Sivas Katliamı'nın 30. yılı | Skandallarla dolu yargı süreci ve 'zamanaşımı'na giden bir dava
.
Yaklaşık 15 bin kişinin katıldığı, bir otelin sloganlarla yakılarak, içindekilerin ölmelerinin alkışlarla izlendiği 2 Temmuz 1993'ten bu yana 30 yıl geçti ve bu süre içinde adalet gelmedi.
T24 yazarı Gökçer Tahincioğlu, katliamın 30. yılında davanın skandallarla dolu tarihini yazdı. Tahincioğlu'nun "30 soruda 30. yıldönümünde Sivas Katliamı ve yargı skandalları: Son davada da "zamanaşımı" yolda, tahliye olasılığı gündemde" başlıklı yazısı özetle şöyle:
İddianame: Tahrik var
(...) Saldırganların sadece bir bölümü yakalanarak gözaltına alınabildi. 15 bin kişinin katıldığı olaylarda gözaltına alınan sayısı 128 olarak kayda geçti. İtfaiye merdiveniyle kurtarılan Aziz Nesin'e saldıran RP'li Belediye Meclis Üyesi Cafer Erçakmak gibi çok sayıda "saldırgan" yakalanamadı.
Uzun tartışmalardan sonra dosya Ankara DGM Başsavcılığı'na devredildi. Ankara 1 No'lu DGM, hakkında dava açılan sanıkların anayasal bir suç işledikleri iddiasını kabul etmedi. Dönemin DGM Başsavcısı Nusret Demiral, henüz soruşturma aşamasında, "Olayda örgüt yok, tahrik var" açıklaması yaptı. İddianamede de "Aziz Nesin'in İslam dinine karşı tutum ve davranışları ve açıklamaları, kapalı bir salonda düzenlenen toplantıda terör örgütü militanları için saygı duruşunda bulunulması, eylemin hazırlayıcı nedenleri arasında sayılabilir" gibi kalabalığın tahrik edildiğine yönelik ifadeler yer aldı.
İlk yargılamada çıkan kararlar
124 sanıklı davayı 1994'te bitiren mahkeme, 37 sanığın beraatine karar verirken, 87 sanığı 2 ila 15 yıl arasında değişen hapis cezalarına mahkûm etti.
Ankara 1 Nolu DGM, ilk kararında, 26 sanığı adiyen adam öldürme suçunu işledikleri savı ile TCK'nın 450/6. maddesi gereğince cezalandırdı. Bu cezaları, 15 yıla düşürdü. 37 Sanık hakkında beraat kararı verdi.. 60 sanık ise Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'na aykırı davrandıkları savı ile cezalandırıldılar. Mahkeme, olayın siyasi yanını görmek istemiyordu.
Cezalar Nesin'in Şeytan Ayetleri kitabını yayımlamasına dikkat çekilerek, haksız tahrik indirimi yapılarak belirlendi.
İkinci yargılama
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 99 sanık hakkındaki kararı bozdu. İkinci yargılama 1997'de tamamlandı. Bu kez saldırının anayasal düzene karşı yapıldığını kabul eden mahkeme, 38 sanığın idamına hükmetti. 29 sanık hakkında TCK anayasal düzeni bozmaya yardım başlıklı 146/3. maddesinden 7 yıl 6 ay hapis cezası verildi., 14 sanığın beraati kararlaştırıldı.
Üçüncü yargılama
Bu kararı da Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 50 sanık yönünden bozdu. Bozmaya, sanıkların doğum kayıtlarında Nüfus Müdürlüğü mührünün okunaksız olduğu, nüfus kayıtlarındaki cilt numarasının karara yanlış geçirildiği gerekçe gösterildi.
2000'de biten üçüncü yargılamada mahkeme, 38 idam kararını tekrar etti. Diğer sanıkların cezaları değişti. 3 sanık 20, 1 sanık 15, 13 sanık 7 yıl hapse mahkûm oldu. İdam cezaları ise bu cezanın kaldırılması nedeniyle müebbete dönüştürüldü.
