Haber Merkezi- Tarihçi Zeynep Türkyılmaz, 1938’te Dersim’de gerçekleştirilen katliama katılan bir askerin günlüğüne yazdığı notlarının deşifresini kaleme alarak, hem 1938’te yaşanan vahşetin gözler önüne koydu. Dr. Türkyılmaz, Dersim katliamının Erdoğan’ın özründen öteye gidemediğini ve katliamın nasıl yapıldığına dair bir yüzleşme meselesine dönüşmediğini söyledi.
Uzun yıllardır Osmanlı tarihi üzerine çalışan Dr. Zeynep Türkyılmaz, Almanya’daki Forum Transregionale Studien ve Freie Üniversitesi Küresel Tarih programında misafir öğretim görevlisi olarak çalışıyor.
Çalışmalarını Almanya’da sürdüren tarihçi Zeynep Türkyılmaz, 29 Kasım’da Agos’ta; 1938’te Dersim’de gerçekleştirilen katliama katılan bir askerin günlüğüne yazdığı notlarının deşifresini kaleme alarak, hem 1938’te neler yaşandığını, hem de söz konusu vahşetin kimi askerlerce nasıl icra edildiğini gözler önüne koydu.
Bugün de dağları ormanları tarayarak ovaya geldik. Bizim bölük Şam Uşaklarının başı olan Şeytan Ali’nin kafasını ve bir çok daha insan öldürerek hepsinin kafasını getirdi.Şimdi bizim bölük çok gözde, bütün zabıtlar kahraman bölük diyorlar. Ali Galip Paşa bizim bölüğün gözlerinden öptüğünü telefonla söyledi. Geceyi Ovacık’ın bir saat ilerisinde geçirdik. Yine çok yorgunuz….” diye başlayan dosya yazısına şöyle devam etmişti:
“Zorunlu askerliğini yapmakta olan bir asker tarafından, bizim kuşağın Ece Ajandası diye bildiği, eski adıyla Ece muhtıra defterine 27 Temmuz ile 25 Eylül arasında Osmanlıca yazılmış notlardan sadece birisi. Bazen bir, bazense birkaç farklı seferde çabucak karalanan, ancak her gün düzenli olarak tutulan bu hatırat, Dersim’de yaşanan vahşeti ilk defa emir komuta zinciri içindeki uygulayıcılarının perspektifinden, araya zaman girmeden, sıcağı sıcağına anlatıyor.
9 Ocak günü yazılan, ‘Çok canım sıkılıyor biraz sokağa çıktım,’sözleriyle başlıyor bu günlük notlar. Ondan önceki birkaç sayfa yırtılmış gibi görünüyor, ancak kim tarafından ve ne sebeple yırtıldığı muğlâk. Kesin olmasa da isminin Yusuf Kenan Akım olduğunu tahmin ettiğimiz bu Samsunlu gencin ne mesleğini, ne eğitimini ne de neyi sevip sevmediğini biliyoruz. Annesi babası kardeşleri ve birkaç iyi arkadaşı olduğunu öğreniyoruz notlardan. Hatıralar askere gitmeyi beklerken geçirdiği, boş zamanın bol olduğu bir dönemde başlıyor. Ara sıra sinemaya ve konsere gittiğini, roman okuduğunu, arkadaşlarına, akrabalarına ille de sevgilisi Nedime’ye bol bol mektup ve kart gönderdiğini biliyoruz.”
“1999’dan beri Dersim mesesi üzerine çalışıyorum”
Dr. Türkyılmaz hatırata ve Dersim katliamına ilişkin Rûdaw’a konuştu.
