Eğer hâlâ ne oldu ne bittiğine hiçbir şey olmamış gibi yola devam diyorsanız, yolcusu olduğunuz yol güzergahı hakkında bir bilgiye sahip değilsiniz demektir! Şu, bu olmalılarla teorik istemlerinizi pratik realitenin sahalarına indirmeyi hiç becermemişseniz eğer, biliniz ki kendi yetmezliğinizle olan kavganın en hazin mağlubu oynuyorsunuz demektir! Eğer hâlâ tüm olan bitenleri bir kenara koyup bir iki geçici durumlarla kendinizi tatmin ediyorsanız eğer kalıcılıklara kapı aralayan düşünsel anahtarınızı taca atmışsınız demektir!
Yetmezliğinize halkın kırılmasına kızıyorsanız eğer, biliniz ki soruna çözüm bulan siyaset sanatınızın tükenme evresine düşeş atıyorsunuz demektir! Eğer hâlâ keklik cepte mantığıyla halkınızda karşılıksız destek bekliyorsanız eğer biliniz ki, akıl ve mantığınız geleceği görmeme gözlüğünüzü takmışsınız demektir! Ve eğer hâlâ "ben bilirim" demekte direniyorsanız eğer mantığınızı kullanmadan "ben" esaretine teslim olmuşsunuz demektir!
Ve eğer "birkaç yerde boy göstereyim yeter" bize diyorsanız eğer, geleceğin mimarı olma gibi bir derdiniz yoktur demektir! Birkaç belediyenin kazanılmasına kendinizi adamışsanız eğer, 100'ün üzerinde kazanılmış belediyenin neden kaybedildiğini düşünemiyorsunuz demektir! Yanlış ve yetmezliklere hesap-kitap tutmuyorsanız eğer, geleceğe hesap-kitap tutma gibi bir derdiniz olmayacak demektir!
Günü birlik günlüğün kazanımlarına kendinizi kaptırmışsanız eğer, geleceği kazanımlarla dizayn edecek mantıksal mantığına sahip değilsiniz demektir! Ve eğer oldu bittiler, ya da gelmiş gitmişlere gözünüzü kapatırsanız biliniz ki, gelecek olurlarla olabilirlere de gözünüz kapalı kalacak demektir. İz bırakmış yanlışa "yanlıştır" diyecek erdem ve cesareti göstermiyorsanız eğer, yarınlarla ortaya çıkabilir doğru olan ne varsa başı önü açık yanlışlara kurban edeceksiniz demektir.Sadece teoriye endeksli söylemlerinizle pratik gidişatın muazzam çelişkisine kafa yormuyorsanız eğer, bundan sonrası da, içi boş ideolojik argümanlarınızı Kürt halkının demokratik hakkaniyetine örtü kullanacaksınız demektir!.
Ve eğer ısrarla "biz nerde ve neyle yanlış yaptık?" şeklinde sorgulamaktan kaçarsanız eğer, gelecek nesillerin sorgulayıcı duyusunu körleştirmeye devam ediyorsunuz demektir! İradeden anladığınız kendi iradenizin tahakkümüyse eğer, iradesiz bir toplumu iradesizleştirme gayretiniz devam edecek demektir! Eleştiri ve özeleştiriye açık ve net bir duruşla kucaklayıcı, toparlayıcı olmaktan kaçarsanız eğer, öteleştirme seanslarıyla bizden değil muhaliftir diye diye karar verici bir illetin tarihsel hataları yapmaya devam edersiniz demektir!
Velhasılıkelam, biz ve bizim gibi düşünenler de diyoruz ki, ''Yanlış ve yetmezliklerinizi hasıraltı yaptığınız sürece, Kürt halkının tüm kazanılmış kazanımları, o iğrençleşmiş ben- sen, biz- onlar" diye diye tüm kazanımları kendi kısır egolarınıza kurban etmeye yemin etmişsiniz diye anlarız!
Şimdi birileri yine kalkıp "Hüseyin Bey, sen şunun ya da bunun Kürtlere nasıl düşmanlık yaptığını görmüyor gibi hep Kürtleri eleştiriyorsun" diyecek. Aslına bakılırsa her kim söyleyecekse söylesin, bu bağlamda dediklerine katılıyorum. Zira Kürtlerin yatmazlıkları ortadan kalkmadıkça ''Şunun ya da bunun Kürtlere karşı düşmanlıklarıyla baş edilmeyeceğine inanlardanım. Dolayısıyla şunun bunun düşmanlıklarıyla yatıp kalkmak yerine, Kürt'ün yetmezlikleriyle yatıp kalkmam kabulümdür.
Yani demek istiyorum ki ve sözün kısası, bir iki ay sonra yapılacak yerel seçimlerden daha önemli olan sorunlar ebetteki vardır. Örneğin Kerkük'le görücüye çıkan Kürt'ün Kürt'e gösterdiği ihanet hançeri, ya da olur olmazlarla, oldu bittilere teslim edilen Afrin sendromu, ben sen zihniyetin kokuşmuşluğuyla Kürtler arası kavganın arenasına dönüşen Şengal veya Rojava diye tabir edilen sahada, ABD'nin belirsizliklere oynayan oyunların güncesi gibi çok ciddi sorunlar elbette ki vardır. Peki Kürtlerin kendi yetmezliğin yatağında yatmaya devam ettikçe, şu ya da bu diye tabir edilen düşmanın düşmanlığına çözüm bulur mu?