Son iki hafta içerisinde yayımlanan iki önemli çalışma, Kürt meselesini yeniden etraflıca düşünmemize vesile olabilecek kapılar açtı. Araştırma sonuçları, başka pek çok şeyle beraber Kürt meselesinin kalıcı, zor ama ‘çözülebilir’ bir mesele olduğunu gösteriyor.
2022 Newroz kutlamalarının siyasi manasını değerlendirdiğim önceki yazıda şunu söylemeye çalışmıştım: Kutlamalar, hem Kürt meselesinin zorla bastırılabilecek, geçiştirilebilecek ya da zamanla buharlaşabilecek bir mesele olmadığını, hem de biraz ciddiyet gösterilirse, çözülemese de bir hal yoluna konabilecek bir mesele olduğunu gösteriyor; devletin de muhalefetin de bu duruma uyarlı bir perspektif geliştirmesinde fayda var. Denk geldi, geride kalan iki hafta içerisinde yayımlanan iki önemli çalışma bir yandan bu söylediklerimi teyit ederken beri yanda da Kürt meselesini yeniden etraflıca düşünmemize vesile olabilecek kapılar açtı.
Kürt Çalışmaları Merkezi’nin Kürtlerde Değerler ve Tutumlar 2021 araştırması ve Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı’nın (BAYETAV) Türkiye’de Bir Arada Yaşarız araştırması başka pek çok şeyle beraber Kürt meselesinin kalıcı, zor ama ‘çözülebilir’ bir mesele olduğunu gösteriyor. Bu iki araştırmanın tespitlerinden yola çıkarak Kürt meselesinin bu iki hali üzerine tartışmaya devam etmek istiyorum.
Kalıcı ve Zor
HDP’ye verilen oyların azalmamasından, son iki Newroz’a büyük kalabalıkların katılmasından zaten anlaşılıyordu ama Kürtlerde Değerler ve Tutumlar 2021 araştırması da teyit ediyor ki Kürt meselesi kalıcı ve zor bir mesele. Araştırma, Kürtlerin epey bir kısmının Kürt meselesiyle özdeşleşen siyasi taleplere onay vermeye devam ettiğini, Kürtlüğün genel ve ‘milli’ tezahürlerine yakın, Türklüğün genel ve milli görünümlerineyse uzak durduklarını gösteriyor. Başka bir ifadeyle, Kürtlerin azımsanamayacak bir kısmının Kürt meselesini canlı tutmaya devam ettiğini, Kürtlük dairesinde kaldığını ve Türklükle işaret edilen ulusal gövdeye dahil olmadığını gösteriyor Kürtlerde Değerler ve Tutumlar 2021 araştırması, en azından ‘ruhen’.
Kürtlerin toplam nüfus içindeki oranının 1/5 civarında olduğu hesaba katıldığında, seçmenlerinin büyük kısmı Kürtlerden oluşan HDP’nin desteğinin yüzde 10’un üzerine kalıcı bir şekilde yerleşmiş oluşu şunu zaten gösteriyordu: Kürtlerin yarısından fazlası Kürt meselesinin en temel tezahürlerinden birinin yanında ya da arkasında durmaya devam ediyor. Aslında içinde duruyor demek daha doğru: Kürtlerin kısmi azamisi HDP’nin içinde durarak Kürt meselesini devam ettiriyor, kalıcılaştırıyor. Siyasi tablonun çoktandır gösterdiği bu.
Kürtlerde Değerler ve Tutumlar 2021 araştırması ise Kürt meselesinin kalıcılığını bir başka açıdan teyit ederken, meselenin zorluğunu da gösteriyor. Meselenin kalıcılığını teyit eden verilerden biri şu: Kürtlerin yüzde 13’ü eğitimin sadece Kürtçe olmasını, yüzde 61’i eğitimin iki dilli, hem Kürtçe hem Türkçe olmasını, %17 kadarıysa eğitimin Türkçe olmasını, yanında Kürtçenin de öğretilmesini istiyor. Diğer bir deyişle, Kürtlerin neredeyse yüzde 90’ı Kürtçenin bir biçimde eğitimde kullanılması talebini destekliyor. 2015’ten bugüne yaşanan baskı ortamına rağmen Kürt meselesi dendiğinde akla ilk gelenlerden Kürtçe eğitim talebinin halen bunca canlı oluşu, meselenin epey kalıcı olduğunu gösteriyor olsa gerek.
