Haber Merkezi - Çin’de ortaya çıkan Koronavirüs pandemisi, başlangıcından bugüne kadar dünyada vaka sayısı 3 milyonu aşarken, yaşamını yitirenlerin sayısı da 200 binin üzerine çıkmış durumda. Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre vaka sayısı 100 bini geçti, yaşamını yitirenler de 3 bine yaklaştı. Bölgede ise virüsün en fazla yayıldığı kentlerin başında gelen Diyarbakır’da, pandemi hastanesi olarak belirlenen Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri’nde 500’e yakın kişi tedavi görürken, bunlardan 58’i çeşitli hastanelerde virüse yakalanan sağlık emekçilerinden oluşuyor.
Mezopotamya Haber Ajansı, salgının son durumuna dair Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konsey Üyesi Doktor Halis Yerlikaya ile konuştu.
Klinik ve Radyolojik bulgular
Türkiye’de vaka sayısının belirtilenden çok fazla olduğunu tahmin ettiklerini söyleyen Yerlikaya, “Türkiye’de resmi verilere göre, çok sayıda yurttaşımız pandemiden etkilenmiş, 3 bine yakın kişinin ölümüne neden olduğu açıklanmıştır. Türkiye de özellikle sürecin başlangıcında yaygın test yapılmaması, uluslararası ICD tanı kodlarına uygun bir biçimde ölümlerin raporlanmaması, vakaların sadece pozitif testler üzerinden verilmesi, Klinik ve Radyolojik bulguları hastalık ile uyumlu olguların açıklanan verilere eklenmemesi ve yapılan testlerin sınırlılıklarından alınma biçimine kadar çok çeşitli faktörlere bağlı olarak vaka sayılarının bildirilenden çok daha fazla sayıda olduğu tahmin edilmektedir” diye konuştu.
Kontrol altın alınması gerçekçi değil
Yerlikaya, yaptıkları tüm çağrılara rağmen bakanlığın elindeki verileri meslek odaları ile paylaşmadığını, Türkiye’de genel olarak hastalığın zirveye çıktığını ve vakaların görece azalma trendine girdiği açıklamaların gerçekliğini zaman göstereceğini kaydetti. Salgının Haziran ayında kontrol altına alınacağı iddiaların gerçekçi olmadığının altını çizen Yerlikaya, “Virüsün Haziran ayında kontrol altına alınması bu koşullarda bile gerçekçi değildir. Henüz aşısı olmayan, herhangi bir tedavisi bilinmeyen bir enfeksiyon etkeni ile karşı karşıyayız. Toplumun tamamı bulaşıcılığı çok yüksek olan bu enfeksiyona karşı duyarlı durumundadır. Ekonomik ve toplumsal kimi gerekçelerle karantina koşullarının gevşetilmesi durumunda örneğin 65 yaş üstü insanların dışarı çıkması, fiziksel mesafeye uyulmaması durumlarında yeniden bir alevlenme ve toplum içerisinde hızla enfeksiyonun yayılma olasılığı vardır. Dolayısıyla bugünden yarına salgının tamamen kontrol altına alınması ve yaşamın olağan eski haline dönmesini beklemek gerçekçi değildir. Veriler sınırlı olmakla birlikte bir süre daha alınan önlemlerin etkinliğine bağlı olarak bu şekilde hastalığın seyretmesini beklemekteyiz” dedi.
Aşı bulunana kadar tedbirler uygulanmalı
Türkiye’de toplam hasta sayısının yapılan test sayısı ile orantılı biçimde artmasının yeterli ve etkin bir hazırlığın yapılmadığına bağlayan Yerlikaya, zaman içerisinde filyasyon çalışmalarında belli bir düzeyin yakalandığını kaydetti. Hastalığa yol açan virüse karşı etkili bir aşı yada etkin bir tedavi bulunana kadar tüm dünya açısından var olan tedbirlerin devam etmesi gerektiğinin altını çizdi. Yerlikaya, dünyada ve Türkiye kamuoyunda tartışılan toplum bağışıklığı ise çok sayıda ölümün göze alındığı anlamına geldiğini kaydetti. Salgında başarının bulaşmanın önü kesmekten geçtiğini ifade eden Yerlikaya, “Bunun gereği de Filyasyasyon çalışmalarına ağırlık vermektir. Sürecin şeffaf yürütülmesi, toplum katılımının sağlanması ve gerekli sosyal desteğin sağlanması düzenli geliri olmayanların, yoksulların günlük zorunlu gereksinimlerinin karşılanmasının yaşam koşullarının iyileştirilmesi de mücadelenin başarıya ulaşması için gereklidir. Türkiye de bunlar yeterince yapılamadığı için alınan önlemlerin yeterli olduğunu söylemek güçtür.”
Aramadığınız bir şeyi bulmanız güçtür
Bölgede vaka sayılarının en fazla görüldüğü ilin Diyarbakır olduğunu aktaran Yerlikaya, “Bunun bir nedeni de burada yapılan test sayısının fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Sonuç itibariyle siz aramadığınız bir şeyi bulmanız da güçtür. Bölgede birçok ilde test yapılmamaktadır. İller arasında da hastaları bulma becerisi değişken olduğunu biliyoruz. Diyarbakır’da hem Eğitim Araştırma Hastanesinde hem de Üniversite Hastanesinde testler yapılmaktadır. Son 10 günde günlük test kapasitesi 600-700 yüze kadar çıkarıldığını biliyoruz. Her ilin özgün koşullarına göre pandemi ile mücadele etmek için kararlar alması gereken İl Pandemi Kurulunda olmamamız, sürecin Şeffaf yürütülmemesi ve rakamların paylaşılmaması nedeniyle kaç vaka olduğunu net olarak bilmiyoruz. Bizim ulaşabildiğimiz verilere göre, Diyarbakır’da 500 yakın PCR testi pozitif olan hasta olduğunu biliyoruz. Bu hastalar dışında ayrıca klinik, labaratuvar ve radyolojik bulguları hastalıkla uyumlu olup testi negatif olan hastalar da olduğunu biliyoruz. Ayrıca bu virüsünün bulaştığı hastaların yüzde 80’i asemptomatik yada hafif semptomatik olduğunu da göz önüne aldığımızda ve evde karantina alınan hastalarda düşünüldüğünde bu sayının ifade edilenden, açıklanandan çok daha fazla, en az 4-5 kat fazla olduğunu söyleyebiliriz. Elimizde çok net veriler olmasa da Diyarbakır’da maalesef bu hastalarımızdan 40’a yakınını kaybettik” şeklinde konuştu.
Kovid-19 dışındaki hastalar için merkezler belirlenmeli
Salgından dolayı kronik hastalığı bulunan hastaların yeterli bir şekilde tedavi edilmediğini ifade eden Yerlkaya, “Pandemi olarak ilan edilen bu salgın nedeniyle tüm hastanelerde enerji bu alana kaydırılmış, bu hastaların tanı ve tedavisine yoğunlaştırılmış durumda. Ancak bu hastaların dışında birçok farklı hasta grubunun sağlık gereksinimi bulunmaktadır. Bunların başında Onkoloji hastaları olmak üzere kronik hastalığı bulunan hastalar gelmektedir. Ayrıca acil gereksinimi olan çok sayıda hasta da bulunmaktadır. Bu hasta grubu tedavi edilmediğinde yaşamı tehdit edecek durumlarla karşı kaşıya kalabilmektedir. Multidipliner yaklaşım ile tedavi edilmesi gereken hastalar, bütün enerjinin ve olanakların Kovid 19 hastalarına kaydırılması nedeniyle gerektiği biçimde tedavi edilmemektedir. Burada bir etken de hastaların sağlık gereksinimleri olmalarına rağmen Kovid-19 salgının yarattığı korku nedeniyle hastanelere başvurmamalıdır” dedi. Yerlikaya, Kovid-19 dışı hastaların başvurabilecekleri ve gerekli tedavilerin yapılabileceği bazı merkezlerin belirlenmesi gerektiğini belirtti.