1938 yılında kaleme alınan hatırata nasıl ulaştığı konusunda Zeynep Türkyılmaz, şöyle dedi:
“İnsanlar bunu çok merak ediyorlar. Yeni bir arşiv açıldığında tarihçi arkadaşlar genellikle birbirleriyle paylaşıyorlar. Ben de Atatürk Kitaplığı’nın yakın zamanda internet üzerinden kullanıma açtığı dijital kaynaklarına girdiğimde birkaç kullandığım anahtar kelimeler vardır. Ben de ‘Dersim’ diye girdim ve karşıma bu hatırat çıktı. 1999’dan beri Dersim meselesi üzerine çalışıyorum. İlk başta 1937-38’de toplanılıp yatılı okula götürülen kız çocuklarıyla Dersim çalışmalarına başladım. Yani hep bir şekilde Dersim tarihi ve soykırımı ile ilgili çalışmalarım devam etti. O açıdan hangi arşive girerse gireyim bu meseleye bakarım. Atatürk kitaplığının arşivlerine de bu sebeple baktım ve bu hatırat ‘Dersim Hatıratı’ diye karşıma çıkınca böyle birşeyin konulmuş olmasına çok şaşırdım! İndirdim hemen ve okumaya başladım. Okumaya başladıkça tabii bu içerikte bir kişisel hatıratın internette bulunmasına hiç inanamadım.”
“Hatırata ulaşılmıyor”
“Hatırata şu anda ulaşmaya çalışmışlar ama bulamamışlar, belki kaldırılmıştır. Bilmiyorum, belki de başka bir tasnifte yayımlanmıştır ”diyen Türkyılmaz, “Dediğim gibi Dersim çalıştığım bir mevzu olduğu için tabii ki onunla ilgili arama yapmak hep aklımda olan bir şeydi, ancak arama sırasında da böyle bir materyalin karşıma çıkacağını hiç düşünmüyordum” diye konuştu.
Dr. Türkyılmaz, hatıratın, soykırıma dair şimdiye kadar karşısına çıkan en sarsıcı kaynak olduğunu söyledi.
“Erdoğan özür dilemişti ama…”
Hatıratın devlet nezdinde özür niteliğini taşıyıp-taşımayacağına ilişkin Zeynep Türkyılmaz, şu ifadeleri kullandı:
“23 Kasım 2011’de Başbakanlığı döneminde Erdoğan, 8 Ağustos 1939 tarihli bir belgeye atıfta bulunarak, 1936-1939 yılları arasında 13 bin 806 kişinin öldürüldüğünü belirterek, ‘Devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ve böyle bir literatür varsa ben özür dilerim ve diliyorum’ ifadesini kullanmıştı.
O dönemde Dersim ile ilgili bir araştırma önerisi verildi ve Meclis’te Dersim’e dair belgelerin toplandığı bir komisyon da kuruldu. Dilekçe komisyonun altında Genelkurmay’dan tutun, Dahiliye Nezaretine, ve Maarif’e kadar hepsinden belge toplandı, araştırma için çok kısıtlı bir şekilde izin verildi. Sonra onlar bir başka yere aktarıldı. Yani bu aslında Erdoğan’ın özüründen öteye gidemedi, katliamın nasıl yapıldığına dair bir yüzleşme meselesine dönüşmedi.
Ayrıca aileler açısından bir devamlılığı da olmadı. Bahsettiğim dilekçe komisyonuna gönderilen bir çok dilekçe vardı ve ben o dilekçelerin bir kısmını gördüm. Dilekçelerde, mezarları öğrenmek, tazmin edilmek ve kayıplarının bulunmasını istiyorlardı. Sonuç olarak bunların hiçbirisi yapılmadı. Neticede diğer hiçbir örnekte görmediğimiz bir özür oldu ama bunun beraberinde getirdiği yükümlülüklerin hiçbiri yerine getirilmedi. Bunun için de biraz havada kalan bir özürden bahsediyoruz.”
