Referandum sonrası girdiğimiz bu yeni dönemde Kürtler üzerindeki baskılar eskisi gibi devam etti, edecek.
Bundan sonra Cumhurbaşkanlığı seçimleri, parlemento seçimlerini önemsiz hale getirecek.
Her durumda olduğu gibi eskisi gibi hareket eden Kürtler yine olacaktır. Ancak Referandum'a katılma oranına bakacak olursak Kürtler'in çoğunluğu merkezdeki durumu önemsiyor.
İlerici yurtsever Kürtler kendi kaderini tayin hakkına verdikleri önem nedeni ile demokrasiyi vazgeçilmez bir gereklilik olarak görüyorlar. Bu ikisi, birbirini tamamlayan olgulardır. Kendi kaderini tayin hakkı bir demokrasi istemidir.
Referandum'da şaibeli bir şekilde kabul edilen başkanlık sistemi, Türkiye'yi daha da merkezileştirerek demokrasiden daha da uzaklaştırıyor. Bunun uluslararası yansımaları en başta AB ile ilişkilerde kendisini gösteriyor.
Başkanlık sisteminin demokratik olması için en başta bu sistemi dengeleyecek olan çevrenin güçlendirilmesi gerekmekte. DEMOKRASİ'nin bir ön koşulu olarak, kuvvetler ayrılığı; yani güçlü bir parlemento, bağımsız bir yargıya, biz sekülerizmi ve bağımsız basını da ekleyelim.
Kürtler; birlikte kalmaları halinde, federal bir yönetime dayalı Demokratik bir yönetimi savunmalılar. Bunun için kendi sorunlarını çözmede yetki sahibi bir (veya birkaç) bölgesel Meclis ön koşul olarak öne çıkıyor.
Başkanlık seçimlerinde Kürtler taleplerini nasıl yükseltebilir?
1) Kürtler, demokratik güçler ile birlikte, kendi adayları ile seçime katılabilir.
2) Başkanlık sistemini demokratikleştirecek bir adaya destek verebilirler. Bunun için çıtayı yüksek tutmak gerekiyor.
Anadilde resmî zaruri eğitim en önemli yakın taleplerden biri olarak öne çıkıyor. OHAL'ın kaldırılması, operasyonlara son verilip çatışmaların durdurulması, sınırdaşı müdahalelere son verilmesi, genel af, siyasi faaliyetlerin önündeki her engelin kaldırılması gibi diğer talepler aciliyet arz ediyor.
Kürtler'in şimdiden kolları sıvayıp, demokratik güçler ile birlikte kendilerinin hesap dışı tutulamıyacaklarını göstermesi gerekiyor. Bunun için herkes yanında en büyük görev HDP'ye düşüyor.
HDP böylesi bir sorumluluğu, Tuncay Özkan ile değil, en başta kendi dışındaki demokrat yurtsever Kürtler ile yerine getirmeyi seçmelidir. PKK ise böylesi bir sürece silahlı güçlerini geriye çekerek destek vermelidir.