Dün gibi hatırlıyorum ve keşke katledilmeselerdi de şu güzel günleri, referandum heyecanını bizlerle birlikte yaşayabilselerdi. Dr. Şerefkendi, Dehkurdi, Erdelan ve Abduli Kürd diplomasisi için 17.9.1993 te Berlin Sosyalist İnternasyonal toplantısına katılmışlardı. PSK camiası adına da ağabeyim Memo ve Sertaç Bucak ve bende bir yolunu bularak iştirak ettik. Sayın Celal Talbanide ekibiyle bu toplantıda hazırdılar. Gündem ve trafik yoğundu. Kürdleri temsilen gelen temsilcilerde ciddi bir diplomasi çalışması vardı.
Toplantı şuanki Alman parlementosu olan „Reıchstag“ta idi. Enternasyonal toplantısında kimler yoktu ki?. Birçoklarını şahsen tanımıyordum. Aralarında Kürtlerin dostu sayılan Corc Abbas gibi şahsiyetler dahi varlardı. Türkleri temsilen ise Ercan Karataş ve beraberindeki ekipin yanısıra Cengiz Çandar gibi gazeteciler varlardı. Selim Çürükkaya da birilerinin şemsiyesi altında delege olarak toplantıya iştirak etmişti.
Selim Çürükkaya daha yeni Avrupa’ya gelmiş ve ayağının tozuyla, PKK adına hararetli bir şekilde faaliyet yürütüyordu. Enternasyonal Toplantısında arada bir, S. Çürükkaya‘nın, Cengiz Çandarla münakaşa ettiklerini bizimkilerden duyuyordum. Herkeste bir telaş bir koşuşturma mevcuttu. Kimileri basına haber yollamak için neredeyse birbirlerini çiğnerlerken, biz mütevaziler ise „LOBİ“ çalışması ile meşguldük. Bu mütevaziler arasında sayın Dr. Şerefkendi ve ekibinide kesinlikle saymak gerek. İlerlemiş yaşına rağmen, sayın Şerefkendi de ozamanlar, enaz bizler kadar enerjik ve heyecan doluydu.
Dr. Şerefkendi, üç yıl önce Viyanada terörist İran rejimince katledilen Dr. Qasımlo‘nun yerine İ-KDP genel sekreterliğine getirilmişti. Bu yüzdende sayın Şerefkendi adeta Sosyalist Enternasyonal toplantısında, Qasımlo‘nun boşluğunu hissetirmemek için, büyük bir coşkuyla diplomatik çalışmalar yaparak Kürdlere yeni dostlar kazanma telaşı içerisinde idi. Oysa düşmanlarda boş durmuyorlardı. Sarıklı ve cübbeli zebaniler, Kürt ileri, gelenlerini katlederek, CENNETE gidecekleri düşüncesi içerisinde idiler. Bunun içinde, hem içerde, hemde dışarda Kürtlere karşı fetva biçiyorlardı. Yurt dışında, Qasımlo türü cinayetlerin bir daha yaşanmaması için duyarlı davranan KOMKAR camiası, Sosyalist Enternasyonal toplantısı öncesi İ-KDP‘ye koruma teklifinde bulunmasına rağmen, teklif ne yazıkki geri çevrilmiş ve sonrası ise olanlar olmuştu.
Geceydi tarih 17.9. 1992 di. TV haberleri, Berlin’de dört Kürt ileri geleninin katledilmesini duyuruyorlardı. Herkesi bir telaş almıştı. Bunun üzerine bende Kek Saleh Raşidi arıyor ve C.Talabani için endişelendiğimi belirtiyorum. Kek S. Raşid ise C. Talabani‘nin şu an kendi yanında ve durumunun iyi olduğunu, fakat ehmiyet için koruma istiyeceğini dile getiriyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde öğreniyoruzki katledilen kişilerin çoğu İ-KDP mensubu. Ağabeyim M.Şahin bu nedenle Berlin‘de kalarak olayın aydınlanması ve katillerin biran önce yakalanması için yoğun bir diplomasi çalışması yaparak, basını bu konuda duyarlı kılmaya çalışıyordu. Sabahın erken saatlerinde KOMKAR Berlin, adeta basın ve meraklıların çekim merkezi haline geliyordu. KOMKAR Berlin bu yüzden, hem basının hemde Kürt, Alman ve İranlıların taziyeleri kabul adresi oluyordu. KOMKAR Berlin‘in bu konuda duyarlı olması ve olayın hem takip edicisi hemde üzerine gitmesi sonucu, kısa zamanda ciddi bir kamuoyu yaratarak, Katillerin biran önce yakalanmasını sağlamıştır. Şayet KOMKAR Berlin ve ağebeyim M.Şahin‘nin , olayın aydınlanması ile ilgili çabaları olmamış olsa idi, Mykonos Berlin vahşetide, bir Viyana Katliamı gibi satır altı edilecek ve kimi ekonomik çıkarlara feda edilecekti.
