Vedat Aydın oğlu Felat Aydın, "Devlet faiileri saklama gereği duymadı. İtirafçılar tek tek her detayına kadar anlattı. Bunlara rağmen hiçbir adım atılmadı. Şimdi zaman aşımına uğratılacak olmasını tuhaf bulmuyoruz ama kabul da etmiyoruz" dedi.
1990'lı yılların ilk faili meçhul cinayetiydi. Türkiye onu 1990'da Ankara'da İnsan Hakları Derneği (İHD) kongresinde yaptığı Kürtçe konuşmayla tanıdı.
Bu konuşması nedeniyle tutuklandı, Ulucanlar Cezaevinde yattı. Kürtçe konusundaki tutumu mahkemede de değişmedi. İlk duruşmada ifadesini Kürtçe verdi. İki ay sonra beraat etti.
Cezaevinden çıktıktan sonra Kürt siyasi hareketinin ilk partisi Halkın Emek Partisi (HEP) Diyarbakır İl Başkanı oldu.
Bir gece evinden kendilerini polis olarak tanıtan kişilerce alındı, "ifade alıp bırakacağız" denildi.
Gözaltına alınmasının hemen ardından Aydın'ın avukatı, Emniyet Müdürlüğü'ne başvurdu, ancak kendisine Vedat Aydın'ın emniyette olmadığı söylendi.
İşkence edilmiş bedeni bulundu
Ertesi sabah Aydın'ın eşi Şükran Aydın ve avukatı, Diyarbakır'daki ilgili tüm idari, adli ve askeri makamlara başvurdu. Ancak yetkililer "bilgimiz yok" dedi.
7 Temmuz 1991 tarihinde Ergani-Maden yolu üzerinde bulunan bir erkek bedeninin Maden Mezarlığı'na defnedildiği bilgisine ulaştı.
Aile savcılığa başvurdu. Sözü edilen mezar açıldı ve ağır işkence izleri taşıyan bedenin Vedat Aydın'a ait olduğu anlaşıldı.
Cenaze törenine ateş edildi
Aydın'ın bedeni 10 Temmuz 1991 günü ailesine teslim edildi. Diyarbakır'da düzenlenen cenaze törenine yüzbinlerce insan katıldı. Törene katılanların üzerine açılan ateş açıldı, çok sayıda insan öldürüldü. Yüzlerce insan da yaralandı.
Emniyette ifade veren Şükran Aydın, eşini gözaltına alanların eşgal bilgilerini detaylı bir biçimde verdi ve bu bilgilerle kişilerin robot resimleri çizildi. İfadesinde "Eşimi devlet öldürdü" diyen Şükran Aydın bu ifadesini çekmesi için tehdit edildi.
Defalarca kez evi basıldı, gözaltına alındı. Beş yıl boyunca evinin önünde "beyaz toros" bekletildi.
JİTEM elemanları itiraf etti
JİTEM elemanı Abdulkadir Aygan ve Murat İpek, Vedat Aydın'ın katledilmesinin JİTEM Komutanı Cem Ersever ve ekibi tarafından Diyarbakır Alay Komutanı İsmet Yediyıldız'ın bilgisi dahilinde gerçekleştiğini itiraf ettiler.
Aygan ve Demir, Aydın'ı gözaltına alan, sorgulayan ve infaz eden kişileri isim isim açıkladı.
Avcı kitabında tek tek yazdı
Hatta dönemin Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Hanifi Avcı hem yazdığı "Haliç'teki Simonlar" isimli kitabında hem de mahkemeye verdiği ifadede Aydın'ın JİTEM tarafından öldürüldüğünü söyledi.
Avcı kitabında; kaçırılan Vedat Aydın'ında da içinde olduğu 3 aracın rahatça seyredebilmesi için yol güzergahındaki trafik kontrol polislerinin, sahte kaza ihbarı yapılarak ters yöne gönderildiğini yazdı.
Bu talimatın Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Harekat Merkezi'nden geldiğini öğrendiğinde de olayın artık kimin tarafından gerçekleştirildiğini net olarak anladığını belirtti.
Ancak tüm bu itiraflara rağmen Vedat Aydın dosyasında bir arpa boyu yol alınamadı ve dosya bugün zaman aşımına giriyor.
"İtiraflara, itiraçılara rağmen..."
bianet'e konuşan Vedat Aydın'ın oğlu Felat Aydın, "Dosyanın zaman aşımına uğratılması, babamın öldürülmesiyle aynı amaca hizmet ediyor. Çünkü Vedat Aydın Kürtlere önderlik eden bir isimdi. Kürtleri sindirmek, Kürt muhalefetini bastırmak amacıyla hedef seçilmişti" dedi.
"Babamın failleri meçhul değil, apaçık ortada" diyen Aydın şöyle devam etti: "Devlet faiileri saklama gereği de duymadı. İtirafçılar tek tek her detayına kadar anlattı.
Babamın niçin ve nasıl öldürüldüğünü söylediler. Bunlara rağmen hiçbir adım atılmadı. Şimdi zaman aşımına uğratılacak olmasını tuhaf bulmuyoruz ama kabul da etmiyoruz."
"Yıllarca mahkemelerde dolaştırıldık"
"Devletin Vedat Aydın'ın faiilerinin yargılanmasını hiçbir zaman istemediğini belirten" Aydın, şunları söyledi: "Yıllarca mahkemelerde dolaştırıldık, oyalandık, pes edelim istendi. Bütün bunlara rağmen davaları sürdürmek için her şeyi yaptık.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurduk. AİHM'den siyasi bir sonuç çıktı. Dosyada evrak eksik denildi ve zamanında başvuru yapılmadığı belirtildi. Bu da tamamen siyasi bir karardı.
Dosya 20. yılında kapanacaktı ve annem ifadeye çağrıldı. Dosyaya iki robot resim eklendi. İsmi geçen itirafçılara hakkında yakalama kararı çıkarıldı, 10 daha uzatıldı. Fakat bütün bunlar o dönemin siyasi atmosferinden kaynaklanıyordu sanırım, çünkü daha sonra devamı gelmedi.
"Doğan çocuklara onun ismi verildi"
Bugün zaman aşımına uğratılacak. Dava kapanacak ama biz yeniden açılması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Babam öldürüldükten sonra doğan çocuklara onun ismi verildi.
Neredeyse iki üç kuşak onun ismini taşıyor. Zaman aşımına uğratılacak olan babam değil, failleri. Vedat Aydın Kürtlerin zihninde aşınmaz, aşınmayacak ve hep dip diri kalacak."
"Babamız halkın büyük bir değeriydi"
Son olarak cezasızlığın kendilerinde yarattığı hissiyatını paylaşan oğul Aydın, konuşmasını şu sözlerle noktaladı: "Bu adaletsizlik, bu cezasızlık büyük bir öfke yaratıyor.
Bizim babamızdı, kaybı tabii ilk dereceden bizi etkiledi. Üç kardeşiz ve üçümüz de küçüktük. Baba boşluğu bizim için hiçbir zaman kapanmadı ama diğer yandan bir halkın büyük bir değeriydi bizim babamız.
Böyle bir insanın çocukları olmak ise bize her zaman büyük bir onur verdi. Bu büyük onur içimizdeki boşluğu kısmen de olsa bastırdı. Manevi bir yükü de var.
Omuzlarınıza Vedat Aydın çocukları olmanın sorumluluğu yükleniyor. Bu sorumluluğu her zaman taşımaya çalıştık, bundan sonra da taşıyacağız."