Kürdistan ve Kürtler iradeleri dışında dört parçaya bölünmüş. Ama parçalanmışlığa rağmen herhangi bir parçadaki mücadelede,yükseliş ve gerilemelerin diğer parçaları da etkilediğini görebiliyoruz. Aynı şekilde herhangi bir parçadaki gelişmenin diğer parçaları egemenliğinde bulunduran devletleri nasıl korkuttuğu da sayısız örnekle aşikardır.
Bu makalede,Kürdistan’da herhangi bir parçadaki kazanımların diğer parçaları egemenliği altında bulunduran devletleri nasıl rahatsız ettiğini ve Özellikle 1955 sonrasındaki 4 parçada gelişen olayları konu etmeye çalışacağım. Benim esas olarak üzerinde durmaya çalışacağım konu, Kürdistan’ın diğer parçalarında Kürtlerin elde ettiği kazanımlar karşısında Türkiye Devleti’nin gösterdiği tepkidir.
1960 askeri darbesine nasıl gelindi?
Yakın dönem Kürt tarihini incelediğimizde, Osmanlı döneminde olduğu gibi Cumhuriyet döneminde de Kürd özgürlük hareketlerinin en kanlı bir biçimde bastırıldığını görmekteyiz. Cumhuriyet döneminde Kuzey Kürdistan’da Kürd ulusal ayaklanmaları bastırılmış, ayaklanmalara öncülük eden aşiretler ve aydınlar çoğunlukla Batı Kürdistan’a kaçmak zorunda bırakılmışlardı.
Ama diğer parçalardaki Kürdlerin özgürlük mücadelesi devam ediyordu.
Güney Kürdistan’da Irak Hükümeti bütün gücüyle Kürdistan’ın üzerine yürüyordu. Molla Mustafa Barzani liderliğindeki Kürd hareketi, 1945 yılında İran’a geçmek zorunda kaldı. Barzani İran’a geçtiğinde İran’da Kürd siyasal hareketi oldukça canlıydı. Komala adlı örgüt hızla örgütleniyordu. Ve 1945 yılında Qazi Muhammed Komala’nın başına getirildi. 8 Kasım 1945’te Komala’nın yerine İKDP kuruldu. Qazi Muhammed ve arkadaşları 22 Ocak 1946 tarihinde Mahabad’da Kürdistan Cumhuriyeti’ni ilan etti. İran’da bulunan Molla Mustafa Barzani genel kurmay başkanlığına getirildi. Daha sonra Sovyetlerin, İngilizlerin ve ABD’nin İran’dan çekilmesi ile birlikte şah kuvvetleri Mahabad’ın üzerine yürüdü ve 17 Aralık 1946 da Qazi Muhammed ‘halka karşı olası bir katliamı önlemek amacıyla’ Şah güçlerine teslim olmak zorunda kaldı. II. Dünya Savaşı’nın Müttefik Güçlerin zaferiyle sonuçlanmasının ardından yalnız bırakılan Kürdistan Cumhuriyeti’nin Başkanı G. Muhammed, adeta İran’ın insafına terk edildi; kısa süren bir yargılamanın idam edilen G. Muhammed’den Kürt halkına Ey Raqıp ve Kürdistan bayrağı miras kaldı.Barzani ise 500 Peşmerge ile birlikte 52 gün süren uzun bir yolculuktan sonra 16 Haziran 1947’de Sovyetlere sığındı.
1953’de İran’da Musaddık’a karşı yapılan darbe ile Şah yeniden iktidara gelmişti. İran, Irak, Türkiye, Pakistan 3 Şubat 1955’te Bağdat Paktı’nı kurdular. Daha sonra İngiltere de bu Pakt’a katıldı ve Amerika Paktı destekledi. Batı destekli sömürgeci ülkelerin Kürdlere karşı bu güç birliğinden güç alan İran yeniden Kürtlere saldırdı. Kürdlerin büyük bir direnişi ile karşılaştı.
Bu yıllarda Suriye’de de yeni gelişmeler oldu. 1958 yılında Mısır ve Suriye liderleri bir açıklama yaparak Mısır ve Suriye’nin birleştiğini ve yeni devletin Birleşik Arap Cumhuriyeti olduğunu duyurdular. Yeni devletin kuruluşu ile birlikte Suriye’de Arap olmayan Kürd nüfusa karşı bir baskı uyguladılar. Kürdleri siyasal mücadeleye katmak için 1957 yılında kurulan SKDP (Suriye Kürt Demokrat Partisi) bu gelişmelere tepki veriyordu. Bunu fark eden yeni Birleşik Arap Cumhuriyeti 1960 yılında 5.000 civarında SKDP üyesini tutukladı. Kürtlerin topraklarını ellerinden alarak Araplara dağıtmaya başladılar. Yine 1960’ın 13 kasımında Amude’de Cezayir Devrimi ile ilgili bir film izleyen 280 Kürd öğrenci sinemada yangın çıkarılarak, yakılarak katledildi.
