Zerzevan Konağında büyüleyen sergi

.

TİGRİS HABER / Mümin Ağcakaya

Norveç ve Avrupa’nın tanınan ressamlarından Hakan Yaşar’ın Diyarbakır’da, Tarihi Zerzevan Konağında ‘Her İnsan Bir Dünyadır’ adıyla açtığı resim sergisi izleyenleri büyülüyor.

 - Konya Cihanbeyli’de doğan Hakan Yaşar’ın karikatürle başlayan resim yapma ilgisi, ona tanınmış ressam olmasının yolunu açtı. Ressam Hakan Yaşar, yaşam serüvenini, yaptığı resimleri Tigris Habere anlattı.

Norveç’in tanınan ressamlarından Hakan Yaşar, izleyenleri adeta büyüleyen resimlerini tarihi Zerzevan Konağında ‘Her İnsan Bir Dünyadır’ sergiledi. Tarihi konaktaki sergi,  28 Kasıma kadar gezilebilecek.

Konya’nın Cihanbeyli’ye bağlı Kel Hasan Köyünde doğan Hakan yaşar yedi yaşındayken Kulu’ya taşınırlar. İlkokula başladığında karikatür çizmeye de ilgisi gelişir. Ailesi on dört yaşındayken Norveç’e taşınınca  yaşam serüveni burada devam etmeye başladı. Norveç’te okul hayatından sonra bir süre hizmet sektöründe çalışır. Daha sonra kendisine ait otel ve cafe gibi iş yerlerini işletmeye başlar. Bir taraftan bu hizmet sektörlerini işletirken, resimle ilgilenmeyi de ihmal etmez. Sanatçı Hakan Yaşar resim yapmaya olan ilgisinin nasıl geliştiğini şöyle anlatmaktadır;

‘Bir gün er veya geç patlama oluyor’

“Her zaman resimle ilgilendim. Genelde figüratif çalışmalarla ilgilendim. Çünkü insanlar ilgi alakamı daha fazla çekiyordu. Onların yüzündeki yaşanmışlıklar bana özel bir haz veriyordu. Onları çizmek, anlatmak istiyordum.” Diyen sanatçı Yaşar, hikâyesine şöyle devam ediyor;

“İnsanın içinde sanat varsa bir gün er veya geç patlama yapıyor. Benim de genç yaşlarımda oldu. Neyim varsa hepsini sattım. Patron olmaktansa sanatın kölesi olurum diye bir şey tutturdum. Gerçek anlamda sanatın köleliğini yaptım.

Ünlü bir gurmeydim

Norveç merkezde üç katlı bir yer aldım. Orada atölye, galeri şeklinde kullanarak uzun bir süre çalıştım. Sadece üretim amaçlı, teknik geliştirme, boya yapımı, çerçevesinden birçok şeye. Bunların hepsini deneyerek, bayağı da hatalar yaparak. Bu çalışmamda eski mesleğimin de bir yararı oldu diyebilirim. Çünkü yaparken dengeyi daha kolay kuruyordum.

Norveç’in en ünlü gurme aşçılarından biriydim. Buradan edindiğim alışkanlıkla; yaptığım boyaların dengesini tutturma, bana daha kolay geldi. Bir süre çalıştıktan sonra Norveç’te ilk sergimi açtım. Yoğun bir ilgi gördü.

Norveç aslında klasik figüratif sanatın anasıdır. Ornedrum diye dünya çapında bir ressamları vardır. Tüm müzelerde çalışmaları sergilenmektedir. Onun da birçok öğrencisi vardır. Norveç’te rekabet büyüktür.

 Benim kökenimin Mezopotamya olması, orada yoğrulmuş olmam bana iki ayrı duyguyu yaşatıyordu. Bu duyguları ben çalışmalarıma yansıtabiliyordum. Norveç’te halkı da duygusaldır. Bu yüzden vermek istediğim mesajları da bir nevi ulaştırabiliyordum. İlk sergim yoğun bir ilgiyle karşılaştıktan sonra; öz güvenim gelişti. Çünkü bu insana güç veriyor.”

