Sevim Dağdelen: Almanya'da Erdoğan ağını dağıtmanın tam zamanı!
.
Almanya’da yeni koalisyon hükümeti geçtiğimiz Aralık ayında göreve başladı. Sosyal Demokrat Parti (SPD) Yeşiller, Hür Demokrat Parti’den oluşan (FDP) yeni hükümet, Hristiyan Birliği (UNION) ve SPD’den oluşan ve 16 yıl iktidarda kalan Büyük Koalisyon hükümetinden arta kalan, çözülmeyen iç ve dış politikada birçok sorunu da devraldı. Bu sorunların başında son bir yıldır hem Avrupa çapında hem de Almanya içinde konuşulan ülkücülerin Almanya’daki adıyla Bozkurtların yasaklanması konusu geliyor.
Bu konuyu federal meclise en çok taşıyan ve en çok soru önergesi veren parti Sol Parti (Die Linke) oldu. Ülkücülerin yasaklanması gerektiğini her fırsatta dile getiren Sol Parti federal meclis milletvekili ve partisinin Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Sevim Dağdelen geçtiğimiz Eylül ayında ülkücülerin hedefi oldu. Dağdelen’e Bozkurtların suikast planladıkları ortaya çıktı. Federal meclisteki tüm siyasi partilerin ortak talepleri doğrultusunda Bozkurtların yasaklanma teklifi 2020’nin Kasım ayında kabul edilmiş olsa da bu konuda ne eski hükümet tarafından ne de yeni hükümet tarafından somut bir adım atılmadı.
Yeni hükümetin göreve gelir gelmez karşı karşıya kaldığı bir diğer sorun da Almanya’yı çok yakından ilgilendiren Ukrayna üzerinden Rusya ile Batı arasında yaşanan kriz oldu. Bu krizin de etkisiyle ülkede enerji sorunu ve buna bağlı olarak artan enerji fiyatları ülke gündeminin ana gündemi arasında yerini aldı. Küresel ekonomik kriz Almanya’da da enflasyonu yükseltirken gelir eşitsizliğindeki uçurumu da derinleştiriyor. Yeni hükümetin bu sorunlara karşı yeterli tedbir alıp alamadığı ise önümüzdeki aylarda net bir biçimde görülecek.
Deneyimli politikacı ve Sol Parti milletvekili Sevim Dağdelen ile tüm bu başlıklara dair merak ettiklerimizi, Almanya’nın Ukrayna krizinde aldığı pozisyonu, Yeşiller Dışişleri Bakanlığı döneminde Türkiye-Almanya arasındaki ilişkilerin nasıl seyredeceğini +Gerçek'ten Ayşegül Karakülhancı'ya değerlendirdi:
Sayın Dağdelen, Almanya'da MHP’nin örgütlenmesi olarak tanınan Bozkurtlar'ın Eylül ayında size suikast girişimi planladığı basında yer aldı. Berlin ofisiniz de bunu doğruladı. İçişleri Bakanlığı veya Federal Hükümet bu konuda sizinle iletişime geçti mi veya size destek oldu mu?
2016'dan beri Türk faşistlerinin ve Alman Nazilerinin bana yönelik tehditleri nedeniyle polis koruması altındayım. Genel olarak, Bozkurtların oluşturduğu tehlike federal hükümet tarafından hafife alınmaktadır. Anayasayı Koruma Dairesi bile Bozkurtların en büyük aşırı sağcı, şiddet yanlısı ve anayasa karşıtı örgütlerden biri olduğunu belirtiyor. Kasım 2020'de Meclis, federal hükümeti Bozkurt derneklerinin yasaklanmasını incelemeye çağırdı. Bugüne kadar bu konuda hiçbir adım atılmadı. İçişleri Bakanlığı'nın Bozkurt yasağını hâlâ ertelemesi büyük bir rezalet!
Almanya Bozkurtları neden yasaklamıyor?
Burada bir siyasi irade eksikliği var. Federal hükümet, Bozkurtları yasaklayarak Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yakın ilişkisini tehlikeye atmak istemiyor gibi görünüyor. Sonuçta bağlı bulundukları faşist MHP, Erdoğan'a ve AKP'sine anti-demokratik Müslüman Kardeşler'in siyasi temsilcisi olarak iktidarı sağlıyor. Bunu yaparken net bir öncelik veriyor: Demokratlar bu süreçte yok olsa bile, Erdoğan yönetimindeki Türkiye NATO'da tutulmak isteniyor. Bozkurt yasağının ertelenmesi, ne insan haklarını, ne de farklı düşünenleri korumayı umursayan federal hükümetin çıkarcı jeopolitik hesaplarına dayanıyor.
