Söyleşi: Roni Nasır Kaya
Finlandiya Kürt Federasyonu Welat Nehri, İsveç ve Finlandiya arasında NATO üyeliğine dair imzalanan mutabakatı değerlendirerek, iki ülkenin politikalarında köklü değişiklikler yapamayacağını söyledi.
Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında NATO üyeliğine ilişkin imzalanan mutabakat belgesinin ne anlama geldiğini Finlandiya Kürt Federasyonu Başkanı Welat Nehri ile konuştuk.
Nehri, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısının ardından Avrupa'da siyasetin dengesinin değiştiğini vurgulayarak, "Erdoğan'ın tavrının Finlandiya ve İsveç için sürpriz olduğuna inanıyorum. Bu iki ülke Türkiye de olup bitenleri iyi anlasalardı Erdoğan ve yönetiminin veto haklarından yararlanmak için ellerinden geleni yapacaklarını rahatlıkla görebilirlerdi" dedi.
Finlandiya kamuoyunda ve siyasetinde NATO’ya yaklaşım daha önce nasıldı? Rusya’nın Ukrayna saldırısının ardından İsveç’le birlikte NATO’ya üye olma süreci nasıl gelişti? Örneğin gerçekten söylendiği gibi Rusya'nın baskısı var mı? Finlandiya halkı arasında NATO'ya katılım yönünde onay sağlandığı söylenebilir mi?
Bu yıl Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısının ardından Avrupa'da siyasetin dengesi değişti. Sovyetler Birliği'nin yenilgisinden sonra uzun yıllar Avrupa, Rusya ile yumuşak bir politika izlemeye ve özellikle ekonomik alanda Rusya'ya yakınlaşmaya çalıştı. Bu politika Rusya'nın da çıkarınaydı çünkü Rusya ekonomik ve askeri olarak zayıftı ve bir kez daha dünya güçleri seviyesine ulaşması gerekiyordu. Son 10 yılda Vladimir Putin'in bir diktatör olarak Rusya'daki tüm siyasi gücü yavaş yavaş ele geçirmesinden sonra, Avrupa'ya karşı tutumu değişti. On yıl içinde Rusya, Avrupa Birliği politikasından ve NATO üyeleriyle iş birliğinden uzak pek çok şey yaptı. Bu dönemde Rusya, Avrupalıların rakiplerine daha yakın hale geldi, ancak yine de Avrupalılar, Rusya'nın Avrupa'ya bu kadar vahşi bir şekilde saldıracağına, binlerce sivili öldüreceğine ve milyonlarca Avrupa vatandaşını sığınmaya zorlayacağına inanmıyorlardı. Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşı, Avrupa ekonomisi ve tüm dünya için büyük bir sorun haline geldi.
Böyle bir durumda Finlandiya ve İsveç alternatif çözümler aramak zorunda kaldı. Finlandiya'nın Rusya ile 1300 kilometreden fazla sınırı var ve İsveç de Rusya'ya yakın. Baltık Denizi bu 3 ülkeyi birbirine bağlıyor. Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden önce Finlerin sadece yüzde 25'i ülkelerinin NATO'ya katılmasını istiyordu. Savaşın başlamasından sonra, bu sayı yüzde 75'e ulaştı. Hem politik alanda hem de kamuoyunda bu konu çok tartışıldı ve son olarak Finlandiya Parlamentosu'nda 188 parlamenter üyelik sürecini desteklerken sadece 8 parlamenter karşı çıktı. NATO üyeliği için bu kadar güçlü bir destek olduğu için Finlandiya hükümeti üyelik sürecini İsveç ile aynı zamanda başlattı.
Üyelik talebini iletmeden önce, Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, Başbakan Sanna Marin ve Finlandiya Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto, NATO üyelerinin çoğu (belki de tümü) ve hatta Türkiye ile de müzakere etti. Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, 4 Nisan 2022 tarihinde paylaştığı bir tweet'te Erdoğan'ın Finlandiya'nın hedeflerini desteklediğini söylüyordu. O gün, Finlandiya Kürtleri Federasyonu adına, cumhurbaşkanına yanıt olarak, Erdoğan'ın aynı Erdoğan olduğunu ve Ukrayna'daki savaştan önce de insan hakları karşıtı olduğunu ve Erdoğan'ın Finlandiya'nın hedeflerini asla desteklemeyeceğini yazdık. Erdoğan, durumdan yararlanma fırsatı buldu. Finlandiya hükümeti kendisinden çok emindi. Türkiye'nin ya da başka bir NATO üyesinin Finlandiya'nın üyeliğine karşı çıkacaklarını beklemiyordu.
