Van'da gözaltındayken gördükleri işkence sonucu Servet Turgut'un ölümü, Osman Şiban'ın ağır yaralanmasıyla ilgili haberde, savcının ismi yazıldığı gerekçesiyle 2 gazeteciye dava açıldı.
Van'ın Çatak ilçesinde askerler tarafından gözaltına alınan ve işkence sonucu Servet Turgut'un hayatını kaybetmesi, Osman Şiban'ın ağır yaralanmasıyla ilgili haber nedeniyle Mezopotamya Ajansı (MA) İmtiyaz Sahibi Ferhat Çelik ile haberi paylaşan Jiyan Haber İmtiyaz Sahibi İdris Yayla hakkında dava açıldı.
MA'da yer alan habere göre, davaya gerekçe olarak, 8 Ekim 2020'de yayınlanan "Gazetecilere gözaltının talimatını aynı savcı verdi" başlıklı haber gösterildi.
Haberde, askerler hakkında açılan soruşturmayı yürüten savcının, aynı zamanda olayı kamuoyuna duyuran gazetecilere yönelik soruşturmaya da baktığı bilgisi paylaşılmıştı. Aynı savcının Servet Turgut ve Osman Şiban’ın gözaltına alınması talimatı veren isim olduğu da ortaya çıkmıştı.
Haber nedeniyle Van Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, Mezopotamya Ajansı İmtiyaz Sahibi Ferhat Çelik ile haberi paylaşan Jiyan TV İmtiyaz Sahibi İdris Yayla hakkında açtığı soruşturma 9 Ağustos 2022’de tamamlandı.
Hazırlanan iddianamede, söz konusu soruşturma ve gözaltı kararı veren savcı İsmail Köker’in isminin haberde açık olarak verilmesi suçlama konusu yapıldı.
Haberde savcının isminin açık olarak verilmesi nedeniyle “Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme” suçunun işlendiği iddia edildi. İddianamede, haberler nedeniyle savcının “teşhir” edildiği ve bu nedenle “müzahir kesim” karşısında hedef haline geldiği ileri sürüldü.
İddianame, Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Davanın ilk duruşması ise 22 Kasım’da görülecek.
Ne olmuştu?
Van’ın Çatak ilçe kırsalında 11 Eylül 2020’de düzenlenen operasyonda Osman Şiban ve Servet Turgut gözaltına alınmıştı. Şiban ve Turgut'un işkence gördüğü ve helikopterden atıldığı iddia edilmişti.
İddialarla ilgili açıklama yapan Van Valiliği, Şiban ve Turgut'un "usulüne uygun" gözaltına alındığını, Turgut'un kayalıklardan düşerek yaralandığı öne sürmüştü.
Açıklamada, "11 Eylül'de gerçekleştirilen operasyonun ardından bölgede gözetleme yapan ve şüpheli hareketler sergileyen 1 şahsın (S.T.) bulunduğu tespit edilmiş, şahsın ‘dur’ ihtarına uymayarak kaçmaya çalıştığı esnada kayalık alanda düştüğü ve yaralandığı gözlemlenmiş, mukavemet göstermesine rağmen yakalanıp usulüne uygun olarak muhafaza altına alınmıştır" ifadeleri kullanılmıştı, adli ve idari soruşturma başlatıldığı aktarılmıştı.
Yoğun bakımda tedavi gören 55 yaşındaki Servet Turgut, 30 Eylül 2020'de vefat etmişti.
'HELİKOPTERDE BİZİ ÇOK DÖVDÜLER'
İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, Mersin'de tedavisi süren Osman Şiban'la görüşmüş, Van'daki temaslarını rapor haline getirmiş ve 2 Kasım 2020'de kamuoyuyla paylaşmıştı.
Şiban, akşam saat 4-5 gibi askerlerin Servet Turgut'u getirerek kendisini de aldıklarını ve saman yapılan bölgeye götürerek helikoptere bindirdiklerini söylemişti.
Turgut "Bizi döverek helikoptere bindirdiler. Ne köyden alırken ne de helikopterin içinde bizi suçlayan hiçbir şey söylemediler. Ben öyle bakıyordum askere benim yüzüme yumruğu yapıştırdı. ‘Bakmak, konuşmak, sağa sola bakmak yasak’ diyerek bana vuruyordu. Yüzüme vuruyordu hep. Servet’e de vuruyorlardı. Helikopter içinde bizi çok dövdüler" demişti.
