Zalimin zulmünü gören Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, bir başkaları için zalim duruma düşmesi üzücü olsa da şaşırtan bir tarafı yoktur. Çünkü Ortadoğu coğrafyasında mazlumluğun zalimliğe dönüştüğü çokça rastlanan talihsiz bir durumdur!
Yaşadığımız bu coğrafyada özgürleşip genişleyerek gelişen bir iradenin, bir başkasının özgür iradesine kelepçe olması da şaşırtmıyor. Zira bu buhranlı coğrafyada evrensel değerlerle mayalanmış bir vicdana rastlamak çok güç.
Oysa bahsi edilen bu coğrafyanın en büyük ihtiyacı, bir başkasının hakkaniyetleri adına sızlayacak vicdan sahibi insanlara büyük ihtiyaç vardır.
Ama ne yazık ki, zalimin zulmüne yıllar yılı maruz kalan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçmişte kalan profiliyle, günümüzde ortaya çıkan profili örtüşmüyor!
"Kürtlerin sorunu benim sorunumdur" söylemi sayın Erdoğan'ın geçmiş profiliydi.
"Kürt sorunu yok söylemi" ise Erdoğan'ın yeni profilidir!
"Kan akıtmakla Kürt sorunu çözülmez, baskı sindirme ve inkarcı politikalarla Kürtlerin varlığı yok edilemez" söylemi de Sayın Erdoğan'ın söylemiydi.
Şimdiki söylemi ise "kana kan dişe diş yok edilene kadar devam!" söylemi de Erdoğan'ın söylemidir! Dolayısıyla Erdoğan'ın kendi geçmişiyle kendi geleceğinin bağını gösterecek ipin başı elden avuçtan kayıp gitmişe benziyor!
Kendi geçmişiyle tüm bağlarını inkara dönüştüren bir dönüşüm ne Sayın Erdoğan'a nede Türkiye Devletine bir şey kazandırmayacağı kesin.
Ne yazık ki, yaşadığımız bu coğrafyada şekillenen siyasi ahlakın özünde ileri bir basamağa yükselmenin mubahlığı vardır!
Siyaset yapmanın seyri böyle olunca da, dünün demokratı, yarının gidişatıyla anti demokratı olabiliyor.
Dolayısıyla Erdoğan'ın, dün için demokratlığa bürünmesinin nedeni bugünle ortaya çıkan istemleriyle açıklanabilir!.
Erdoğan ve AKP'nin geçmişte kalmış siyaset günlüğünde, nispi olarak ta olsa demokratikleşmeye göz kırpan bir anlayış vardı.
Uğruna siyaset yapıldığı sorunun özüne paralel siyaset yapıldığında, o siyaset anlamlılaşır. Yani, Erdoğan artı AKP'nin dünde kalan siyaset kulvarı bu anlamıyla anlamlılaşma işlevini görüyordu.
Pekii Erdoğan artı AKP'nin bugünle ortaya koyduğu siyaset mantığı neyi anlamlılaştırıyor?
Ne yazık ki, anlamlılaşan tek şey anlamsızlaşmanın kendisidir!
Kürtlerle amansız bir kavgaya tutuşmanın, mezhepsel artı bireysel özgülüklere tepeden bakmanın, tüm komşu ülkeleri kendi arzuladıklarıyla dizayna kalkışmanın ne gibi bir anlamlaşmaya mahal verebilir?
Bir çok getiriye yol açan dünün siyaset kulvarını kapatıp, bir çok şeyi alıp götüren bugünün mantığı kime neyi kazandırır?
Bugünün mantığında, mevcut sorunları inkar ve sindirme ihalesi vardır. İnkar ve sindirmeye ihale edilen ihale antlaşmanın temel argümanı ise, iki temel maddeyle hayat buluyor.
Birincisi, ihaleye çıkarılan sorunun çözümü silah namlusuyla halledilme şartnamesidir! İhaleye çıkartılan sorunun ikinci maddesinde ise, vesayetçi bir mantığın devreye sokmaktır.
Ne yazık ki, vatan- millet-Sakarya mantığıyla ihaleye çıkartılan Kürt sorunu "şehitler ölmez, vatan bölünmez" nağmeleriyle yeni bir yüzyılın karanlığına sürükleniyor!
Bu nedenle de "kana kan, dişe diş ve şehitler ölmez" savaşına giren tarafların kirli savaşı, ateşin düştüğü yeri yakmakla kalmıyor; "şehitler ölmez vatan bölünmez, vatan-millet-Sakarya" nağmeleri yanlışları eleştirip demokratik siyasetin gelişmesine çabalayanların elini kolunu da bağlamış oluyor.
Örneğin, dün itibariyle sayın Demirtaş'ın eksilerini en üst düzeyde eleştiren bir Kürt insanı, bugün itibariyle aynı insan, sayın Demirtaş'ın tutuklanmasını içine sindirmiyor benim sindirmediğim gibi. Dolayısıyla başı boş bu kirli savaş, tüm boyutlarıyla halkların geleceğini kararttığı gibi, olurları baş tacı yapan, olmazları da acımasızca eleştirenlerin neslini de tüketiyor maalesef.