Erdoğan'ın tavrının Finlandiya ve İsveç için sürpriz olduğuna inanıyorum. Bu iki ülke Türkiye de olup bitenleri iyi anlasalardı Erdoğan ve yönetiminin veto haklarından yararlanmak için ellerinden geleni yapacaklarını rahatlıkla görebilirlerdi. Ekonomik anlamda zor durumda kalan Erdoğan ve hükümeti içten sürekli güç kaybetmeye devam ettiği için dikkatleri dışarıya çekmek için bu bunu bir fırsat olarak gördü ve en iyi şekilde de değerlendirdi. Aynı zamanda bu durum Türkiye’nin NATO ile ilişkilerini bir kez daha gündeme getirmiş oldu. Bunu da seçim malzemesi olarak kullanacağını biliyoruz.
NATO’ya üye olan bir Finlandiya’da neler değişir? Ülkenin uluslararası politikadaki konumu ve demokrasisi nasıl etkilenir? Sizce Finlandiya gerçekten güvenliği önceleyerek böyle bir tercih yapmak durumunda mıydı?
Elbette güvenlik ve sınırların korunması ve ülkenin egemenliği konusu çok önemlidir. Güvenlik bozulursa, ülke işgal edilir, olağanüstü hal oluşur, demokrasiyi korumak çok zorlaşır. Ülke için bir tehdit olduğunda bir çözüm bulmaya ihtiyaç var. Finliler ve İsveçliler, Rus saldırısından sonra Ukrayna'daki zor durumu gördüler ve Rusya ile Putin rejiminin aynı şekilde onlara karşı durabileceğini biliyorlar. Özellikle Finlandiya, tarihinde bir kez böyle bir durum yaşadı ve bir daha olmasını istemiyor. Finlandiya, 1939-1940'ta Sovyet liderliğindeki savaşı kazandı, ancak Karjala bölgesindeki topraklarının yüzde 12'sini Rusya’ya kaptırdı. Bu savaş nedeniyle 430.000 kişi yerinden yurdundan oldu. Bu kişiler Finlandiya'nın değişik yerlerine yerleşmek zorunda kaldı. Finlandiya, yeni saldırıları önlemek için Sovyetler Birliği ile çok yumuşak bir politika izlemek zorunda kaldı. Sovyetler Birliği'nin yenilgisinden sonra Finlandiya yavaş yavaş Batı ülkelerine yaklaşmayı çalıştı. Finlandiya 1994 yılında NATO ile iş birliğine başlamış ve 1995 yılında Avrupa Birliği üyesi olmuştur. NATO üyeliği arzusu on yıllardır Finlandiya'nın gündemindeydi, ancak bu yıl gerçek oldu.
Finlandiya hükümetinin NATO ile ilişkiler hakkındaki raporu, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasının ardından Finlandiya'nın ve tüm Avrupa'nın güvenlik ve siyasi ortamında köklü bir değişiklik meydana geldiğini söylüyor. Uluslararası anlaşmalar ve Avrupa güvenlik ilkeleri artık Avrupa'da savaşı engelleyemez. Raporda, Finlandiya'nın NATO'ya katılmakla güvenliğini güçlendireceği ve Kuzey Atlantik Antlaşması'nın beşinci maddesine göre güvenlik garantileri elde edeceği belirtiliyor.
Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine Türkiye’nin ‘terör örgütlerine ev sahipliği yapıyorlar’ diyerek karşı çıkışı ve Madrid’deki NATO zirvesinde oluşan üçlü mutabakat, ülke medyasında nasıl gündem oldu? Sürece ve mutabakata ilişkin kamuoyunda nasıl tartışmalar ve değerlendirmeler yapıldı? Dış politikanın Erdoğan'a teslim edildiği yönündeki tespitlerin kamuoyu nezdinde bir karşılığı var mı? Örneğin hükümetin dağılması ya da yaklaşan seçimlerin sonucunun etkilenmesi beklenebilir mi?
Bence Finlandiya ve İsveç'in Türkiye ile görüşmesine gerek yoktu. NATO'ya üye olmak istemişlerdi. Finlandiya ve İsveç'in şartlarını belirlemek NATO'nun göreviydi, süreci Türkiye'ye devretmek değil. Ne yazık ki bu hata yapıldı ve sonunda üç ülke tarafından bir belge imzalandı. İmzalanan belge bir devlet anlaşması değildir. Finlandiya ve İsveç yasalarını, bu ülkelerdeki adalet süreçlerini veya işledikleri uluslararası anlaşmaları ihlal edemez. Belge sadece siyasi bir beyandır.
