya haritasında da Irak ve Lübnan ile birlikte belirgin şekilde öne çıkıyor. Vatandaşlar karın tokluğuna gündelik yaşamını sürdürürken ve birçok sorunla karşılaşırken, aynı zamanda da adalet algısı sarsılmış şekilde öfke ve umutsuzlukla hayata ve geleceğe bakıyorlar.
Türkiye’de bir yandan ne ekonomik ve toplumsal adalet ne de işleyen bir hukuk sistemi mevcut. Diğer yandan Türkiye gelir ve servet eşitsizliğinde ABD gibi kapitalist ülkeleri geçip Rusya ve otoriter Afrika ülkeleri gibi oligarşik ülkelerin seviyesine ulaşmış vaziyette.
Ayrıca Türkiye’de son yıllarda yaşanan sorunların yanı sıra hızlı kentleşmeyle gelen kalabalık nüfus ve yol-ulaşım-altyapı yetersizlikleri, toplumsal güvenin hızlı göçle aşınmış olması gibi yapısal-kültürel sorunlar da günlük hayatta öfke patlamalarına zemin hazırlıyor.
Türkiye vatandaşları öfkeyle paralel olarak gündelik hayatlarında yoğun bir şekilde stres ve üzüntü de hissettiklerini paylaşmışlar. Türkiye stres ve üzüntüde dünyada 3. Sırada.
Türkiye’de vatandaşların %64’ü anketin yapıldığı günden bir önceki gün içinde stres yaşadığını söylemiş. Türkiye Afganistan ve Lübnan’dan sonra en yüksek oranda stres yaşanan ülke konumunda.
Türkiye’de mevcut iktidarın dogmatik, keyfi ve inatçı ekonomik hamleleriyle birlikte kontrolden çıkan enflasyon büyük bir stres kaynağına dönüşmüş vaziyette. Bu nedenle mevcut enflasyon hipertansiyon etkisi yaratıyor. Varlık sahibi olmayan geniş kesimler adeta ralliye çıkan enflasyon karşısında an be an takip etmek zorunda kaldıkları finansal yatırımlar yapsalar da gelirlerini koruyamıyorlar.
Gün içinde üzüntü yaşayanların oranında Türkiye %49 ile üçüncü sırada yer alıyor. Yaygınlaşan buhran ve depresyonla birlikte üzüntünün de yüksek oranlara çıkması şaşırtıcı değil.