Kürtçe eğitim talebinin canlılığı da işaret ediyor, lakin Kürtlerin Kürtlüğe süregiden yakınlıklarına mukabil Türklüğe süregiden uzaklıkları daha belirgin bir biçimde gösteriyor: Kürt meselesi bir de zor bir mesele. Araştırma, Kürtlerin epey bir kısmının Kürtlüğün genel, ‘milli’ görünümlerine yakın, Türklüğün genel ve milli görünümlerineyse uzak durduğunu gösteriyor. Araştırma sonuçlarına göre, Kürtlerin yarısına yakını Kürtlüğün ‘milli’ görünümlerinden sayılabilecek üç unsura, farklı ülkelerdeki Kürtlerin birlik olmasına, (Kürdistan Bölge Yönetimi’nde resmi olarak da kullanılan) Kürt bayrağına ve Kürt ulusal marşına olumlu bakıyor. Beri taraftan, aynı sonuçlar Kürtlerin yarısından azının andımız, Atatürkçülük, Cumhuriyet Bayramı gibi Türklüğün genel görünümlerine olumlu baktığını gösteriyor.
Kürtlerin Kürtçeyle münasebetinin giderek zayıfladığını gösteren başka araştırmalarla birlikte düşünüldüğünde Kürtlerde Değerler ve Tutumlar 2021 araştırması şunu göstermiş oluyor: Kürtlerin Kürtlüğün en temel kültürel formu olarak Kürtçeyle münasebeti zayıflarken, Kürtlüğün siyasi ve sembolik formlarıyla ilişkisi kuvvetli kalmaya devam ediyor. Diğer bir deyişle, hayat, zaman Kürtlüğün kültürel formlarının aleyhine çalışırken, Kürtlüğün siyasi, sembolik, ruhi formları zamana direnmeye devam ediyor. Araştırmanın gösterdiği bu.
Kürt meselesi zor bir mesele olmaya devam ediyor: Kürtlerde Değerler ve Tutumlar 2021 araştırması bunu gösteriyor.
Çok da Zor Değil
Kürt meselesinin kalıcılığına ve zorluğuna işaret eden Kürtlerde Değerler ve Tutumlar 2021 araştırması, başka bir açıdan bakıldığında, bir tezahürüne Newroz gösterilerinde de rastlanan biraz tersi bir duruma da işaret ediyor. HDP’nin 2022 Newroz gösterilerinin hemen hepsinde 2013 Newrozu’nda duyurulan müzakere ve çözüm perspektifine sadık olduğunu bildirmesi, Kürtlerin temsilcilerinin Kürt meselesinin bir hal yoluna konmasına dönük güçlü bir arzuya ve iradeye sahip olduğunu gösteriyordu. Bu, bir açıdan bakıldığında Kürt meselesinin aslında o kadar da zor bir mesele olmadığını, biraz gayretle bir hal yoluna konabileceğini gösteriyor olsa gerek. Kürtlerde Değerler ve Tutumlar 2021 araştırması bu durumun aslında sıradan Kürtlerin tutumları üzerinden de tespit edilebileceğini gösteriyor. Araştırmaya göre Kürtlerin yüzde 80 kadarı yeni bir çözüm sürecinin başlatılmasını destekliyor. Kürt meselesini bir hal yoluna koyma arzu ve iradesinin sadece temsilcilere has bir durum olmadığını, HDP’li ya da değil, Kürtlerin çok büyük kısmının yeni bir çözüm sürecini desteklediğini gösteren bu veri, Kürt meselesinin o kadar zor bir mesele olmadığını, çözüm imkânının elimizin altında olduğunu gösteriyor.
