Suriyeli Kürtlerin kendi topraklarında hiç bir zaman hakları ve hukukları olmadı. Baba Esad döneminden önce başlamak üzre bu baskı ve zulüm politikası hep var oldu. Vatandaş olma haklarında bile yoksun, kimliksiz bir vaziyette yaşanmaktaydı. Hem Öcalan hem de Suriye devleti onları Serxeti olarak tanımlar, yani sınırın diğer tarafı, Kuzey Kürdistan’dan oraya muhacir olarak geldiklerini söylemektedirler.
Şu anda içinde bulunduğumuz konum, ciddi bedeller ödenerek, geldiğimiz bir durumdur. Bunu dost ve düşman herkes bilmektedir. Toprağa düşen on binlerce genç canımız, Suriye devletinden ziyade, İŞİD canavarlarına karşı savaşta kaybettiğimiz değerlerimiz olduğu unutulmamalıdır.
Uluslararası bu islamcı güruhu üzerimize saldırtan, Kürdistan’ı parçalayan dört haydut devletten başkası değildi. Bu sömürgeci dörtlünün ortaklaşa destekledikleri bir plan ve projeydi.
Bu kara sakallı fanatikler, Peşmerge güçlerinin de büyük katkısıyla yenilgiye uğratılarak halkımız korundu. Ancak sömürgeci Suriye devleti ile ciddi sayılabilecek bir savaşımız veya hesaplaşmamızın olduğunu söylemek pekte gerçekçi değildir.
Suriye devletinin, Kürtlere yönelik bir savaş cephesi açmaması da göz önünde bulundurulmalı.. Yani devlet kendi iç savaşının yoğunluğu sebebi ile Rojava'ya saldırı fırsatı bulamadı. Bu durum, orada halkımızın üretim, barınak ve diğer yaşam koşullarının tahrip edilmemesi bir avantaj anlamına gelmekteydi. Yıkım olmadan amacına ulaşmak, savaşmaktan daha galip bir durumdur. PYD’nin bu dönem akıllıca bir politika uyguladığını söylemek hiç te abartı değildir.
Bu durum Rojava güçleri ve rejim arasında karşılıklı, zımmi bir destek ve sempati yaratmıştır.
Bu senaryo daha önce, 1920’ler de Kürtlerin karşılıksız M. Kemal’e verdikleri destek ve Lozan Antlaşması sonrası Kürdistan’da yapılan katliamlar dönemi ile aşırı benzeşmektedir.
Şimdi aynı oyunu Şam hükümeti PYD ile gerçekleştirmek peşindedir.
Sahada bulunan güçlerin yanında olmadığımız için herşey çok net bilmemiz imkani değildir. Ancak eleştiri, korku ve endişelerimizi, yurtsever kamuoyu ile paylaşmak bir sorumluluk gereğidir.
Sömürgeci devletler başları dara düştüklerinde her zaman Kürtsever, rahata kavuştuklarında Kürdün katili olurlar. Tarih bu dersler ile doludur. Biz her parçada fazlasıyla bu yalan sözlere ve ihanetlere hep kandık.
Rojava’da yürütülen kanlı savaşta halkımızın yanında maddi manevi olarak siper aldık.
Bir dönem “Rojava devrimi” diye abartılı bir propaganda yapan PKK, giderek içeriğini boşaltıp Rojava ve Kürdistan terimlerini kaldırarak, bu kadim coğrafyanın adını Kuzeybatı Suriye olarak değiştirmekle başladı. Aynı zamanda Kuzeyde Rojava’ya destek sunan yurtsever dalgayı “Hendek”savaşında küçük hesaplara yok etti.. Böylece çok hareketlenen Kuzey güçlerine ve siyasetine ağır bir yenilgi yaşatarak mevcut enerjiyi heba ettiler. Aynı zamanda Türk devletinin operasyonlarına karşı çıkacak olan Kürt güçlerini sıfırlayarak, “iç huzur” sağlandıktan sonra, devletin saldırgan politikası cesaretlendirdi. Rojava’nın işgal girişimi Kuzeyde oldukça sessizce karşılanmasının asıl nedeni hendek siyasetinin doğurduğu bir sonuc oldu. Kendi dümen suyunda yürümeyen HDP de bu kirli tezgaha gelerek on binlerce insanın tutuklanmasına sebep olmuştur.
