12 Mart Darbesi’ne Nasıl Gelindi
İran’da yenilgiden sonra Kürd’ler toparlanmaya çalıştılar. 1960’lı yıllarda Güney Kürdistan’daki Barzani Hareketi ile yakın ilişkiler içinde oldular.1970’de KDPİ toparlanmaya ve yeni parti programı hazırlamaya başladı ve 1971’de Bağdat‘ta yapılan 3. Konferans’ta yeni program kabul edildi .Zaten 1961 yılında Güney Kürdistan’da başlayan ayaklanma devam ediyordu. KDPİ de Güneye yardım ediyordu. Doğu Kürdistan’daki Güneye yardım desteği ve Güneyin saflarında Irak hükümetine karşı mücadele 1967 yılına kadar sürdü. 1970’li yıllarda Doğu Kürdistan’da Kürd hareketi İran’ı kaygılandıracak durumda değildi.
Suriye’de 1961’de Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin yıkılışından sonra 1963 yılında BAASçılar iktidara geldi. Arap milliyetçiliği ile Kürdler arasında amansız bir mücadele vardı. Bu arada Kuzeyden gelen Kürtlerin Batı Kürdistan’da sayıca artması da Arap milliyetçilerini tedirgin ediyordu. Batı ve Güney Kürdistan’daki geliş gidişleri engellemek için 1962 yılında yaklaşık 120.000 Kürd Suriye’de vatandaşlıktan çıkarıldı. Nedeni ise Kuzeyden gelen Kürd’lerin Batının demografik yapısını Kürdler lehine değiştirmesi olduğu bahane ediliyordu. Kasım 1963’de El Haseke Emniyet Müdürü Muhammed Talab Hilal Bu problemin çözülmesi için 12 maddelik gizli bir rapor hazırladı. Bu raporda 15 km derinliğinde 375 Km uzunluğunda bir Arap koridoru oluşturmak için 140.000 Kürdün sınır dışı edilmesi isteniyordu. Bunların yerine Arap nüfus yerleştirilecekti. Hükümet bu planı uygulamak için çalışmalar yapmaya başladı. Bu arada 1957 yılında kurulan SKDP siyasal çalışmalarına devam ediyordu. Baas’cılar Batı Kürdistan’ın demografik yapısının değiştirilmesi hazırlığına başladığında SKDP bir yandan Kürdi muhalefeti örgütlenmeye çalışırken ilginç bir şekilde 1962 yılında ikiye bölündü.
Suriye’de bu gelişmeler olurken 1968 yılında Irak’ta darbe oldu ve BAAS’çılar iktidara geldi. Baascılar 1960’lı yıllardan beri pêşmerge mücadelesi veren Kürdler le anlaşma zemini arıyorlardı. 11 Mart 1970’de 15 maddelik bir bildiri ile Bağdat ve Kürtler arasında anlaşma yapıldığı açıklandı. Görüşmelerde Irak tarafını Saddam Hüseyin, Kürdistan tarafını da Mahmud Osman temsil ediyordu. Anlaşmaya göre Kürd nüfusun yoğun olduğu bölgelerde özerk bölge oluşturulacak, özerk bölgenin dili Kürd’çe olacaktı. Kürd dili eğitim dili olacaktı. Merkezi hükümette de Kürdler temsil edilecekti. Bu gelişmeler diğer parçalardaki egemen devletler tarafından da korku ile gözlemleniyordu.
Türkiye de Irak’taki gelişmeleri İzliyor ve Özerklik anlaşmasının Kuzey Kürtlerinde yaratacağı olası etkilerini baskılamaya çalışıyordu. 60’lı yılların sonunda Kuzey Kürdistan’da alabildiğine komando baskıları yapılıyor, Kürd nüfus göçe zorlanıyordu. Tıpkı Suriye’de olduğu gibi bölgenin demografik yapısı hızla değiştirilmeye çalışılıyordu.1961 Anayasası’nın kabulünden sonra 13 Şubat 1961’de TİP kuruldu. Bazı Kürt aydınları bu partini çatısı altında çalıştılar. Yine bu yıllarda yani 1965 yılında Sait elçi ve arkadaşlarının kurucusu oldukları TKDP kuruldu. Bir süre sonra başkanlığına Av. Faik Bucak getirildi. 1967 yılı yaz aylarında TKDP ve TİP’in organize ettiği doğu mitinglerine ilgi büyüktü! 3 Ağustos 1967 Silvan mitingi, 3 Eylül 1967’de Diyarbakır mitingi, 24 Eylül 1967’de Siverek mitingi, 8 Ekim 1967’de Batman mitingi, 15 Ekim 1967’de Dersim mitingi, 5 Kasım 1967’de Ağrı ve Lice Mitingleri gerçekleştirildi. 1969 yılının sonuna doğru Kürt gençlerinin bağımsız örgütü olan DDKO kuruldu, ilk şubesi 21 Mayıs 1969 da Yumni BUDAK başkanlığında Ankara Şubesi ve yine aynı yıl Necmettin Büyükkaya başkalığında İstanbul şubesi kuruldu. 28/29 Haziran 1970’de Dr. Sait Kırmızıtoprak ve arkadaşları tarafından T’de-KDP kurulur. Görüldüğü gibi Kürdlerin özgürlük mücadelesi 1960 darbesinden sonra gelişip güçlenmektedir. DDKO’nun Kuzey’de örgütlenmesi devam etmektedir. Diyarbakır, Silvan, Batman, Ergani ve Kozluk gibi il ve ilçelerinde şubeler açılmıştır. Bir yandan da Silvan’dan başlatılan komando hareketi 1970 yılı boyunca yoğunlaşarak sürdürülürken, Güney’deki özerklik anlaşmasına tepki veren ordu 12 Mart 1971’de darbe yaptı. Bu darbe Faşist nitelikte bir darbeydi.
Darbeciler bir taraftan solun üzerine giderken, diğer taraftan da Kürd hareketine saldırılar yoğunlaştırıldı. TİP kapatıldı, DDKO’lar kapatıldı. Büyük tutuklama furyası başlatıldı. Kürdler baskı altına alındı. Diyarbakır ceza evi Kürdlerle doldu. Türk Devleti Güney’de ki özerklik anlaşmasının Kürdistan’ın Türkiye parçasını etkileyeceğini düşünüyorlardı. Buna 71 darbesi ile tepki verdi.
Türkiye deki her darbe, kendinden sonra oluşacak iktidara Kürdleri ezebildiği oranda kendi muhalefetini de ezmesine olanak tanıyordu. Bu günü değerlendirdiğimizde de aynı sonucu görürüz. İktidar tarafından toplumun bu kadar baskılanmasına izin verilmesi Kürtlerle yaptığı mücadeledir. Bu nedenle Konjonktür Kürdlerle Türk muhalefetini birbirine yaklaştırmaya zorluyor. Kürdlerin Türkiye deki demokrasi mücadelesine katkısı Kürtlerin kollektif haklarını anayasal güvenceye kavuşturulması ve Türkiye muhalefetinin bunu kamuoyu önünde açıkça savunması, bunu savunarak eli güçlü bir şekilde iktidara gelmesi ile mümkündür. Kürd’lerin kolektif haklarını açıkça savunmadan bu konuda halkın desteğini almadan iktidar olsalar dahi bu hakların anayasal güvenceye kavuşturamazlar. Her adım attıklarında Güçlü Türk milliyetçisi refleksi ile karşı karşıya kalırlar. Tıpkı çözüm sürecinde olduğu gibi masayı devirirler.