1958 yılında Irak’ta birtakım gelişmeler oldu. Iraktaki yönetim General Kasım tarafından bir darbe ile yıkıldı. Sovyetler Birliği’nde mülteci olarak bulunan Barzani, General Kasım tarafından Irak’a davet edildi. Barzani yeniden döndü. General Kasım ‘’yeni Irak Cumhuriyeti’nin Kürdlerin ve Arapların ortak devleti olduğunu’’ yasalaştırdı. KDP’yi meşrulaştırdı ve Kürtçeye özgürlük tanındı. Bu durum Kürdistan’ın her dört parçasında heyecan yarattı.
Kürtlerin bu kazanımlarını kabullenemeyen güçler, Musul’da, General Kasım’a karşı bir ayaklanma başlattı. Genaral Kasım, Molla Mustafa Barzani’den yardım istedi. Çıkan çatışmalarda Türkmenlerden de yaşamını kaybedenler oldu.
Türkiye de bunun üzerine, CHP Niğde Milletvekili Asım Eren TBMM’de Başbakan Adnan Menderes’in yanıtlaması istemiyle şu soruyu sordu: ’’Kürtlerin Irak’ta öldürdüğü Türkmen kadar siz de burada o kadar Kürt öldürmeyi düşünüyor musunuz?’’
Ankara ve İstanbul’da bulunan Kürd aydınlar Asım Eren’i protesto ederler, protesto eden 50 kişi 17 Aralık 1959 tarihinde gözaltına alınır (49’lar olayı). Daha sonra da 27 Mayıs 1960’da darbe yapıldı ve askerler yönetime el koydu. Darbeden hemen 4 gün sonra 1 Haziran 1960’da, çoğu toprak sahibi ve Kürt milliyetçisi olan toplam 485 Kürd aşiret reisi ve aydını Sivas Kabakyazı’da bir kampa kapatılmak suretiyle gözaltına alındılar. Sivas kampındaki 55 Kürt aşiret reisinin kurşuna dizilmeleri de son anda Cemal Gürsel tarafından durdurulur. Bu 55 kişi Türkiye’nin değişik illerine sürgüne gönderilir. Darbeyi yapanlar Kürtleri ezerken bir taraftan da kendi muhaliflerini de susturmaya çalışmışlardır. Tıpkı bugünkü gibi. Ama mızrağın sivri ucu Kürdlere çevrilmiştir. Kuzey Kürdistan’da hiçbir hareketlenme yoktu, sadece 1955 yılında DP’den hoşnut olmayan bazı milletvekilleri DP’den ayrılıp Hürriyet Partisi’ni (HP) kurdular. O dönem DP’den Milletvekili olan Yusuf Azizoğlu ve Mustafa Ekinci, Muzaffer Timur gibi Kürt parlamenterler de DP’den ayrılıp HP saflarına katıldılar. 1957 seçimlerine Kürtlerin bir kısmı bu partinin saflarında katıldılar. Darbecilerin Kürtlere yönelmesi ve komando baskılarının başlamasında hiç kuşkusuz diğer parçalardaki hareketlenmelerin rolü vardı. Kürdistan’ın diğer parçalarındaki olumlu gelişmelerin Kuzey’deki Kürdlerin milli duygu ve davranışlarına pozitif anlamda etki yaptığı doğrudur fakat Kuzey’de, darbeleri endişelendirecek düzeyde bir Kürt ulusal hareketlenmesi yoktu. .
Yıllar sonra darbeyi yapan Milli Birlik Komitesi’nin bir üyesi anılarında darbenin nedeni için “Irak’ta bir şeyler oluyordu, tedbir aldık” diyecekti. Görüldüğü gibi 1960 darbesinin önemli bir nedeni de Güney Kürdistan’daki gelişmelerdir
Bu günlerde Türkiye ve İran’ın Güney Kürdistan topraklarına yapmış oldukları saldırının iki temel nedeni var: Birincisi, Suriye’de son günlerde Kürdler lehine cereyan eden gelişmelere tepki vermek ikincisi, kuruluşuna engel olamadıkları güney Kürdistan’ı tehdit etmek.