Tokyo’daki yarışmada onur ödülü

Katıldığı yarışmalarla ilgili bilgi veren ressam Hakan Yaşar, şöyle devam ediyor; “2019 da Tokyo da bir yarışmaya katıldım. 3500 ressam ve 5500 eserle katılan Tokyo Art Expo’da, ‘Kadın ve Tanrı’ adlı eserle onur ödülü aldım. Bu resmi de Diyarbakır’da sergileyeceğim.

2020’de bir sergiye daha katıldım. Aslında o zaman Avrupa’nın birçok ülkesinde sergi yapacaktım ama pandemiden dolayı tüm sergiler iptal oldu.

Resimlerim iki haftada satıldı

2020’de Norveç’in Bergen şehrinde bir kuaför benden iki resim satın aldı. O arada tüm sergilerim durmuştu. Kendisinin de bir yeri vardı. Kuaför ama normal bir kuaför değildi. Dünya çapında birincilikleri olan, tanınmış bir kuafördü. Bana; ‘Burada sergi açabilirsin’ dedi. Söylediği mekân sergi için uygundu. Benim içinde fark etmiyordu. Müzede sergi açmayı sevmiyorum. Çünkü müze sanatçı mezarlığıdır. ‘Niye olmasın’ dedim. ‘Amaç halka ulaşmak değil mi?’ dedim. Resimlerimi orada sergiledim. İki haftada tüm resimlerim satıldı. Norveç’in en büyük televizyon kanalı bu sergiye ilgi gösterdi.

 Bu tarz bir sanatın kuaförde sergilenip iki haftada hepsini satılması Norveç’te satış rekoru kırdı. Bu program aynı şekilde Almanya’da Çek Cumhuriyeti’nde, Fransa ve İskandinavya’nın birçok ülkesinde yayınlandı.”

Hitler’in akıl hastanesini atölye ve galeriye çevirdim

Hakan Yaşar, hayat hikayesine devam ediyor, şunları söylüyor;

“1940’lı yıllarda Hitler döneminde yapılmış bir bina aldım. Beş katlı eski bir akıl hastanesi olarak kullanılmış bir binaydı. Orada tek başıma olmam hoşuma gitti. Orayı atölye, galeri olarak değiştirdim. Çalışma alanları yaptım. Otuz yatak odası vardı. Bende kalmak isteyenler yerin var mı dediğinde sana on oda vereyim diyorum. Orada dengbejleri dinliyorum. Bazen nu çalışırken meme resmi yapmış diyorlar. Ben de dengbejlerin konuları da meme üzerine diyorum.

Çalışma sürecim uzun oluyor. Günde neredeyse 17-18 saat çalışıyorum. İzin günlerim böyle sergilere gelmem benim izin günlerim oluyor. Her ne kadar stresli de geçse. Bizim için her sergi bir düğündür. Stresiyle, her şeyin hazır olmasıyla, masrafıyla bir düğündür.

Diyarbakır Bağlar Kökenliyim, Terkanlıyım

Bu sene bir İstanbul Lütfi Kırdar da bir sergi teklifi vardı. Oraya on adet çalışma gönderecektim. Her ne kadar Konya’da doğmuş olsam da Diyarbakır Bağlar kökenliyim. Hiç gelmemiştim. Çok da gelmek istiyordum. Hazır İstanbul’a gelmişken ha on çalışmayla gelmişsin ha otuz çalışmayla. Sonuçta Türkiye’deki ilk kişisel sergimdir. Onu da burada yaparak bir nevi halkımla buluşmak istedim.

Burada yaptığım sergi de destek ve sponsor kabul etmedim. Her şeyi kendi olanaklarımla yapıyorum. Zaten sergi açılacaksa tarihi bir yerde olmalı. Diyarbakır denilince buraya kadar gelip de tarihi bir yerde yapmazsanız her halde nahoş olurdu.

Benim yaptığım sanatımda bu tarafın ve Mezopotamya’nın izi yok. Çünkü 31-32 senedir Avrupa’da yoğrulmuşum. Tekniğim daha çok Rönesans zamanını andırıyor.