Devletin her karşı saldırısında biraz daha Türkiyeli ve kardeşlik naraları atmalarına rağmen, onlara bir fayda sağlamamıştır.. Tepe yöneticileri bugünde şaşkın bir politika yürütmektedirler.
Bunu gidermenin tek yolu, diğer legal zeminde mücadele eden Kürt parti ve güçleri ile ortak bir odak oluşturmak, Kandil ve İmralı’dan uzak durmaktır.
Her defasında Türk Cumhur reisi gibi, KCK nin tepesindekilerinden günah çıkarmaktalar. Geçenlerde sorumlularından biri Avrupalılar tarafından kandırılarak “çözüm süreci” sekteye uğradığını söylemişti.
Şimdi de sekteye uğratma anı Suriye’deki Baas artıklarına gelmiştir. PYD yetkililerinin açıklamalarına bakılırsa Rojava devriminin kapıları, geriye doğru aralanıp “Cenevre değil çözüm yeri Şam dır” diyerek, tekrar bilerek halkımızın kaderini saptırmaktadırlar. Kandil’in Rojava’ya yönelik bu Baasçı ve müdahaleci tavrı şiddetle red edilmelidir.
Güney parçasıyla birleşmek konusunda bu hassasiyeti göstermeyen bu anlayış Şimdi aynı rejimin yedeği olmak için ellerinde güllerle koşmanın anlamını bilen var mı?
İnsan ulaştığının nankörü veya elindekinin kıymetini bilmezmiş.
Daha önce aynı tehditlerle karşılaştıklarında Afrin ve Kobani'ye yardım etmeyerek yalnız bırakıp, anlaşmadan kaçan taraflar ve Türk devletinin işgaline onay veren bu rejimdi.
Statüsü belli olmayan bir anlaşmaya yanaşma, eski halin devamını talep etmekten başka bir anlamı yoktur..
Böylesine kaypak, hakları gasp etmiş, bir rejime güvenerek garantör ülkeler olmadan masaya oturmak ahmaklık değilse Kürdü satmaktır. Veya rejim ile anlaşmalı bir tattaravali oyunudur..
Yanlışı cezalandıracak bir mahkememizin bile olmaması siyaset tüccarlarını pervasız yapmaktadır.
Ödenen bu bedel, ölen gençlerimizin ölmüş bedenleri değil, onların kazandığı Kürt toprağı ve halkının özgür yaşamıdır.
Rusya, ABD, Suriye ve Kürt tarafı olarak, oluşturulacak bir ortak masada çıkacak çözüm desteklenmelidir. Ancak Cenevre'de red edilmelidir. Uluslararası katılımın çokluğu bizim için asla bir zarar değildir. Ve Rojava davasını savunacak yüzlerce Kürd aydını buna hazırdır.
Bu dönem ağırlıkta belli imkanları elinde bulunduran HDP vekilleri ve diğer Kürd partilerinde de bir çıkış beklemek hakkımızdır.
Hiç olmazsa seçilmiş vekiller topluca BM, Avrupa parlamentosuna veya Ankara’da bulunan yabancı temsilciliklere başvurup Kürd halkına destek talep etmelidirler. Son dönemlerde kişisel çıkışların gündem olduğu “burası Kürdistan'dır” söylemleri, vekillerimize, vekillik yapacak önemli bir etkinliktir. Bunları bile kendilerine örnek alıp benzer bir yöntemle afişe sayılacak sözlü veya görsel bir eylem yapmaları önemlidir. Böylece devletin Kuzey parçasında, yürüttüğü saldırgan politikalar deşifre edilerek, caydırıcı bir hamle olabilir..
Ülkemizdeki bu edilgen duruma müdahale durumunda, Avrupa’da yaşayan çoğu sırf karınlarını doyurmak için buralara gelen kitlenin vicdanlarını sızlatabilir..
Herşeye rağmen hükümeti destekleyen, Koruculuk, ihanet, işbirliği, alçaklık, yapanlar bugün bizden fazla olabilirler. Ancak bizim kadar inanç ve doğruları savunacak yürekleri yoktur. İnsanlık, tohumun kayayı bile parçalayarak filiz verdiğine şahittir.
Bir dönem daha kaybedebiliriz ama düşmanımızın da başarı elde etmemesi için hep bir çaba içinde olmalıyız..
Kürdistan adı bile sizi deli etmeye yeter …