SPD liderliğindeki yeni koalisyonun bu sorunu CDU liderliğindeki hükümet sürecinden daha ciddi ve daha hızlı ele alacağını düşünüyor musunuz?
Göreceğiz. Ama şu ana kadar hiçbir şey yapılmadı. Ve şimdiye kadarki her şey, Erdoğan'la sevimli seyrin devam edeceğini gösteriyor. Yeni İçişleri Bakanı Nancy Faeser, radikalleşmeyi durdurmak ve aşırı sağcı ağları çökertmek için elinden gelen her şeyi yapmaya niyetli olduğunu açıkladı. Bu kelimelerle ölçülmesi gerekecek. Sonra da bu sözleri ne kadar ciddiye aldığını göreceğiz. Koalisyon, demokrasiyi savunmak ve aşırı sağcılığa karşı çıkmak konusunda ciddiyse, Meclis kararını uygulamalı ve Bozkurt derneklerini feshetmelidir. Bizim Meclis'teki partimiz, Bozkurtlar en nihayetinde yasaklanana kadar baskı yapmaya devam edecek.
'FEDERAL HÜKÜMET TÜRKİYE’NİN YAKIN VE ORTADOĞU İSLAMCI TERÖRİZMİN EYLEM PLATFORMU HALİNE GELDİĞİNİ KABUL ETMEK ZORUNDA KALDI'
Almanya'da cinayet, yaralama, gasp, fuhuş, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi birçok suçlamayla yargılanıp yasaklanan "Osmanen Germania" adlı çetenin başı olduğu iddia edilen Taner Ay, Bulgaristan‘da geçirdiği kaza sonucu yaşamını yitirdi. Taner Ay’ın, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Almanya'da çok sayıda şiddet eyleminin organize ettiği iddia edilen AKP Milletvekili Metin Külünk ile birlikte fotoğrafları yayınlandı. AKP bakanlarının, örgütlü çete lideri olduğu iddia edilen bir suçluyla bağlantılarının ve fotoğraflarının ortaya çıkmasına federal hükümet neden tepki göstermiyor? Ya da sizce nasıl tepki vermeliydi?
Federal hükümet, Erdoğan'ın AKP'sinin organize suç, paralı askerler ve İslamcı teröristlerle suç ilişkisini çok iyi biliyor. 2016'da hükümete yönlendirdiğim soru önergemin ardından, Türkiye'nin Yakın ve Orta Doğu'daki İslamcı terörizmin merkezi eylem platformu haline geldiğini kabul etmek zorunda kaldı. Almanya'daki Erdoğan ağı, Osmanen Germania'nın yasaklanmasından sonra bile büyük ölçüde bozulmadan çalışmaya devam ediyor. Bu insanlar hala aktif, ama federal hükümet bakışlarını buradan kaçırıyor. Şimdi Erdoğan'ın ağını dağıtmanın ve Türkiye siyaseti ile organize suçun bu garip ortaklığını hedef almanın tam zamanı! Federal hükümet ve Alman güvenlik yetkilileri bu adımları atmakla yükümlüdür. Bu insanların Almanya'da böyle devam etmelerine izin vermek demek, kamu güvenliğini tehlikeye atmak demektir.
İş insanı ve insan hakları savunucusu Osman Kavala ve HDP Eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında AİHM’nin serbest bırakılmaları yönünde karar vermiş olmasına rağmen AKP hükümeti bu kararı yerine getirmedi. Avrupa Konseyi’nin vereceği karar bekleniyor. Sizce nasıl bir karar çıkar Avrupa Konseyi’nden?
Avrupa Konsey Bakanlar Komitesi'nin Türkiye'ye karşı sözleşme ihlal prosedürü, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Kavala kararını uygulamamasının mantıksal sonucudur. Bakanlar Komitesi'nin davayı yeniden görüşülmesi için AİHM'e havale edeceğini umuyorum. Zira her iki davanın da siyasi baskıyı içerdiği açıktır. Erdoğan, Kavala ve Demirtaş'ı serbest bırakmayı reddetmeye devam ederse, Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nden çıkarılması mantıklı bir sonuç olur.