Annem Cemile, yine diğer konularda da olduğu gibi, yeni mağdur olanlara ev sahipliği etmiş ve herzamanki duyarlılığını göstererek, ayırım etmeden Doğu Kürdistanlılara da, bir hafta boyunca, Çocuklarınında katkıları ile birlikte dayanışmanın en güzel örneğini sergilemiştir. Bizler aile olarak, en baştada Annem, Paris‘ten, İsveç‘ten gelen misafirirleride ağırladık. Aralarında Kejal Mykonos ta katledilen Fetah Abdoli‘nin eşide vardı. Kejal başı dik ve acılarını geçicide olsa gönlünün derinliklerine demirlerken, soğukkanlılığın, duyguların bir yere kadar olabileceğini kestiremiyordu. Kejal tüm basın toplantı ve görüşmelerde soğukkanlılığını korurken, eşiyle vedalaşma zamanı geldiğinde ve binler onların naaşını, Tegel havaalanında Parise yollamaya hazırlanırlarken, birden Kejal‘ın dizlerinin bağı koptu ve yere yığıldı. Çünkü Kejal da bir insandı, duygu taşıyordu ve aynı zamanda realisti. 17 Eylül 1992‘de Berlin‘de üç değerli Kürdün yanısıra, birde kürd dostu olan Dehkurdi Mykonos denilen Restorantta, terörist İran İslam rejimince likide edildiler. Aradan tam 25 yıl geçmişti. Ve 17.9.2017 tarihinde Berlin‘de onların katledildikleri mekan önünde bir anma töreni düzenlendi. Tören İ-KDP tarafında organize edilmişti. Konuşmacılar arasında Mynonos katliamının açığa kavuşturulması ve sanıkların yargılanmasını sağlayan avukat sayın Joachim Erich ve Berlin hükümetini temsilen Belediye başkan yardımcılarından Dr.Klaus Lederer de vardılar. Sayın J. Erich avukat konuşmasında „Tetikçi Lübnanlı bir Şii olan Kazım Darabi adlı teröristtü, fakat esas katliamın fermanı İran rejimince verilmişti“ dedi. Bilindiği gibi mahkeme tam üçbucuk yıl sürmüş ve bu işi örgütleyip, karar verenlerin kim oldukları açığa çıkarılmıştı. Bunlar arasında Ali Akbar Haşimi Rafsancani, Ali Khameneyi, gizli örgüt Savak başkanı Ali Fallahian gibi İran rejiminin en üst organlarında yer alanlar varlardı. İran rejimi ilk defa uluslararası camiada yargılanmış ve terör devleti olarak, Berlin mahkemesince onanmıştı. Tüm mahkeme masrafları 9 milyonu bulmuştu. Bunun aksine Austurya hükümeti 1989 da Viyana da katledilen Dr. Qasımlo‘nun ardından, İranla 6 milyar Marklık ticaret antlaşması yaptmıştı. İnsan denen varlığın değeri ne? Görünen o ki günümüzde bir çok şey sadece GÜÇ ve MADDİYATla ölçülüyor. Bizler Berlin‘de bir güçtük ve Viyana ise, kürtler için bir zayıf halka, hatta zaaflıktı.
Referanduma üç beş gün gibi sayılı günler kaldı. Çok ciddi bir pravakasyon yaşanmadıkça bu referandum yapılacaktır. Kürtler bulundukları her alanda bu günü bir bayram sevinci olarak karşılayacaklar ve Kürt düşmanı tüm zebaniler kahrolarak kendi cennetlerine yolcu olacaklardır. Dökülen kan, gözyaşı ve yere düşen tüm bedenler özgür bir Kurdistan içindi ve o günler yakındır.