Pişmanlık Yasası
Yargıtay 2001'de bu kararı onadı ve hükümler kesinleşti. Ancak yargılamalar bitmedi. Hem firari sanıkların ayrılan dosyaları sürüyordu hem de Pişmanlık Yasası'nın çıkmasının ardından çok sayıda hükümlü Sivas'ta örgütlü hareket edildiğine yönelik itiraflarda bulunmak için mahkemeye başvurmuşlardı.
Ankara 1 No'lu DGM'ye başvuran sanıklar Ali Kurt ve Mevlüt Atalay, Pişmanlık Yasası'ndan faydalanmak için örgüt bağlantılarını anlattı. Olaylara karışan Hizbullah, İslami Hareket Teşkilatı, Kaplancılar gibi örgütlerin mensuplarının isimlerini vermelerine rağmen başvuruları reddedildi.
Pişmanlık Yasası olarak anılan Topluma Kazandırma Yasası'nın yürürlüğe girmesinin ardından örgüt bağlantılarını reddeden 54 kişi daha mahkemeye başvurdu. Başvuru reddedilirken örgüt bağlantısı yine kabul görmedi. Yargı, kalabalığın "örgütler koalisyonundan" oluştuğunu kabul etmedi.
Firariler neden yakalanamadı?
Yakalandıktan sonra bırakılan bazı isimler kayıplara karıştı. Bazı isimler ise hiç yakalanmadan kaçtı. 1997'de tahliye edilen iki isim bir daha bulunamadı. Davanın asli faillerinden 7 kişinin Almanya'ya, 2 failin de Suudi Arabistan'a iltica ettikleri ortaya çıktı.
Asli faillerden olan ve 2002'de hakkında arama kararı çıkartılan İhsan Çakmak jandarma istihbarat ekipleri tarafından 4 Mayıs 2007 tarihinde yakalandı. . Çakmak'ın, 3 yıl İstanbul Belediyesi Ulaşım A.Ş'de memur olarak çalıştığı ortaya çıktı. Çakmak'ın 1996'da tutuklandığı ancak daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildiği anlaşıldı. Çakmak'la 5 kişi daha yakalandı ve haklarındaki davalar görülmeye başlandı. Bu davaya, yakalanmamış olmasına rağmen davanın bir numaralı sanığı Cafer Erçakmak da eklendi.
Talebe rağmen haklarında tutuklama kararı verilmeyen ve dosyaları 2000 yılında 3. karar verilirken ayrılan Muhammet Nuh Kılıç ile Mustafa Dürer ise bulunamayan firarilerdendi. DGM dosyayı önce 1999/5 sonra da 2000/148 esasına kaydetti. Mahkeme, DGM'lerin kapatılmasının ardından da dosyayı 2004/28 esasına kaydetti. İki sanıkla ilgili dava 10 yıl boyunca devam etti. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 2 sanıkla ilgili kararını 24 Ağustos 2010'da verdi. Mahkeme, iki sanığa isnat edilen 'anayasal düzeni bozmaya kalkışmaya iştirak etmek' suçunun 15 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davayı ortadan kaldırdı. Bu süreçte, Nuh Kılıç'ın Almanya'da olduğu, kırmızı bültenle aranmadığı ve Almanya vatandaşlığına geçtiği ortaya çıktı. Bu dosyada da avukatların haberdar edilmediği anlaşıldı.
Asli faillerden Cafer Erçakmak, neden yakalanamadı?
Erçakmak, davanın bir numaralı sanığı olarak anılıyordu. Olayları önceden kışkırttığı ve katliam günü Nesin'i tartaklayanlar arasında olduğu anlaşıldı. 18 yıl boyunca firari olarak arandı. Hakkında kırmızı bülten çıkartıldı. Almanya ya da Fransa'da olduğu iddia edildi.
