Yanlış Algılar ve "kardeşlik" siyaseti"

Şeyhmus Özzengin

"IMP News" diye bir sitede akademisyen Vahap Coşkun adına yapılmiş bir röportaj yayinlandı. Röportajin başlığı bile PKK'nin kendisinden olmayan herkese yakıştırdığı "devletin elemanları" mantığı içinde hazırlanmiş bir röportaj. Her ne kadar röportaj içinde iyi niyet gibi görünen düşünceler de serpilmişse, özü itibariyle bir çok noktada yanlış bir algıya hizmet eden bir röportaj. 
Önce başlığa bakalım: 

"Devlet, PKK'ye alternatif istiyor!" Sanki devlet, Kurd ve Kurdistan sorununu masaya koymuş da, muhatabını yaratmak için birilerini ariyor gibi bir yanlış algı ile, PKK'ye muhalefetin devlet destekli olacağı mesajini veriyor..Bu zihniyet, tehlikeli bir algıyı yaratan bir zihniyet..

Türk devleti hiç bir zaman kurd ve Kurdistan sorununu çözme gibi bir niyeti olmadığı gibi, böyle bir girişimi de olmamiştir..Türk devleti'nin 90 yıllık tarihi boyunca, kurdlerin bir kesimini devletçi çarkın içine alma gibi, özümleme gibi bir pilanı olmuştur. Bütün Kurdistan direnmelerine karşı da bu kesimleri zaman zaman kullanmiştir. Ama siyasi olarak, PKK'ye; „öteden beri devleti yöneten bütün kadrolar, bölgede PKK'ye karşı çıkacak güçlü bir ses, güçlü bir nefes olsun istiyorlar. PKK ile rekabet edecek bir siyasi oluşumun, Kürd Meselesi'nin çözümünde daha uygun bir araç olacağını düşünüyorlar." Gibi bir mantığı ileri sürmek, Kuzey Kurdistan'da sağlıklı bir Kurd hareketinin oluşumunu kirli bir algı mantığı ile „bunlar devletin adamları" algısına oturtmak, tamı tamına PKK mantığıdır. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, Devlet hiç bir zaman PKK'nin bitmesini ve silah bırakmasını istememiştir..Tam tersine hep teşvik etmiştir. Çünkü PKK, Türk Devleti için iktidar kavgasında, iç hesaplaşmada kullanılacak en iyi malzemedir. Bu anlamda sayin Akademisyen Vahap Coşkun ciddi bir yanılgı içindedir.

Bir başka konu ise; sanki „Kandil ile İmralı arasında görüş farklılığı" varmiş gibi bir belirleme ile konuya giriyor:
„..Elbette devlet, Kandil'e mesafe koyan ve Öcalan'a daha yakın duran bir legal siyaseti tercih eder"!
Halbuki bu belirleme de doğruluktan uzaktır. Ne İmralı ve ne de kandil hiç bir zaman böyle bir legal parti hesabı yapmadılar. Onlar her zaman silahın hizmetinde bir kitlesel hareket örgütlemeye çalıştılar..bunun için de sayıları on'u geçen kurulmuş legal parti ile bu işi hep kendi konröllerinde tutmaya çalıştılar. İradesiz bir sivil hareket, her zaman PKK'nin de, Öcalan'ında tercihi oldu. Kadroları devlet ve Öcalan denetiminde seçildi. Onun için Türk meclisine sayıları 80'I bulan milletvekili ile girmiş olmalarına ragmen, her zaman, iradeleleri PKK ipoteği altında kalan partiler oldular.

İşlerine gelmediği zaman da bu partiyi ya kapatıp, başka bir partiye dönüştürdüler, ya da yarattıkları ortam ile önü tıkanıp, devlet tarafından boğazlanan parti durumuna getirildiler. Çoğu zaman da bile bile bu kapatma işini devletle birlikte yaptılar. Bu parti kurma projeleri, hep Devlet-İmralı arasında yürüyen ilişkilerle organize edildi. Sayin Vahap Coşkun'un bu bilgilerden bihaber olması mümkün değil(!)

Peki bu nasıl bir „Kandil'e mesafe koyan ve Öcalan'a daha yakın duran bir legal siyaseti tercih"i sayılacak?

Diğer bir nokta ise daha tehlikeli bir çağrışımla, Kuzey Kurdistan'da PKK dışında kalan bütün siyasi oluşumları tövmet altında bırakan bir PKK mantığı kokuyor:

Devlet, „farklı kesimleri muhatap alabilir ve farklı grupları muhatap olarak tanıyabilir." diyor ve bu cümleden sonra esas baklayı ağzından çıkariyor: 

„Fakat bu siyasi partilerin PKK'ye karşıtlık temelinde sahaya sürülme ve bir devlet projesi gibi lanse edilmelerini son derece yanlış buluyorum." diyor. o halde niye bu algı yaratıliyor?

Sanki gerçekten PKK dışındaki Kurdistan'lı siyasi partiler, devlet tarafından kurulmuş, organize edilen ve PKK'ye rakip olsunlar diye desteklenen partiler miş gibi lanse ediliyor. Pes doğrusu!
Aslında Türk devletinin böyle bir girişimi ve hesabı da yok..Böyle bir hesap, PKK'nin kendi dışındaki bütün kurdistani grup ve partilere karşı, tekçi ve totaliter yapısını kitlelere kabule zorlamayı amaçlayan propagandasıdır. PKK'ye karşı olmak, devletten yana olmayı gerektirmiyor. PKK tekçi ve totaliter zihniyetiyle, kendileriyle birlikte olmayan herkesi "devletten yana güçler" olarak gördü. Bu bilinçli bir duruştur. yaratılmak istenen kirli algı bu!

Zaten PKK'ye karşı devletten yana tercihini koyanlar bellidir. Ellerinde silah devletle birlikte operasyonlara katılan kesimdir. İşin ilginç yanı bu kesimler bile seçimlerde oylarını PKK'ye veren kurd kesimidir. Açın, seçim sonuçlarını ve koruyuculuk sistemini kabul eden bölgelere bakın..Göreceksiniz ki bu bölgelerde PKK'nin legal partilerine %80-90'lara varan oyları görürsünüz. Toplanıp, devlette destek vadinde bulunan bazı aşiretler bile, oyları HDP'ye giden aşiretlerdir.

Tam tersine; Kurdistani ve Kurd değerlerine bağlı Kurd kesimi, PKK'yi ciddi şekilde eleştiren ve ona muhalif kurdistani bir hareketi yaratma çabası içindedirler. Bu siyasi girişimleri, devlet tarafından; „partilerin PKK'ye karşıtlık temelinde sahaya sürülme" olarak değerlendirmek son derece tehlikeli bir yaklaşımdır ve yıllardır zaten PKK böyle bir algıyı yaratmak için, bütün gücüyle propaganda yürütüyor. Akademisyenlik ünvanı adına birinin böyle bir zihniyetle bu duruma yaklaşması ve onun argumanlarını sunması sonderece yanlış bir algıdır. 
05.01.2017