Dersim katliamıyla ilgili benzer hatıratlar var mıdır? Sorusuna Türkyılmaz, hatırat kaynağı gibi bir kaynağın çıkmasının zor olduğunu vurgulayarak, şöyle dedi:
“Böyle bir kaynak var mıdır? Emin değilim. Bence kendisi çok ilginç bir kaynak. Bu tür yüzleşmeler, tanımalar genellikle siyasi süreçler. Bir kaynak bulundu ve ‘her şey değişti’ denilecek birşey değil, evet bu şimdiye kadar belki en sarsıcı kaynaklardan birisi ancak bugüne kadar yapılmış, yazılmış çok şey de var. Kız çocuklarının alındığı, sürgünü ve başka şiddet anlatılarını yaşayanların ağzından biliyoruz. Bunlar Dersim toplumu tarafından bilinen şeyler. Bunların genel kamuoyunca da bilinmesi gerekiyor.”
“Bulunan kaynağın hukuki süreci olacağını düşünmüyorum”
Dr. Zeynep Türkyılmaz, “Gerekli yüzleşme olacak mı?” Sorusuna, “Bence bu konuda en önemlisi ya bir sosyal bir konsensüs olacak ki bunu da çok görmüyoruz. Ya da hukuki süreç işleyecek ama onun da politik şartlarını görmüyoruz. Bulunan kaynağın da hukuki süreci olacağını açıkça düşünmüyorum” diye yanıtladı.
Hatıratı yayımladıktan sonra beklenildiği gibi sert bir tepkiyle karşılaştınız mı? Özellikle sosyal medyada takip ettiğimiz kadarıyla çalışmanızdan dolayı size teşekkür edenlerin yanı sıra büyük oranda bir sessizlikte hakim oldu. Bunu dolaylı bir kabul ediliş olarak görebilir miyiz? Sorusuna Türkyılmaz, şu yanıtı verdi:
“Evet bir sessizlik oldu ancak belirli kesimlerden de olumlu tepkiler de oldu. Çok fazla tebrik, çok az tepki oldu aslında. Açıkcası daha fazla tepki olacağını düşünüyordum. Yani bunun nasıl yorumlamalıyım da bilmiyorum. Kabul olabilir, çok emin değilim gerçekten. Ancak birkaç yorumda şunu gördüm; ‘Devlete vergi ödemezseniz, işte bunu görürsünüz, başınıza bu gelir, devlete isyan ederseniz başınıza bu gelir’ deniliyordu. İsyan söyleminin kendisi de problemli bir söylem. Çünkü biz tarihçiler olarak bunun böyle olmadığını biliyoruz ama resmi söylem içerisinde konuşup ‘bunu yapmanın sonucu da bu olur’ gibi bir şey de çıkıyor sessizliğin sonucunda.”
“Belge fetişizmi bir kenara koyulsun”
Dr. Zeynep Türkyılmaz, konuşmasının sonunda ise, şu ifadeleri kullandı:
“Bence artık belge fetişmine gerek yok. İsmail Beşikçi bunu 1979 yılında bırakın arşiv belgelerini, sadece resmi raporlara bakarak yani bizim okuduğumuz belgelerin hiçbirine sahip olmadan ‘Dersim Jenosidi’ diye de adını koymuştur. Dersim’in Soykırım olduğunu söylemek için illa bu tür belgeleri bulmaya gerek yoktur. Belge fetişizmini bir kenara koyalım artık. Belgeler neden olduğunu, nasıl olduğunu anlamak için, nasıl yürütüldüğünü bilmek için çok önemlidir. Ancak belgeleri bir onay merci, varlık, yokluk meselesi haline getirirsek Dersimliler’e, özellikle de yaşadıklarını yıllardır haykıran mağdurlara haksızlık etmiş oluruz. Sanki Dersim hatıratı olmazsa mağdurların söylediklerine inanmayacağız gibi bir noktaya varmış olacağız. Zaten herşey çok açık ve ekstra belgeler süreci yorumlamamıza yardımcı olacak ama olayın özüne karşı bize birşey söylemeyecek.”
Kaynak: Rûdaw