“Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı’yla birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı. Başlangıçta O, Tanrı’yla birlikteydi. Her şey O’nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O’nsuz olmadı. Yaşam O’ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı...”
(Yuhanna 1:1)
Yazının, ilk alfabenin icat edildiği Kürdistan coğrafyasında söze kutsallık yükleyip değer veren Kürt halkı için “Sözlü Kültür” önemli bir yere sahiptir.
Yazının olmadığı, ulaşamadığı veya Kürt halkı gibi söze değer veren toplumlar kendilerini söz ile ifade etmiştir. Kültürleri bu şekilde oluşmuş ve aşk, acı, ıstırap dolu yaşantılarını; yani tarihlerini söz ile nesilden nesile aktarmışlardır.
“Ulusal bir gelenek" (Thompson) olan sözlü kültürün taşıyıcıları her toplumda farklılık gösterdiği gibi farklı isimle de anılmıştır. Örneğin Türkler’de “aşık” olarak adlandırılırken, Kürtler’de bu kişiler Mehmet Uzun’un deyişiyle “sesi meslek edinmiş usta, mekânı ses olmuş insan” olan Dengbêjler'dir. Ses ve söz. Yani sesin ve sözün ustaları.
Dengbêj’in icra ettiği sanata, kelam ile bağlantılı bir kelime olan kilam adı verilir. Kilam, sesin ahengi ve sözün birleşimiyle meydana gelen bir türdür. Herhangi bir enstrüman olmadan yapılan bu sanat, müzikten fazla dile yakın bir türdür. Etnomüzikolog Estelle Amy de la Bretèque, bu türü “şarkıya benzeyen melodili konuşma” ve “her zaman için yitirme ve fedakarlık hisleriyle bağdaştırılan” bir form olarak tanımlar.
Müslüm Yıldız “Edebiyatta Ölüm ve İntihar” kitabında Kürtler ile sergiledikleri müzikler arasındaki ilişkinin önemine vurgu yaparak şöyle der:
“Kürtlerin yaşamı ile yaptıkları müzik arasında oldukça eski bir birliktelik vardır. Bu birliktelik Kürt dilinin, tarihinin ölmemesini sağlar. Müzikle yaşam arasında kurulan ilişki günlük yaşamın dili, tarihin kendisi olmuştur ve bu tarihselliğin mümessilleri Dengbêjler’dir.”
Sözlü kültüre hâlâ devam eden Kürt halkının tarihi, Dengbêjler'in kilamlarında saklıdır. Toplumsal olay ve olgular Dengbêj'in kilamlarında ilk gün kü canlılığını kaybetmeden korunarak bize ulaşmıştır. Dengbêjler, soğuk kış gecelerinin civatlarında sadece sanatlarını sergilemekle kalmamış aynı zamanda Kürt halkının tarihçileri, gazetecileri, ortak belleği ve aydınları olmuşlardır.
Dengbêjler kilamlarını sergilerken, anlattıkları hikaye veya olayı yaşıyormuş gibi anlatırlar. Dinleyiciler ise Dengbêj’in hareketlerinin ve büyülü sözünün etkisinde kalarak, olayın gözlerinin önünde canlandığını hisseder. Bu şekilde tekrarlanarak anlatılan tarihsel olay veya olgu canlı tutularak ortak acıları olan insanları bir arada tutar.
Dengbêjler üzerine araştırma yapan ve The Sung Home isimli kitabı yazan Hollandalı araştırmacı Wendy Hamelink; “Dengbêj kilamlarının tarihsel derinliğe sahiptir” ve “çoğu kilam hem dil kullanımı hem de verdikleri tarihsel bilgi açısından ilginçtir” diyerek kilamların tarihsel önemine vurgu yapar.
Mîrê Dengbêjan(Dengbêjler'in Miri) Dengbêj Reso'dan dinlediğimiz “Xalid Begê Cibirî” kilamında, Cibranlı Halit Bey ile İlyas Sami arasında geçen diyalog anlatılır. O zaman Cibranlı Halit Bey ve İlyas Sami'nin yanında olmayan bir kişi bu kilam ile sanki onların yanında konuşmayı dinlemiş biri kadar bilgi edinir. Ve daha sonra ortaya çıkan bilgiler doğrultusunda kilamda geçen diyalog ile yaşanan diyalog hemen hemen aynı olduğu anlaşılır.
Ya da Şahê Dengbêjan(Dengbêjler'in Şahı) Dengbêj Şakiro’dan dinlediğimiz “Ferzende Beg" kilamını dinlediğimiz zaman yaşanan olay gözlerimizin önünde canlanır. Dengbêj Şakiro yaşanan olayı kısa bir film çekebilecek kadar iyi yansıtır. Kilamda verilen bilgiler oldukça fazladır. Annesi Asya Xanım, eşi Besra Xanım, oğlu Elfesya, atı Eznawir, Ferzende Beg ile Besra Xanım arasında geçen konuşma, Besra Xanım ile Asya Xanım arasında geçen konuşma, aşireti Hesenan ve aşirete bağlı kolu Mala Emmer ve Ferzende Beg'in tarihe geçen meşhur sözü gibi birçok bilgi içerir.
Kilamlarında Kürt halkının tarihini barındıran Dengbêjler, Kürt halkı için paha biçilmez bir arşivdir. Yaşanmışları günümüze kadar taşıyarak ulusal kimliğin oluşması noktasında büyük paya sahiplerdir.
Dengbêjler Kürt toplumunun bütün acılarını, aşkını, sevincini yüreğinde barındırarak Kürt toplumunun ruhunu yansıtır. Onlar sadece sesi ile sanat yapan kişiler değildir. Onlar; Kürtler'i temsil eden birey ve Kürt kültürünü yansıtan bir prototiptir.
Bu yazı ilk olarak Basnews’te yayınlanmıştır