Erdoğan'ın uluslararası hukuku sürekli ihlal etmesinin AB düzeyinde yaptırımları olmalı. Kesin bir işaret vermek adına imtiyazlı ortaklığın sona ermesi, gümrük birliğinin askıya alınması ve tüm silah ihracatının yasaklanması gerekiyor.
'2005 YILINDA YEŞİLLER SPD İLE KOALİSYONDAYKEN LEOPARD 2 TANKLARINI TÜRKİYE’YE VE ERDOĞAN’A VERDİ'
Almanya’nın yeni Dışişleri Bakanı’nın Yeşiller Partisi’nden olması Türkiye-Almanya ilişkilerini etkiler mi? Önümüzdeki dönemde iki ülke ilişkileri sizce nasıl ilerler? Mesela Almanya Türkiye’ye silah satmaya devam eder mi?
Almanya'nın Türkiye politikasında köklü bir değişiklik olacağı konusunda ciddi şüphelerim var. Erdoğan'ın tercihli muamele ile uluslararası hukuk ihlallerini kabul etmekten acilen vazgeçilmesi gerekiyor. Ancak Yeşiller‘in yeni Dışişleri Bakanı da bu konuda sessiz. Erdoğan'ın bu açıdan korkacak hiçbir şeyi yok. Tam tersine: Türkiye'deki demokratlar, yeni federal hükümet hakkında hiçbir yanılsamaya kapılmamaları gerektiğini bilmelidirler. ABD'ye koşulsuz bağlılığı ve Washington'dan gelen jeopolitik talimatları hemen anlaması nedeniyle Sayın Baerbock, Erdoğan ile olan sevimli seyrini yoğunlaştırmaya devam edecek.
Silah ihracatına gelince, şu anki Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock muhalefetteyken Türkiye'ye silah sevkiyatının durdurulması çağrısında bulunmuştu. Ancak şimdi hükümetteyken geçmişteki sözlerini hatırlayıp hatırlamayacağını göreceğiz. Fakat hiç de öyle görünmüyor. Yeşiller‘in hükümete katılımıyla ilgili deneyimleri, güvenilirliklerinin ve tutarlılıklarının yetersiz olduğunu göstermektedir. Örneğin Yeşiller, SPD ile koalisyondayken, 2005 yılında Leopard 2 tanklarının Türkiye ve Erdoğan'a teslim edilmesini onaylamıştı; sonra 2018 yılında aynı tanklarla Türk ordusunun İslamcı terör çeteleriyle birlikte Kürtler‘i Afrin’de ezdiğini hatırlatırım.
Almanya’nın yeni koalisyon hükümeti göreve başlayalı gerçi daha bir ay oldu ama Rusya ve Batı arasında Ukrayna krizi ciddi bir sorun. Merkel döneminde de bu problem vardı. Hem Merkel dönemine hem de şimdiki hükümete baktığınızda Almanya’nın aldığı pozisyonu nasıl buluyorsunuz? Sizce Almanya bu konuda ne yapmalı?
Güvenlik, istikrar ve barış konusunda ciddi olan hiç kimse, –Nazi Almanya’sının İkinci Dünya Savaşı’nda Sovyetler Birliğini işgal çabalarını hatırlarsak– Rusya'nın NATO genişlemesi karşısındaki endişelerini ve güvenlik çıkarlarını göz ardı edemez. Federal hükümet, gerilimi azaltma ve Rusya-Ukrayna ihtilafına çözüm bulma konusunda çabalamalı. Berlin'deki Ukrayna büyükelçisi Melnyk'in ültimatom benzeri çağrılarına ve koalisyon saflarından bazılarının Ukrayna'yı yeniden silahlandırmaya yönelik düşünceleri kesin olarak reddedilmelidir. Almanya, silah ihracatı ve çatışmanın taraflarından birinin yeniden silahlandırılması yoluyla askeri gerginliğin tırmanmasına değil, siyasi çözüme önemli bir katkıda bulunmalıdır. Kiev hükümeti, Donetsk ve Lugansk'ta bağımsızlığını ilan eden halk cumhuriyetlerine yönelik askeri tehditlerini daha fazla yoğunlaştırması ve Minsk anlaşmasını engellemeye çalışmasına devam etmesi teşvik edilmemelidir. Almanya, Ukrayna ve Gürcistan'ın NATO'ya katılmasına karşı 2008 vetosunu Bükreş zirvesinde yenilemeli ve yazılı hale getirmelidir. Son yıllarda Rusya'nın sınırlarına dayanan NATO‘nun genişlemesine karşı Rusya'nın güvenlik garantilerine ihtiyacı var.