Finlandiya, İsveç ve Türkiye tarafından imzalanan belgeyi değerlendirirken hangi noktaların mevcut durumdan farklı olduğu veya NATO üyeliğini getirmediği hususları değerlendirilmelidir. Yani, örneğin Norveç ve Danimarka gibi NATO üyesi ülkelerin şu anda yapmadığı belgede ne var.
İşlenen belge Finlandiya ve İsveç siyasetinde köklü bir değişiklik yaratmadı. Finlandiya makamları bu belge hakkında açıkça şunları söylüyor:
- Yasaları değiştirmeye gerek yok.
- Türkiye'ye kimseyi iade etmeyeceğiz ve gelecekte de eskisi gibi mahkeme hukuka göre karar verecek ve bu siyasi otoritelere beyanıdır.
- Silah satışı ile ilgili genel bir karar vermedik ama daha önce olduğu gibi tek tek kararlar alıyoruz.
- Kürt partilere karşı tavrımız değişmedi (yani PKK terör listesinde kalıyor ama bu listede başka hiçbir parti yoktur).
- Rojava'daki Kürt partilerine bugüne kadar destek vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. İnsani yardım her zaman mümkündür. İsveç halkı arasında fikir ayrılığı var. Her iki ülke de PYD, YPG ve FETÖ örgütüne yardım etmeyeceklerine söz verdi ancak belgede HSD ve Rojava Kürt hükümetinin adının geçmemesi çok ilginç.
Yani Finlandiya siyasetinde büyük bir değişiklik olmadı ama ne yazık ki Erdoğan tüm gücüyle propaganda yapma ve Finlandiya ve İsveç'in kendisine teslim olduğunu gösterme fırsatı buldu. Sürecin uzun süreceği ve Erdoğan'ın özellikle iç sorunlar ve 2023 seçimleri nedeniyle Türkiye Parlamentosu'nun Finlandiya ve İsveç'in üyeliğinin önünü açmasına izin vermeyeceğine inanıyorum. Finlandiya ve İsveç'e kendi zevkine göre bazı pratik kararlar vermesi için baskı yapmak için elinden geleni yapacaktır. Bu ülkelerin bu tehditlere karşı ne kadar dayanmaya hazır olduğunu zaman gösterecek.
Mutabakat imzalanmadan bir gün önce, Helsingin Sanomat gazetesi bu alanda önemli bir anketin sonuçlarını yayınladı. Ankette halkın yüzde 79'u Finlandiya'nın NATO'ya üye olmasını isterken, sadece yüzde 14'ü Türkiye'nin şartlarını kabul etmeye hazır olduğunu söyledi. Kamuoyu ve birçok Fin politikacısı Kürtlere sempati duyuyor ve ülkelerinin Türkiye için yasalarını ve değerlerini ihlal etmesini istemiyor. Finlandiyalı politikacılar ve muhalefet Finlandiya’nın NATO üyesi olmasını destekliyor fakat aynı zamanda kanun ve yasalardan taviz verilmesini istemiyor.
NATO’ya üye olması halinde bile Finlandiya ve İsveç politikalarında köklü bir değişiklik yapmaz yapamaz, yine de bu süreç Erdoğan'ın propagandası için büyük bir fırsat yarattı.
Ülkede nasıl bir muhalefet var ve onların NATO’daki mutabakata ilişkin tutumları ne oldu? NATO karşıtlığı ne durumda?
Başta da söylediğim gibi, Finlandiya muhalefeti Finlandiya'nın NATO üyeliğini destekliyor. 200 parlamenterden sadece 8'i (bazıları hükümetteki partilerdendi) üyelik talebine karşı çıktı.
Finlandiya’nın mülteci politikasında ve yasal mevzuatında bu mutabakatla bir değişiklik bekliyor musunuz? Örneğin ülkedeki Kürtler bu süreç öncesinde nasıl yaşıyordu? Şimdi hükümetin yaklaşımında bir değişiklik oldu mu ya da olur mu? Bir baskı hissediyor musunuz?
Toplumda, bu anlaşmanın Türkiye'ye Kürt aktivistlerin iadesini ve sığınmacıların Türkiye'ye transferini talep etme fırsatı verdiğine dair endişeler var. Finlandiya ve İsveç, vatandaşlarını Türkiye'ye iade etmeyeceklerini vurguladı ancak toplumda Türkiye'den Finlandiya ve İsveç'e siyasi nedenlerle göç eden ve bu ülkelerin vatandaşlığına sahip olmayan binlerce insan var.