Aynı minvaldeki daha kuvvetli bir işaret, Kürtçenin eğitimde kullanılması talebinde kendisini gösteriyor. Araştırma, Kürtlerin yüzde 13’ünün eğitimin sadece Kürtçe yapılmasını desteklediğini, buna mukabil Kürtlerin yüzde 61’inin eğitimin Kürtçe ve Türkçe olmasını istediğini gösteriyor. Kürtlerin Türklüğün görünümlerine uzaklığının kategorik olmadığını, aksine bir Türklük hali olarak Türkçeyle işlevsel ve makul bir münasebetin benimsenmiş olduğunu gösteren bu veri de Kürt meselesinin aslında o kadar da zor bir mesele olmadığını gösteriyor olsa gerek.
BAYETAV’ın Türkiye’de Bir Arada Yaşarız araştırması da bambaşka bir yerden de olsa aynı duruma işaret ediyor. Siyasi kutuplaşmaya rağmen toplumsal kimlikler arası gerginliğin yüksek olmadığını, kimlikler arası geçişkenliğin sürdüğünü ve bir arada yaşama arzusunun kuvvetli olduğunu gösteren Türkiye’de Bir Arada Yaşarız araştırması, hem bu genel tespitleri hem de anadilde eğitimin onaylanmasına dair bulguları itibarıyla Kürt meselesinin bir taraftan o kadar da zor bir mesele olmadığını gösteriyor. Araştırmaya göre, Almanya’daki Türk çocuklarının anadilde eğitim haklarına dair kanaatleriyle birlikte sorulduğunda, Türkiye vatandaşlarının aşağı yukarı yarısı Türkiye’deki Kürt çocuklarının da Kürtçe eğitim hakkına onay veriyor. Bir arada yaşama arzusunun kuvvetli oluşu kadar aşağı yukarı her iki vatandaştan birinin anadilde eğitime onay veriyor oluşu da Kürt meselesinin bir bakımdan o kadar da zor bir mesele olmadığını, aksine karar alıcılar kullanmak isterse çözüm için toplumsal bir zeminin olduğunu gösteriyor olsa gerek.
Yeni Şartlar
Kürt meselesini çevreleyen şartlardaki kimi değişiklikler de zor bir mesele olmakla beraber Kürt meselesinin hallolabilir bir mesele olma halini kuvvetlendiriyor. Malum, PKK’nin ülke içinde etkisizleştirilmiş olmasına bağlı olarak son birkaç senedir fiili bir çatışmasızlık durumu hâkim. Suriye’de SDG’yle, Irak’ta ise PKK’yle çatışmalar devam ediyor olmakla birlikte, bunların süreksizliği, ama daha önemlisi Türkiye’deki fiili çatışmasızlık durumu, Kürt meselesini yeniden düşünmek, bir biçimde hal yoluna koymak için son birkaç senekinden farklı, uygun bir ortam oluşturuyor.
Irak Kürdistanı’yla canlanması mukadder görünen ilişkiler de öyle. Malum, Ukrayna’daki savaşın ardından Avrupa’nın enerji ihtiyacının bir kısmının Türkiye aracılığıyla Irak Kürdistanı’ndan tedarik edilebilir olma ihtimali belirmiş durumda. Bu, Türkiye’yle Irak Kürdistanı arasındaki ilişkilerin canlandırılmasından da öte ‘organikleşmesinin’ önünü açabilecek bir gelişme olabilir. Türkiye’yle Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin İran’la ilişkilerini zorlama ihtimali yüksek olmakla beraber Kürdistan gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması, Türkiye’nin genel olarak Kürtlerle ilişkisini yeniden düşünmenin bir vesilesi olabilir.
Özetle, hem Kürt meselesinin kendi ‘fıtratından’ kaynaklanan vasıfları ama hem de meseleyi çevreleyen şartlardaki değişiklikler, Kürt meselesinin zor olmakla beraber hal yoluna konulabilir bir mesele de olduğunu gösteriyor.