Almanya'nın tarihsel geçmişinden dolayı Rusya'ya karşı özel bir sorumluluğu var. Alman dış politikasının amacı Rusya ile dostluk olmalıdır.
Yeni hükümette Cem Özdemir bakan oldu. Uyum açısından baktığınızda ilk defa Türkiye kökenli birinin bu önemli göreve gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bakanların kimlik-politik kriterlere göre atanmasını ve değerlendirilmesini doğru ve sonuç odaklı bulmuyorum. Bir federal hükümetin üyelerini dış görünüşlerine, kökenlerine, cinsiyetlerine veya saç stillerine göre değil, şekillendirdikleri politikalara göre değerlendirmeliyiz. Cem Özdemir bugüne kadar maalesef sadece gıda fiyatlarının artırılması gibi anti-sosyal önerilerle gündeme geldi. Yeşiller sosyal sorunları daha da kötüleştiriyor ve yüksek kazançlılara yönelik politikalar üretiyor.
Almanya’da ciddi bir enerji sorunu var. Gaz ve elektrik iki kat zamlandı. Hissedilir bir enflasyon var. Kiralar çok yükseldi. Bir taraftan da yeşil enerjiye geçilmeye çalışılıyor ve bunun da maliyeti halka yükleniyor gibi görünüyor. Yeni hükümetin bu konulara dair ciddi bir önlemi veya programı var mı? Sizce bu konularda dar gelirli vatandaşı koruyan adımlar atılıyor mu?
Ne yazık ki hayır! Almanya'daki sosyal eşitsizlik büyümeye devam ediyor. Geçtiğimiz dönemde, Corona pandemisi çerçevesinde en zengin on Alman, servetlerini neredeyse yüzde 80 oranında artırdı. Bu, en yoksul kesimin toplam servetinin yüzde 40'ına tekabül ederken, yoksulluk oranı yaklaşık yüzde 16'ya (13 milyon insan) çıktı. Koalisyonun buna karşı yaptığı bir şey yok! Koalisyon, servet vergisinin yeniden getirilmesi, makul bir veraset vergisi ve şirket kârı vergisi gibi önemli, sosyal paylaşımın yeniden gözden geçirilmesi gibi amaca uygun eylemleri reddediyor. Artan tüketici fiyatları ve hızla yükselen enerji fiyatları karşısında insanları zor durumda bırakılamaz. Hükümet artık, şirketlerin toplu iş sözleşmesi ihlallerine ve müşkül istihdama karşı harekete geçmelidir. Diğer ülkelerde olduğu gibi, enerji fiyatlarının denetlenmesi ve enerji katma değer vergisinin yarıya düşürülmesi gerekiyor. Artan enerji fiyatları göz önünde bulundurulursa, şimdi Kuzey Akım 2 Baltık Denizi boru hattını da sorgulamak, tamamen saçma ve fiyatların yeniden patlamasına neden olur.
Sol Parti seçim barajını aşamadı ama federal mecliste yer almayı başardı. Bir önceki seçimlerde kazandığı ivmeyi maalesef bu seçimlerde kaybetti. Sizce Sol Parti’nin oy oranının bu kadar düşmesinin sebepleri neler?
Sol Parti için bu düşüş çok acımasız ve acıdır; ancak böyle olacağı da belliydi. Eski parti yönetiminin son sekiz yılda sosyal sorunu, sosyal adalet ve güçlü bir refah devleti konularını ihmal etmesi, düşük ve orta gelirli çalışanlar, işsizler ve emekliler arasındaki güvenimizi zedeledi. İnsanlara sınıf-politikası üzerinden değil de kimlik-politikası üzerinden hitap etmenin acısı çıkıyor. Almanya'da artan yoksulluk, Doğu-Batı çatışmasının tırmanması ve buna bağlı savaş riski göz önüne alındığında, Sol Parti, sosyal adalet ve barış gibi kendi temel esasları üzerinde düşünmelidir.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.