Bugün hemen herkesin ittifak ettiği görüş, Kürdistani hareketin, karşı karşıya bulunduğu sorun ve taleplerin hal yoluna konulmasında yetersiz kaldığı yönündedir. Bu görüşün esas olarak doğru olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Gerek örgütsel gerek siyasal ve gerekse psikolojik olarak Kürdistani hareket, üzerine düşeni yapmak konusunda yeterli donanıma sahip değildir.
Kuşkusuz bu durumun kimi sebepleri vardır; ‘içinde bulunulan somut şartlar’ gibi fakat bunların geçerli sebepler olup olmadığı konusu da tartışmalıdır. Kimisi bunlara sığınarak kendi durumuna haklılık kazandırırken kimisi, bütün olumsuzluklara rağmen, yeniden düşünmek gerektiğini önermektedir.
Kabul edelim veya etmeyelim, artık, yeniden düşünmek ve bir çözüm üretmek gerektiğini söyleyenlerin yekünu da en az ‘şartlara’ işaret ederek mevcut durumu yeterli görenler kadar somut bir olgudur. Bütün mesele, başta kendimiz olmak kaydıyla (PAK), bu durum karşısında nasıl bir tutum takınacağımızdır. Bunu görüp çareler mi arayacağız yoksa olduğumuz yerde duracak mıyız?
PAK’ın mantalitesi
PAK’ın mantalitesi, bu gibi durumlarda, herhangi bir şey olmamış gibi hareket etmek değildir. Kuruluşundan itibaren, Kürdistani hareketin içinde bulunduğu durumu pek iç açıcı bulmayan PAK, kendisini de ‘bulunmuş son ve tek çare’ olarak ileri sürmemiştir. Her zaman birbirine yaķın olanların örgütsel ve siyasal birliğini ve genel olarak Ķürdistani hareketin asgari talepler zemininde birlikte hareket etmesini savunmuştur.
Bu, onun, kendi siyasal perspektifine itimat etmediği anlamına gelmez; tam tersine, bu konuda oldukça iddialıdır ve mevcut şartlar altında ileri sürdüğü talepleriyle, Kürdistan halklarının meşru haklarının önemli bir temsilcisidir. Kimi yüzeysel ve mesnetsiz saldırılara karşın PAK, hala akan ırmağın ana gövdesinde yer almaktadır. Burada durmaya da devam edecektir, etmelidir.
Ne var ki bu, bizzat kendisi tarafından dile getirilen ve artık duyarlı geniş bir çevrenin de yüksek sesle dile getirdiği ‘örgütsel birlik’ konusunda ‘yeniden düşünmek’ talebini duymazdan gelemesine vesile olamaz. Açıkçası PAK, bulunduğu yer itibariyle sorunları daha etkili bir şekilde hissetmekte ve tam da bu nedenle ‘yeniden düşünmek ve ihtiyaçlarımız çerçevesinde yeniden yapılanmak’ gerektiğini belirten geniş çevreyi önemsemektedir. Çünkü dağınıklığı ve bundan ileri gelen sorunları en çok hisseden PAK’tır. Kendisinin bu yöndeki iradesine karşın dışardan gelen talep hatta sitemler de PAK’ı, yeni bir aktivitenin içine itmek konusunda daha çok motive etmektedir, etmelidir.
Kuşkusuz bu, yeni başlayan acar bir süreç değildir; zaten devam eden faaliyetin yeni bir merhaleye ulaşması demektir. PAK, yürümekte olduğu kulvarda yürümeye devam edecek ve esas faaliyet alanını tahkim etmeyi sürdürecektir; yeni olan şey, ortaya çıkmış ve artık dikkate alınması gereken ortak ‘yeniden düşünme’ talebinin gereklerini yapmak için, kendisi gibi düşünen yapılarla birlikte, kuruluşundan itibaren gerekli gördüğü birlik konusunda öne çıkmaktan kaçınmayacaktır. Kuruluşu gibi bu süreç de önemli sonuçlar doğuracaktır.
Ana başlıklar ve şartlar
Bugün karşı karşıya olduğumuz yetersizlikler belli başlı üç noktada toparlanabilir: Örgütsel, siyasal/politik konumlanma ve mücadele perspektifi. Sorunların tespitinde olduğu gibi, yapılması
gerekenler ve çözüm önerileri konusunda da aşağı yukarı bir ortaklık mevcut. … Hemen hemen bütün çevreler daha güçlü ve kitlesel bir parti, yeni bir siyasal duruş ve yeni bir mücadele biçiminin gerektiği konusunda aynı işaretleri vermektedirler.
Tespit edilen bu yetersizlikler aynı zamanda genel bir duruma da işaret etmektedir. Her bir parti için durum tam da budur ve genele açık olmasa da kendi içinde bunları tartışmaktadırlar. Bütün bunlar ‘değişen şartların’ ürünüdür ve artık her bir kesim bakımından ‘yeniden düşünmek’ ve ‘yeni duruma göre geçerli bir mücadele aracı yaratmak’ kaçınılmaz görünmektedir. Önerilen çareler farklı olsa da her bir taraf bu ortak eksikliği görebilmektedir.
Çünkü, bir gösterge olarak 24 Haziran Seçimleri, nelerin gittiğini nelerin geldiğini gözler önüne sermiştir. Bir bütün olarak şartlar değişmiş, yerleşik kanaatler önemli ölçüde sarsılmış, hemen bütün çevrelerde ‘yeni bir şeyler lazım’ kanaati güçlenmiştir.
Yeniden düşünmesi gerekenler
Bu ihtiyacı hissetmeyen kimse yok mu? Kuşkusuz var. Bunların bir kısmı, mevcut durumu kendileri için elverişli görüyor ve nemalanmak için oldukça azami bir şekilde çaba harcıyorlar, diğer bir kesim ise, kendi patinaj ettikleri dünyalarında eridiklerini bile fark edememekte, mevcut sıkışmışlığın taraflardan biri olan etkin gücün iyice bitap düşmesini beklemektedir…Oldukça farklı cenahlarda yer alsalar da bunların ortak paydası, duyarlı çevre ve bireylerin rahatsızlık duyduğu ve değiştirmek için ‘yeniden düşündükleri’ şartların aynı kalmasıdır…
‘Yeniden düşünmek’ etkinliğinin bunlar için geçerli olmadığı açıktır. Bu yapılar hariç, yeniden düşünmek, başta bu ihtiyacı gören ve mantalite olarak buna uygun olan parti ve hareketler ile henüz herhangi bir hareket veya partide yer almayan özgürlükçü, demokrat, Kürdistani duyarlı insanları hedeflemelidir fakat bundan, verili şartları kendi siyasal çalışmaları için olumlu gören siyasal yapılarda yer almasına karşın bu nitelikte bir birliği savunanların dışlandığı anlamı çıkarılmamalıdır. Bu süreci gerekli gören herkes, sürecin gereklerini yapmak kaydıyla katılmak, görev almak, yeni yapıyı şekillendirmek hakkına sahiptir.
Kimileri bakımından bu çalışma, bu fikir yeni bir ‘umutsuz vaka’ olarak ele alınabilir. Ne var ki en umutsuz vaka, gerçeği görmeden siyaset yaptığını sananlar ve yaşamakta olduğumuz durumdur. Bu gibi durumlarda en yararlı davranış biçimi, halkımızın ihtiyaçlarını esas alan hareketliliktir. Yeterli samimiyet sergilenirse, daha iyi bir geleceğe sahip olacağımız kesindir.