Sinemacı ve fotoğraf sanatçısı Arzella Bektaş, kalaycılık üzerine kısa belgesel çekti
.
Röportaj: Mümin Ağcakaya
Kalaycılık; ateş ve dumanlar içinde yapılan zorlu ve zahmetli bir iş. Kalaycılık da; insanlığın en eski meslekleri arasında yer alıyor. Teknolojinin ve fabrikasyon ürünlerinin piyasaya hâkim olmasıyla; birçok eski meslek gibi kalaycılık da yok olmayla karşı karşıya. Şimdi bu işi yapanlar bu mesleğin son ustaları. Birçok eski meslek gibi onları da aynı son bekliyor.
Sinemacı ve fotoğraf sanatçısı Arzella Bektaş yok olmaya yüz tutmuş kalaycılık üzerine kısa belgesel çekti. Bu Arada çektiği fotoğrafları da tarihi Deva Hamamı’nda sergiledi. ‘Fotoğraf dili olmayan sinemadır’ diyen Arzella Bektaş, doktor olmayı düşünürken neden sinemacı ve fotoğraf sanatçısı olduğunun öyküsünü Tigris Habere anlattı.
DOKTOR OLMAK İSTİYORYORDU, FOTOĞRAFÇI VE SİNEMACI OLDU
Uluslar arası fotoğraf ve uluslararası sinema sanatçısı olan Arzella Bektaş; “Çeşitli fotoğraf sergilerinde gruplar halinde yer aldım. İlk bireysel sergimdir bu. Ulusal ve uluslar arası sinemalarda yer aldım. Türkiye’de, Diyarbakır’da, Kürt, Türk ve yabancı sinemalarda yer aldım.
Sinemaya merakım küçük yaştan itibaren başlıyor. Fotoğraf makinesi ve kameralara merakım vardı. Küçükken doktor olmak istiyordum ama kamera ve fotoğraf makinesiyle tanıştıktan sonra fikrim değişti. Kamera da olsa fotoğraf da olsa yapabilirim dedim. Bir arkadaşın tavsiyesi üzerine üniversite okumadan direk sinemaya, dizilere başladım. Yıllardır da bu mesleğe devam ediyorum.
“Küçükken babamın bir fotoğraf makinesi ve kamera almasıyla merakım başladı. Amatörce daha sonra kendime bir makine aldım. Amatörce çekiyordum. Sonra sinema sektöründe girdim Diyarbakır’da. ‘Axo jiyan’ dizisinde mekap (makyaj sanatçısı) olarak başladım. Diyarbakır’da, Batmanda film festivallerinde yer aldım.. Bir ara sinemaya ara verip fotoğrafta yoğunlaştım.
ÇALIŞMALAR ÖDÜLLERİ GETİRDİ
Diyarbakır’da birkaç arkadaşla kadına şiddet temalı fotoğraf sergisi yaptık. Fotoğraf yarışmalarına katıldım. Sonra uluslar arası birçok ülkede altın madalya, mansiyon ve diploma aldım. Çektiğimiz filmlerde kamera asistanlığı, yeri geldiğinde kostüm asistanlığı ve mekap yaptım. Halen de sinemada aktif olarak çalışıyorum.”
Unutulmaya yüz tutmuş meslek; kalaycılık
Fotoğrafçılık ve sinemayı birlikte götürüyorum. Sürekli işimiz olmuyor. Boş zamanlarımda da fotoğrafa yoğunlaşıp, projeler üretmeye çalışıyorum. İlk çalışmam ‘Kalaycılık’ üzerine oldu. Şu an ikinci projem üzerinde çalışıyorum.
Bu çalışmam Avrupa Birliği ‘Sivil Düşün’ projesidir. Unutulmaya yüz tutmuş bir sanatçılık da kalaycılık da aynı kaderi yaşıyor. Kalaycılık sanatını ve zanaatını yapan kişileri yeşertmek adına böyle bir çalışmaya başladım. Bu projeye başlamadan önce STK’larla bir yıllık bir araştırma yaptım.
Diyarbakır hafızası için
Tarihi ‘Deva Hamamı’ndaki sergimde 40 fotoğrafa yer verdim. Kalaycılık sanatını ele alırken bu işi yapan insanlarla önce iletişim kurdum. Bir yıl kadar yanlarına giderek araştırmalar yaptım. Diyarbakır’da böyle bir çalışmanın olmadığını, Diyarbakır hafızası için böyle bir çalışmaya karar verdim. Bir yıla yakın bu çalışmayı yapıyorum. Son bir ayda çalışmalarımı yoğunlaştırarak hem fotoğraf sergisi hem de sekiz dakikalık bir belgesel çektim.
‘FOTOĞRAF DİLİ OLMAYAN SESSİZ BİR SİNEMADIR’
Fotoğraf çekimlerim genelde insan ve tarih odaklı. Özellikle portre olarak insanları çekmeyi çok seviyorum. Özellikle Diyarbakır’da fotoğrafı çektiğimde yüzlerine baktığımda fotoğraf dili olmayan sessiz bir sinemadır. İnsanların acıları yüzlerine vuruyor. Gözlerinden okuyabiliyorsunuz acılarını. Yüzlerindeki çizgilerin ne ifade ettiğini biliyorsunuz. Size bir bakışı bile o fotoğrafı konuşturuyor. Bu yüzden fotoğraflarda duygular üzerine gidiyorum.
Kadın olarak setlerde çok zorluklar yaşıyoruz. 12 saat yeri geldiğinde 32 saat çalışıyoruz. Yağmur çamur kar kış demeden. Özellikle dışarıda çalışmalarımız oluyor. Çok ağır bir iş olmasına rağmen işimi severek yapıyorum. İyi bir yere de gelmek istiyorum.
Bir kadın olarak böyle bir çalışma yaptım zor bir çalışmaydı. Kadınların kendilerine güvenip, kendi ayaklarının üzerinde durup çalışması, kendine özgüven olması, bireysel olarak iş yapıp becereceklerine inanıyorum. Yeter ki kendilerine güvensinler.
Kaynak: Tigris Haber
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.