İnsan nerede olursa olsun kökenine özlem duyuyor

Amed benim için önemli bir şehir. İnsan nerede olursa olsun, köküne bir özlem duyuyor. Bir ağacı kökünden çıkardınız mı nereye götürürseniz götürün, oranın suyunu aldığı için bir özlem duyar. Burası benim için ayrı bir değer taşıyor. Böyle güzel ve tarihi bir yerde çalışmaları sergilemek çok güzeldir. Çünkü ben taşı da toprağı da seven bir insanım. Betonu sevmiyorum. Doğayı ve doğal olanı seviyorum. Bu da burada var fazlasıyla var ve çalışmalarıma da uyuyor.

Bu serginin temel amacı halkımla buluşmak, bir şeyler öğrenebilmek ve bir katkı sunmaktır. Benim Norveç’te büyük bir yerim var orada bir okul açmayı düşünüyorum. Bir de sanat lobisi için düşünüyorum. Öğrenci yetiştirmek istiyorum. Biz çırak usta usulü çalışırız. Eğer bildiklerimi bir başkasına aktarıp, daha da geliştirebilirsem ne mutlu. Benim asıl hocalarım talebelerimdir. Talebelerimden çok şey öğrenmişimdir.

Sizi etkileyen kimler oldu?

Kütüphanelere gitmeyi seven bir insanım. Bir gün büyük bir resim kataloğu görmüştüm. Öncelikle Rembrant, Robens, Caravaggio, Leonardo Da Vinci gibi klasik ressamlara hayranlığım vardı. Orada bir albüm gördüm. Norveç’in ünlü ressamlarından Odnedrum adında. Çalışmaları çok hoşuma gitti. Yaşanmışlığını okudum. Odnedrum’un kim olduğunu bilmiyordum. Kataloğun içindeki resimlere bakarken orada insanlara verdiği duygu beni çok etkilemişti. Bu sefer o tarza yöneldim. Bir kaç sene sonra onlar beni aşçı olarak gördüğü için, Odnedrum ailesi beni orada yemek yapmam için beni davet etti. Birçok ülkeden de öğrencileri vardı. Bunlara yemek yaparken eşi kendisine benim de resim yaptığımı söylemiş. Bir iki çalışmama baktı. Ben de ona o zaman; ‘Aslında resme başlama nedenim sizsiniz, hayatınızı okudum. Siz yapabiliyorsanız ben de haydi haydi yaparım dedim. Çünkü siz Norveçli olarak ne yaşamış olacaksınız ki bu kadar iyi resim yapıyorsunuz. Benim kökenim Mezopotamya, benim de verebileceğim çok şey vardır diye söyledim. O zaman güldük.

Norveç’te yaptığım sergilerde şu an beni onunla karşılaştırıyorlar. O bana şunu da söylemişti;’Kürtleri çok severim, sizlerin yaşanmışlıklarınız o kadar çok ki, içinizde melankoli var. Bu da bir sanatçının gıdasıdır, sizlere imkân verilirse, sizlerden çok iyi sanatçılar çıkar.’ diye aramızda geçen böyle bir diyalog ve bir anımız da oldu.

Geleceğe dönük olarak ne tür çalışmalarınız olacak?

Burada sergilediğim hiçbir çalışma buranın izlerini taşımıyor. Bir iki sene sonra buraya geldiğimde daha çok buraya dönük özellikle Kürt tarihini, değerlerimizi resmetmeye çalışacağım. Hep acıyla yoğrulma değil de, bunun dışında çok değerli şeylerimiz de var. Bunu kendimce tarihini, değerlerini resmedeceğim. Sanatın gücünü anlatmaya çalışacağım.

Kurdistan Haberleri

Üçüncü Dünya Savaşı - Arzu Yılmaz*
Eğer Danielle Mitterrand bugün burada olsaydı
Myles Caggins: Kürdistan petrolünün yeniden ihracatı için birçok adım atıldı
Dersim ve Ovacık belediyelerine kayyum atandı
Mesud Barzani: Her türlü barış girişimine destek veriyoruz