1953'te Diyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı Kürthacı köyünde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Kızıltepe ve Bismil'de tamamladı. 1979'da Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler (coğrafya öğretmenliği) Bölümü'nden mezun oldu. 12 Eylül askeri darbe döneminde KİP-DDKD davasından tutuklanıp 4 yıl hapis yattı. 1990 yılında İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu'na seçildi. Çalışmaları nedeniyle defalarca gözaltına alındı. 28 Ekim 1990 tarihinde İHD Genel Kurulu’nda konuşmasını Kürtçe yaptığı için tutuklandı. Ne yazık ki Vedat Aydın’ın başlattığı bu tutum, Kürt siyasal cenahında politika yaptığını iddia eden HEP, DEP, HADEP, ÖZDEP, DEHAP, DTP,DBP ve HDP parti yöneticileri tarafından sürdürülmedi. Bu parti yöneticileri bir çok kez yargılanmaya tabi tutuldukları halde, hiçbir zaman Kürtçe savunma yapmadılar.
Oysa Vedat AYDIN duruşmalarda Türkçe konuşmayı reddetti. Kendini savunmaktan ziyade Kürd ulusal davasını mahkemelerde yaptığı Kürtçe savunmalarla öne çıkardığını gösterdi. Her duruşmada tercüman istemeyi ve kendisini Kürtçe savunmayı ihmal etmedi. Kuşkusuz Vedat Aydın bir hümanist ve bir dava adamıydı. O süreçlerde tutum ve davranışlarıyla yerleşik tabuları yıkan, gerçekten de devletin asimilasyoncu anlayışına karşı duran ve bunu tutumuyla teşhir eden, devletin Kürt karşıtı politikasını bir isimdi.
Kürtçe konuştuğu için yargılandığı davadan birkaç ay sonra tahliye olan Vedat Aydın, 1990 yılı sonlarında İHD Diyarbakır Şube Başkanlığı'na seçildi. 1991 yılı Mayıs ayında yapılan HEP Diyarbakır İl Kongresi’nde HEP Diyarbakır İl Başkanı seçildi. Vedat Aydın sadece hümanist bir yurtsever değildi, aynı zamanda olayları doğru yorumlayan, gelecek hakkında yerinde tespitlerde bulunan bilinçli bir politikacıydı da. Bunu, 29 Haziran 1991 yılında, Sıdık Tan’ın arabasına yerleştirilen bomba nedeniyle gittiği Batman’dan döndüğünde Diyarbakır HEP İl Başkanlığı’nda yaptığı basın açıklamasından anlıyoruz.
Ben Ülke muhabiri olarak katılmıştım basın açıklamasına. Bu basın toplantısında Vedat partililere aynın şunu söyledi:
“Bu olay, Kürdlere karşı yeni bir konsept kurulduğunu gösteriyor. Kürd siyasetçilerinin imhası için, faili meçhul saldırılar başlamış bulunuyor. Sizi evinizden almaya geldikleri zaman gitmeyin, direnin, evinizde ölün ama çıkmayın, sabahı bekleyin.”
Vedat partililere söylediğini uygulamaktan kaçınmadı. 6 Temmuz gecesi kendilerini polis olarak tanıtan birileri tarafından evinden alınmaya teşebbüs edildiğinde çıkmadı, direndi kapıyı açmadı, ‘yarın sabah gelin, o zaman gelirim’ dedi fakat ne olduysa oldu, bir anda Vedat perdeyi araladı, aşağıya baktı, aşağıda bekleyen arabanın yanında volta atan şahısları gördüçeşine, ‘kapıyı aç bunları tanıyorum, hemen gelirim’ dedi ve eşi, aradan fazla bir zaman geçmeden partiyi, tüm akrabalarını ve avukatlarını arayarak Vedat’ın alındığını bildirdi.
Vedat’ın avukatları emniyetin tüm birimlerini aradılar ama ‘bizde değil’ cavabın aldılar. Ertesi gün Vedat’ı arama çalışmaları devam etti. Yapılan bütün başvurular karşısında emniyet ve jandarma ‘biz böyle bir şahsı almadık’ yanıtını vermişler. Bu açıklamaları, biz 7 Temmuz’da İl Binası’nda Vedat’ın cenaze hazırlıklarını yaparken Vedat’ın eşi Şükran Aydın yaptı. Ozaman HEP genel başkanı Fehmi IŞIKLAR’dı. Ülke muhabiri olarak o anlatım ve ifadelere tanıktım. Zaten ben 12 Eylül öncesinden itibaren yukarda saydığım kurumlarda HEP e kadar Vedat’a en yakın ve onunla çalışan kişilerden biriydim. Aile fertlerinin gözleri önünde "emniyette ifadesi alınacağı" söylenerek gözaltına alındı. 8 Temmuz günü Elazığ'ın Maden ilçesi yakınlarında bir köprü altındaki menfezde işkence edilerek kolları ve bacakları kırılmış ve kurşunlanmış olarak cesedi bulundu. Ve “sahipsiz” adı altında Maden Mezarlığına defnedildi. Ailesinin bir gün sonra kimlik tespiti ile cenazesi büyük bir araç konvoyu ile Diyarbakır’a getirildi.
Cenazesinde bir kürd isyanı, halk ayaklanması yaşandı. O zaman koalisiyon hükümeti yönetimdeydi, Mesut Yılmaz Başbakandı, KILIÇDAROĞLU’nun partisi o faili meçhul dönemlerde Erdal İNÖNÜ’yü tasfiye ederek Murat KARAYALÇIN’ı başa getirdi.
Koalisyon hükümetinde bir araya gelen Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz, Kürt halkının en acılı bir dönemine imza attılar. Kürdistan’da köy boşaltmalar ve faili meçhuller, bombalamalar başladı ve o günkü iktidar Vedat Aydın’ın Cenaze töreninde özel tim marifetiyle HEP vekillerinin bulunduğu otobüse sis bombası atarak gözaltına almaya çalıştı. Sonradan Urfa’da faili meçhule kurban giden HEP Urfa İl Başkanı Muhsin MELİK tabancayla karşılık vererek vekilleri korudu. Cenaze töreninde yirmiye yakın insan katledildi, kırka yakın kayıp, bazılarının akıbetleri hakında bugün dahi herhangi bir malumat yok ve cenaze töreni ne yazık ki kanla bastırıldı.
Şu hazin duruma bakın ki, HDP’liler, tam da ölüm yıldönümünde Vedat’ı anmak, hiç değilse mezarını ziyaret etmek yerine, Kürdlerin tarihinde asimilasyon ve katliam dendiğinde ilk akla gelen, o yillarda partisi iktidarda olan KILIÇDAROĞLU’nun yürüşüne katılmayı tercih ettiler. Vedat AYDIN ın ölüm yıldönümünde mezarı boş kaldı, hiç değilse basın açıklamalarıyla anılması ise diğer kürdistani partilere kaldı.
Mehmet Emin KARAKULAK
Demokrat düşünce sahibi ve koordinatörü
www.demokratdusunce.com