'100-150 TANE ASKER ÜZERİMİZE ÇULLANDI, BAŞIMI EZİDLER BAYILDIM'
Helikopterin Van İl Jandarma Alay Komutanlığı içindeki piste iniş yaptıktan sonra işkencenin devam ettiğini dile getiren Osman Şiban, şunlar anlatmıştı:
"Helikopter indi. Ben de böyle sağa sola baktım. Bizi daha indirmemişlerdi. Baktım dışarıya çok asker var. Belki 100-150 tane asker var. Birisi, ‘O teröristleri indirin aşağıya’ dedi. Baktım, iki asker yukarı geldi. Helikopterin kapısının ağzından arkamızdan aşağıya itildik. Servet’le betonun üzerine düştük. Biz öylece yerdeydik. Birini duydum, dedi ki ‘Ya bu terörist sağdır’, öyle duydum. Sonra o gördüğüm 100-150 asker üzerimize çullandılar. Tekmeler, yumruklar… Her birimizin başında 10 kişi, 20 kişi. Ezdiler başımdan. Orada ben bayılmışım. Nasıl hastaneye getirdiler hiç hatırlamıyorum."
'FAİLLERİN RESMİ YALANI BİÇİM DEĞİŞTİREREK İŞKENCEYİ GÖLGEDE BIRAKTI'
Şık raporda, helikopterden atılma iddiasına ilişkin şu tespite yer vermişti:
"Tanıklar, Şiban'ı hastaneye getiren sivil jandarmaların tıbbi müdahale sırasında görevli personel ve çevrede bulunanlara, 'Bunlar terörist. Çatışmada aldık ama getirirlerken helikopterden atlayarak kaçmaya çalıştılar' şeklinde konuşmalar yaptıklarını anlatmıştır. Bu ifadelerden de 'Helikopterden atlama/atılma/düşme' iddialarının kaynağının bizzat failler olduğunu söylemek mümkün olacaktır. Askerlerin ağır yaralanmayla sonuçlanan bu dayak/linç işkencesine açıklama yapılamayacağını düşünmüş olma ihtimallerinden hareketle, hastane personeli ve çevrede bulunanlara sarf ettiklerinin değerlendirildiği bu sözler, yakınlarını hastanede koma halinde bulan ailelerce de duyulmuş ve aile durumu HDP Milletvekili Murat Sarısaç, avukatlar ve gazetecilere aktarmıştır. Olaya ilişkin kamuoyu kanaatini şekillendiren, muhalefetin, hak savunucuları ve medyanın da sahiplendiği 'helikopterden atıldılar' bulgusu, aslında faillerin suçlarını gizleme telaşıyla ortaya attıkları 'resmi yalanın' biçim değiştirmesinden ibaret görünmektedir. 'Helikopterden atladılar' şeklindeki beyan, kayıtlara 'yüksekten düşme' ve bu dolayımla 'helikopterden düşme' şeklinde girmiştir. Bir yurttaşın ölümüne bir diğerinin de ağır şekilde yaralanması suçunun failleri olan askerler nezdinde 'helikopterden atlamış' olan köylülerin yaşadığı işkence/linç, aileler ve peşi sıra Türkiye kamuoyu nezdinde 'helikopterden atıldılar' şeklinde yerleşmiş görünmektedir. Yani faillerin yalanı, müdafilerin gerçeğine dönüşmüş, olayın aslını oluşturan kitlesel bir dayak ve linç işkencesi gölgede kalmış demek yanlış olmayacaktır. İşkenceden sağ kurtulabilen Osman Şiban'ın, yere inen helikopterden askerler tarafından arkalarından itilerek beton zemine düşürülmelerini, yaşadığı ağır travmaya da bağlı olarak 'Atıldık' diye ifade etmesinin de bu iddianın yaygınlaşmasında rol oynadığını söylemek mümkündür."
OSMAN ŞİBAN HAKKINDA DAVA AÇILDI
Tedavisinin ardından "terör örgütüne yardım ve yataklık" suçlamasıyla evinde gözaltına alınan Osman Şiban, hastanede yapılan kontrollerin ardından sağlık durumu iyi olmadığı için serbest bırakılmıştı.
Daha sonra Van Cumhuriyet Başsavcılığı'nın “Örgüt üyesi olmak” iddiasıyla hazırladığı iddianame, Van 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmişti. Mahkeme, Şiban’ın ikametgahı nedeniyle "yetkisizlik" kararı vererek, dosyayı Mersin’e göndermişti.
İŞKENCEYİ HABERLEŞTİREN GAZETECİLER YARGILANDI
Servet Turgut ve Osman Şiban'ın işkence gördüğünü ortaya çıkaran Mezopotamya Ajansı muhabirleri Adnan Bilen, Zeynep Durgut, Cemil Uğur, Jinnews muhabiri Şehriban Abi, gazeteci Nazan Sala, 9 Ekim 2020'de gözaltına alınıp tutuklanmış, 2 Nisan 2021'de serbest bırakılmıştı.
Gazeteciler hakkında "örgüt üyesi olmak" suçlamasıyla Van 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştı.