Kuzey Suriye’de Suriyeli Kürtlerin denetiminde bulunan geniş alan dünyada ilgi çekmeye devam ediyor. Medya genellikle Rojava diye anılan bu alandan övgüyle bahsediyor.
Özellikle IŞİD’e karşı yürüttüğü başarılı mücadeleyle Halk Savunma Gücü (YPG) adı altında savaşan gruba karşı epey sempati duyuluyor. Ancak yabancı basın bir veya en fazla iki haftadan fazla kalmıyor bölgede. Ve haber adı altında sürekli yayılan YPG propagandası gerçek tabloyu gölgeliyor.
Hollandalı araştırmacı ve serbest gazeteci Wladimir van Wilgenburg bir istisna. Kürtçenin en yaygın lehçesi Kurmanci’yi iyi derecede konuşabilen van Wilgenburg yakın zamanda Rojava’da kesintisiz beş ay geçirdi; YPG’nin Menbiç ve kuzey Rakka operasyonlarını izledi; aynı zamanda Rojava’daki öz yönetim modelini irdeleyen kitap projesi için malzeme biriktirdi.
Ağustosun son haftasında, tam Türk Silahlı Kuvvetleri Cerabulus’a girdiği sıralarda Rojava’dan ayrıldı van Wilgenburg.
Kendisiyle geçtiğimiz hafta görüşmek fırsatını yakaladık. İşte van Wilgenburg’un Rojava izlenimlerinden satır başları…
Rojava’da gazeteciler için çalışma koşulları nasıl? Denetlenmeden özgürce habercilik yapılabiliyor mu?
Yerli ve yabancı gazeteciler için farklı kurallar uygulanıyor. Yerli gazetecilerin çalıştıkları kurumların yerel idare tarafından kayda geçirilmeleri gerekiyor. Her kantonda ayrıca kayıt yapmak gerekiyor. Ve her bir kantondan diğerine geçerken de resmi izin gerekiyor. Ben herhangi denetime tabi tutulmadan özgürce hareket edebildim. Kah tercümanla kah tek başıma. Ancak Menbiç gibi operasyon bölgelerine gittiğiniz takdirde çok sıkı denetim var. Öyle kendiliğinden oralara gidip “Ben geldim” diyemezsin.
Olumsuz bir şeyler yazacak olsan Rojava’ya dönmene izin verilir mi? Kırmızı çizgiler nedir?
PYD (Demokratik Birlik Partisi, YPG’nin siyasi kolu) ile (Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud) Barzani’ye yakın bloku oluşturan Kürdistan Ulusal Konseyi (KUK) arasında gerginlik var. Eğer KUK ile görüşür ve sadece onların görüşlerin aktarırsanız o zaman Rojava yönetimi sinirleniyor. Ancak Suriye muhalefetine yakın gazetecilerin, hatta el Nusra’ya yakın gazetecilerin girmelerine izin veriliyor. Üst düzey Rojava yetkilileri onlara mülakat veriyor; bunu kendi gözlerimle gördüm.
Biraz Rojava’daki iç siyasetten bahseder misin? Ana aktörler kimler?
Genel anlamda iki blok var. PKK, Barzani’ye yakın KDP ve uzantıları. Dolaysıyla bir yanda (PKK’ye yakın) PYD ve TEVDEM (Demokratik Toplum Hareketi) var, diğer yanda ise KUK. KUK bünyesinde en güçlü partiler Suriye KDP’si ile İbrahim Birro’nun Yekiti’si.
Bir de PYD ve TEVDEM’le ilişkileri olan üçüncü bir blok var. Çoğu gazeteciler bu üçüncü grubun varlığından bihaber.
Hangi partiler silahlı?
YPG var tabii. Barzani’ye yakın partilerin de savaşçıları var ama onlar Irak Kürdistanı’nda bulunuyorlar. Orada, Gwer, Sincar ve Hazir bölgelerinde IŞİD’e karşı savaşıyorlar. Savaş tecrübesi ediniyorlar.
Geçtiğimiz günlerde Yekiti lideri İbrahim Birro Rojava’dan sınır dışı edildi? Neden?
KUK yerel idareyi ve kanunlarını tanımadıklarını söylüyor. Aralarındaki kavga Ekim 2014’e uzanıyor. O tarihte Barzani’nin aracılık ettiği iktidarı paylaşma anlaşması tümüyle çöktü. Bunda Türkiye’nin de rolü oldu. O tarihten beri ilişkiler daha da kötüye gitti. Bazı KUK liderleri protesto düzenledikleri için tutuklandı. PYD izinsiz protesto düzenledikleri için tutuklandıklarını öne sürdü. KUK ise tanımadığı bir yönetimden izin istemeyeceğini duyurdu.
Bu arada PYD ile Türkiye ve PYD ile Barzani’nin KDP’si arasındaki ilişkiler daha da gerginleşti. Bu da yerelde daha fazla gerginlik, rekabet ve tutuklamalar şeklinde yansıyor. Ve örneğin KDP, PYD’li siyasetçilerin kendi bölgeleri üzerinden Avrupa’ya seyahat etmelerini engelliyor. PYD ise KUK’un Rojava’ya girişini kısıtlıyor. Türkiye de KUK’u destekliyor ve daha etkin olmasını istiyor. Bu da KUK’un aleyhine işliyor.
Bu iki ana blokun arasındaki ideolojik farklıkları nasıl tarif edersin?
KUK, Suriye’de Irak’taki Kürtlerin sahip olduklarına benzer bir Kürdistan bölgesi istediklerini söylüyorlar. Ama bunu başarmak güç, zira Derik’ten Efrin’e bir hat çekecek olsanız ve bunu Rojava olarak kabul etseniz Kürtler burada azınlıkta olur.
Nasıl yani?
Yüzdelere pek inanmıyorum ama Kürtler o bölgede takriben nüfusun yüzde 40’ını oluşturur…
İki blokun arasındaki farka dönecek olursak PYD ve TEVDEM Kuzey Suriye için federal yapı istediklerini söylüyorlar. Ve bunu sadece Kürtler adına değil, diğer halklar yani Araplar ve Hristiyanlar için de istediklerini savunuyorlar.
KUK ne kadar desteğe sahip?
Bunu ölçme imkanı yok zira seçim yapılmıyor. Ancak KUK’a bağlı partiler Haseke’de kayda değer desteğe sahip. Ancak Efrin ve Kobane’ye doğru bu destek önemli ölçüde azalıyor. PYD ve YPG özellikle Kobane’de çok seviliyor. Bir de KUK’u desteklemedikleri halde Barzani’ye sempati duyan önemli bir kitle var.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle Rojava sıkça karşılaştırılıyor. Aralarında benzerlik var mı?
Irak Kürdistanı’nda siyasi dinamikler çok farklı. Orada iki farklı bölgeyi yöneten iki siyasi parti var. KDP ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB). Evet onları birleştiren bir (Irak) Kürdistan parlamentosu ve (Irak) Kürdistan Bölgesel Yönetimi var ama birçok yönden ayrılar. Bu bölünmenin önü Rojava’da alındı. KUK’un gücü ve toprağı bölme girişimleri engellendi. Rojava çok daha bürokratik ve daha düzenli. Bir de bariz ideolojik farklılıklar var tabii.
Biraz YPG öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri’nden bahsedelim. YPG mi bütün kararları veriyor?
SDG ile YPG arasında pek fark yok. Sadece aynı grup için iki farklı isim kullanılıyor. SDG farklı grupların kurduğu bir koalisyondan oluşuyor ama baskın güç YPG.
Çoğunluğu Kürt ama değil mi?
SDG’ye ‘Kürt’ demek artık imkansız, zira YPG, saflarına çok fazla Arap katmaya başladı, özellikle Menbiç ve Şedadi’de. Türkiye kökenli Kürtlerin katılımında düşüş var. Tüm kantonlarda askerlik Hristiyanlar dahil olmak üzere herkes için mecburi. Bu, onların ille de cephede savaşacakları anlamına gelmiyor. Hristiyanlar bu uygulamadan rahatsız ve Süryani patrikliği geçtiğimiz günlerde kınama metni yayınladı.
Peki Araplar kanton sistemini destekliyorlar mı?
Sahadaki realiteyle baş etme yollarını arıyorlar. Baskın güç kim ona bakıyorlar. Üstelik kanton idaresinden maaş alıyorlar. Bu 30 ile 50 dolar arası bir miktar. Yani Kürtlerin aldığı maaşın aynısı. Aileleri YPG’li aileler gibi koruma altındalar.
Rojava deneyimi PKK’yi değiştiriyor veya dönüştürüyor mu?
Bunu tespit etmek zor. Rojava yönetim kadrosunda PKK’liler var ama PKK her şeyi ayrı tutmaktan hoşlanıyor. Kendi kurallarını değiştireceklerini sanmıyorum ama eldeki gerçeklerle de baş etmeleri gerekiyor. Herkes PKK’li kadrolar gibi yaşayamaz. PKK kadrolarıyla YPG’li savaşçılar arasında fark var. YPG’liler arasında evlenip aile kuran çocuk sahibi olanlar var. Bir de YPG’lilerin arasında bir süreliğine savaşa katılıp yeniden sivil hayata dönenler var.
PKK ile Rojava yönetimi arasındaki ilişkiyi tam olarak nasıl tarif edersin?
Kandil-Rojava ilişkisini çözmek oldukça zor. Kandil’de zaman geçiren birçok yönetici var. Ancak kendi özgür idareleriyle mi hareket ediyorlar yoksa Kandil’in onayıyla mı kestirmesi güç. Ancak geçtiğimiz günlerde üst düzey PKK yöneticilerinden Rıza Altun’un bazı açıklamaları oldu. Rojava’ya müdahalenin ‘öneri’düzeyinde olduğunu savundu. Aynı zamanda Rojava yönetimini federalizm projesini yeterince anlatmadığı ve (tüm kesimleri kucaklayan) ‘Kuzey Suriye’ yerine halen (sadece Kürtleri çağrıştıran) ‘Rojava’ ibaresini kullandığı için eleştirdi.
Abdullah Öcalan Rojava için ne anlam ifade ediyor?
Rojava fikrini, oluşturan, şahsında ‘Rojava devrimi’ dedikleri sistemi barındıran kişi olarak görülüyor. Resimleri her yerde var. O bir sembol.
Misal; Türkiye ile Öcalan arasında varılacak bir anlaşma gereği Rojava yönetimi kantonları Efrin’le birleştirmesinden vazgeçecek olsa ve karşılığında Ankara Rojava’yla ilişkileri normalleştirse, Efrin üzerindeki ambargoyu kaldırsa ve örneğin Kobane’nin yeniden inşasını üstlense, Suriyeli Kürtler buna razı olur mu?
Bu bir hayli zor, zira Rojava yönetimi uzun zamandır Efrin’i diğer kantonlarla birleştirmekten söz ediyor. Bundan vazgeçmek prestijlerini çok zedeler. Ancak Rojava yönetimi aynı zamanda gayet pragmatik davranabiliyor. Eğer Efrin’in Suriyeli muhalifler tarafından artık abluka altına alınmayacağı, güvende olacağı ve Suriyeli Kürtlerin Türkiye üzerinden herhangi bir engel veya yaptırımla karşılaşmadan Efrin’e rahatça girip çıkmalarının garantisi verilirse ve eş zamanlı ek olarak Öcalan ile Türkiye’deki barış müzakereleri yeniden başlatılırsa belki olabilir. Ama bunun gerçekleşebilmesi için karşılıklı güven şart.
Peki ya Öcalan böylesi bir anlaşmanın garantörlüğünü üstlense, kefil olsa?
Rojava yönetiminin Öcalan’ın söylediği herhangi bir şeye karşı çıkması çok zor. Ama Öcalan da aptal değil. Kendi inandırıcılığını zedeleyecek bir şeye kendisini angaje etmez. Muhtemelen her yöne çekilebilecek muğlak ifadeler kullanır. Her halükarda Türkiye’den somut bir takım tavizler koparmadan örneğin yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi bir herhangi bir anlaşmaya yanaşmaz.
ABD defalarca YPG’nin kantonları birleştirmesine destek vermeyeceğini açıkladı. Aynı zamanda SDG’ye Rakka operasyonu için kilit rol biçiyor. YPG, ABD kantonları birleştirmesine yardım etmeden Rakka operasyonunda yer alır mı?
TEVDEM yetkililerinin öne sürdükleri koşullar arasında siyasi statülerinin tanınması, yani ‘Kuzey Suriye Federasyonu’nun tanınması ve Suriye barış görüşmelerinde yer almak var. Kantonları birleştirmelerine destek almadan Rakka operasyonuna katılma ihtimalleri çok düşük. Amerikalılar Kürtlerin gönlünü almak için YPG’ye daha fazla silah vermeyi teklif ediyor. Amerikalılar koridor konusunda olumsuz tavrını sürdürürse YPG el Bab’ı almak için Rusya ile birlikte çalışır. Rusya’nın desteğiyle olup olmadığı yüzde 100 teyit edilemedi ama son süreçte YPG, Efrin’den doğuya doğru ilerleyerek 10 köy ele geçirdi. Bab ile ön cepheleri arasında 25 ila 30 kilometre mesafe kaldı.
Beş yıllık bir öz yönetim sürecinin ardından Rojava Suriye’nin geri kalan kısmından ne kadar ‘ayrı’?
Gitgide daha fazla ayrılıyor. Örneğin, Suriye milli eğitim sistemine bağlı okullar peyderpey kaldırılıyor. Yerlerini Kürtçe dilinde eğitim yapan yeni okullar alıyor. Ancak Hristiyanlar kendi Hristiyan eğitimlerini sürdürebiliyor. Kanton yönetimi bu yönde resmi kararını açıkladı. Arapların da kendi okulları var.
Bu okullar merkezi Şam hükümeti tarafından maddi destek görüyor mu?
Yeni okullardaki öğretmenler maaşlarını doğrudan kanton yönetiminden alıyor. Yeni eğitim sisteminde yer alan ve geçmişte devlet okullarında görev yapan öğretmenlerin maaşları ise merkezi hükümet tarafından otomatik olarak kesiliyor.
Rojava yönetimi maaş ödeyecek parayı nasıl sağlıyor?
Halkı vergilendirerek, bir de petrol gibi kuzey Suriye’deki doğal kaynaklardan edinilen gelir sayesinde.
2012’de kanton yönetimi kurulduktan sonra doğan çocuklar Arapça öğreniyorlar mı?
Evet ama ikinci dil olarak.
Suriyeli Kürtler iddia edildiği gibi laik mi?
Bence Suriyeli Kürtler genelde laik çünkü Suriye’nin geneli laik. Bunun PKK ve YPG ideolojisiyle herhangi bir bağlantısı yok. Suriyeli Kürtler pek dindar sayılmaz ve başını örten pek fazla kadın yok.
Rojava’da kadın hakları hakkında pek çok konuşuluyor. Kadınlar gerçekten güçlüler mi?
Rojava’da kadınlar hiç olmadıkları kadar güçlü. Öyle ki PYD karşıtı partilerde dahi ‘Erkeklerin artık gücü kalmadı’ şeklinde şakalar yapılıyor. Çocukların evlenmesi ve Suriye’de hala geçerli çok eşlilik yasaklandı. Toplumda yer yer dirençle karşılansa da kadın haklarını güçlendirmeye yönelik yeni yasalar tasarlanıyor. Anahtar konumda epey fazla kadın var. Oysa Barzani’ye yakın partilere baktığımızda kadın sayısı neredeyse sıfır. YPG saflarında birçok kadının bulunmasına karşın mecburi askerlik sadece erkekler için geçerli
Esad rejimi ile Suriyeli Kürtler arasındaki ilişkileri nasıl değerlendiriyorsun? Özellikle rejim uçakları Haseke’de YPG mevzilerini bombaladıktan sonra?
Kanımca YPG Haseke’deki durumdan memnun kaldı çünkü Esad rejimine mesaj verildi. Mesaj şuydu: “Zannetme ki bedel ödemeden Türkiye ile birlikte arkamızdan iş çevirebilirsin.”Biliyorsun, o sıralar Türkiye ile Esad rejiminin Kürtlere karşı gizlice anlaştıkları söyleniyordu. ABD uçakları rejim uçaklarını Haseke’den kovdu. Ancak Türkiye’nin Cerablus’a müdahalesi dengeleri yeniden değiştirdi. ‘Türkiye, Esad rejimi, İran ve Rusya’yla anlaştı‘ algısı oluştu.
Bu durumda Haseke’deki olaylar rejim ile YPG arasında çatışmaların süreceğine mi işaret ediyor?
İlle de değil. Zira çatışmalar daha ziyade yerel düzeyde yaşanıyor. Örneğin Kamışlı’da Esad yanlısı Hristiyan milisler ve Rojava yönetimine bağlı asayiş güçleri arasında kontrol noktaları yüzünden çatışmalar yaşandı. Esad’ın stratejisi öncelikle muhaliflerle mücadele etmek. Yeterince güçlü hissettiğinde Kürtlere yönelecektir. Çünkü Kürt bölgesinde zengin enerji ve tarım kaynakları var. Oraları Kürtlere bırakmak istemez.
Rejimle Kürtler arasında hiç temas yok mu?
Kamışlı’da rejimin kontrol ettiği bir havaalanı var. Kamışlı ile Şam arasında sivil seferler var. Eskiden Şam’dan ilaç gelirdi ancak rejimle gerginliğin ardından ilaç gelmemeye başladı. Kobane ve Cizire kantonlarında ilaç stoklarındaki düşüş büyük sorun haline geldi. Ancak petrol ürünleri vesaire üzerinden bir takım ticari anlaşmalar sürüyor.
Suriyeli Kürtler ve ABD özel kuvvetleri arasındaki ilişkiler nasıl peki?
Tam bilemiyorum. ABD özel kuvvetleri orada burada seferi halde görünüyor ancak onlara yaklaşmak yasak. Özellikle de YPG armalarıyla görüntülendiklerinden beri. YPG, ABD ile işbirliğini daha ziyade taktiksel olarak görüyor. Ancak yerel halk bu işbirliğinden son derece memnun. PYD sempatizanı veya karşıtı olsun herkes Batılıları çok seviyor. Ve PYD karşıtı partiler arasında ABD ile işbirliğini kınayan kimseye rastlayamazsınız. ABD’nin desteğinin iyi bir şey olduğunu söylüyorlar ve daha fazlasını istiyorlar. Suriyeli muhalifler ve Esad rejimin tersine Suriyeli Kürtlerin tümü Batı’yı destekliyor.
AMBERİN ZAMAN
diken.com
Rupela nu'nun notu.
KUK (ENKS) dir.