Finlandiya Adalet Bakanlığı'nın üst düzey yetkilisi Antti Leinonen, Helsingin Sanomat'a (1.6.2022) verdiği röportajda iade sürecinde herhangi bir değişiklik olmadığını, Türkiye'den ya da başka bir ülkeden talep eden herkesin buna uyacağını ifade etti. Finlandiya'nın ait olduğu yasalar ve uluslararası anlaşmalar, Finlandiya hükümetinin siyasi liderliği, Finlandiya yasalarında herhangi bir değişiklik yapılmayacağını çeşitli açıklamalarla duyurmuş ve Finlandiya, Türkiye'ye uluslararası yasalara ve anlaşmalara aykırı olacak herhangi bir söz vermemiştir. İsveç'teki durumun da aynı olduğuna inanıyorum.
AKP'ye bağlı medyada yayılan bu sözler daha çok Erdoğan ve hükümetinin yanlış bilgi ve propagandasıdır. Maalesef Kürt medyasında ve sosyal ağlarda birçok asılsız makale yayınlanmaktadır. Finlandiya ve İsveç'in Kürtler için NATO üyeliğine başvurmaktan vazgeçeceklerine inanmıyorum ama Erdoğan için yasalarını asla ihlal etmeyecekler. Bu ülkelerde demokrasinin, eşitliğin ve adaletin temelleri on yıllardır atılmıştır ve bu kadar kolay ortadan kaldırılamaz.
Son olarak Türkiye’nin Finlandiya’dan iadesini istediği kişiler kimler? Bu kişilerin iade sürecinin işletilip sonuca ulaşmasını bekliyor musunuz? Ülkedeki mevcut mevzuat böyle bir sonuca uygun mu?
Türkiye'nin terör anlayışı, konunun Batılı ülkelerin kanunlarında tanımlanma biçiminden çok farklıdır. Türkiye'de Erdoğan'ı eleştiren ve onun koyduğu yasalar çerçevesinde hareket etmeyen herkese terörist denir. Kürtler bundan çok çekti. Türk cezaevlerinde binlerce siyasi tutuklu var. Bunlar arasında örneğin parti liderleri, parlamenterler, belediye başkanları, parti aktivistleri ve gazeteciler var.
Listede her türden insan var. Bazılarının sırf sosyal medyada Erdoğan aleyhine yazılar yazdığı için iadesini istedi. Bazıları PKK ve Fethullah Gülen örgütü üyesi ve aktivisti. Listede Helsinki'deki Türk büyükelçiliğine eylem isimleri yer alıyor. Türkiye'nin son yıllarda istediği insanların çoğu, Finlandiya tarafından reddedildi. Finlandiya, son 3 yılda sadece cinsel saldırıyla suçlanan 2 kişinin Türkiye'ye iade edildiğini söylüyor.
Finlandiya, yasalarına ve Avrupa Birliği ile olan insan hakları anlaşmalarına uyar:
- Vatandaşını hiçbir ülkeye teslim etmez.
- Fin yasalarına göre eylemleri suç sayılmayan kişileri iade etmez.
- Mahkemeye çıkarılıp cezasını çekenler teslim edilmeyecek.
- Türkiye'ye veya başka bir ülkeye dönüşü hayatlarını tehlikeye atacak olanları teslim etmeyecektir.
- Türkiye'nin yapacağı yeni bir harekat, Rojava'da IŞİD ve diğer cihatçı gruplara karşı mücadeleyi ve yüzlerce IŞİD teröristini barındıran cezaevlerini de riske atacaktır. Uluslararası toplum bu duruma izleyici kalmamalı.
Türkiye'nin Rojava'ya yapacağı yeni bir saldırı, Kürt tarafının Rojava'da IŞİD ve diğer cihatçı gruplara karşı mücadeledeki yeteneklerini zayıflatacak ve yüzlerce IŞİD teröristini barındıran cezaevlerini de tehlikeye atacaktır. Uluslararası toplum, Türk devletinin Rojava'nın Kürt bölgelerine yönelik yeni saldırılarını engellemeli.
WELAT NEHRİ KİMDİR?
Nehri İran’ın Urmiye şehrinde dünyaya geldi. Politik sebeplerden dolayı ailesiyle birlikte küçük yaşta Finlandiya’ya göç etti. Bütün eğitimini Helsinki’de tamamladı. 30 yıldır Finlandiya'da yaşıyor. Bir sendikada bilgisayar mühendisi olarak çalışıyor. Finlandiya’daki Kürtlerin sosyal, siyasal ve kültürel hakları için aktif olarak görev alıyor.
Kaynak: Gazeteduvar