Öldüğü ortaya çıkan Cafer Erçakmak'ın da aralarında bulunduğu, firariyken yakalanan 7 sanığın yargılamasının Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde sürdüğü, avukatlara tebligat bile yapılmadığı ortaya çıktı. Yargılama sürerken 2011'de Erçakmak'ın öldüğü anlaşıldı. Yılmaz Bağ'ın da öldüğü ortaya çıktı
Zamanaşımı kararı
2005'te yürürlüğe giren TCK'ya göre insanlığa karşı işlenen suçlar zamanaşımına girmiyor. Ancak Sivas Katliamı davası bu kapsama alınmadı. Zamanaşımı kararlarını veren Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, gerekçeli kararında, Sivas'ta meydana gelen olayların siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle, toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmediği belirtilerek, "Dolayısıyla olayın insanlık suçu kapsamında değil terör suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır" ifadelerini kullandı. Mahkeme, zamanaşımına girmese de delil yokluğundan dolayı sanıkların cezalandırılamayacağını da karar altına aldı.
Firari sanık kaldı mı?
Yeni TCK'nın yürürlüğe girdiği 2005'ten sonra 13 sanık için "cezalarının karşılığı olmadığı" gerekçesiyle tahliye kararı verilmişti. Tahliye kararları sonradan geri alındı ama bu kişiler yakalanmadı. Bu isimler dışında haklarında idam hükmü bulunan Harun Kavak, Mehmet Yılmaz, Metin Ceylan ve Sedat Yıldırım ile 7,5 yıl hapis cezasına mahkûm olan Adem Ağbektaş ve Serdar Özgentürk'ün Almanya'da olduğu biliniyor. Ancak bugüne değin bu hükümlülerin yakalanarak Türkiye'ye iadesi konusunda sonuç alıcı bir girişimde bulunulmadı.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, sanıklar hakkındaki kararları onarken, suç tarihinde 18 yaşını bitirmiş olmasına rağmen sanıklardan Vahit Kaynar hakkında yaş sebebiyle cezasında indirim uyguladı ve tahliye kararı verdi. Yargılama sonucu müebbet hapse mahkûm olan Kaynar, en son Polonya'da yakalandı ancak Türkiye'ye iade edilemeden tahliye olduğu Polonya'dan kaçtı. 9 hükümlü hakkında kırmızı bülten bulunduğu biliniyor. Firarilerin toplamının 20'yi aştığı belirtiliyor. Cezası kesinleşen dokuz kişi hakkında 2001'den bu yana ceza zamanaşımı işliyor. Bu süre de 2031'de dolacak.
Devam eden dava var mı?
Dosyaları henüz zamanaşımına girmeyen ancak Yargıtay bozmasından sonra müebbet hapisle yargılanan 3 firari sanık hakkındaki dava hâlâ sürüyor. DGM'nin 1997'de tahliyelerine hükmettiği, sonrasında kayıplara karışan bu sanıkların davaları 2023'te zamanaşımına girecek. Firari sanıklar Murat Sonkur, Marut Karataş ve Eren Ceylan hakkındaki yargılamada mahkeme, 2021'de sanıkların gazetelere verilecek 'ilanla' ve kapılarına asılacak tebligatla aranmasına hükmetti. Karara göre, gelmemeleri halinde sanıkların mallarına el konulacaktı.
Avukat Şenal Sarıhan, sanıklar hakkındaki delillerin toplandığını ve mahkemenin karar verebileceğini belirtti ve zamanaşımı riski nedeniyle 2021'de bu talepte bulundu. Ancak mahkeme sanıkları dinlemeden karar veremeyeceğini belirtti. Adalet Bakanlığı'na yazı gönderilerek sanıkların iadesi ihtimali ve mevcut durumları soruldu.
Zamanaşımı süresi bugün doldu mu?
Avukatlar, üç yıldır, 2 Temmuz 2023'te zamanaşımı süresinin dolacağına işaret ediyor ve sanıklar hakkında karar verilmesini istiyor. Ancak mahkeme, bu görüşü kabul etmedi. Avukatlar, Sivas Katliamı'nın en azından bu davada insanlığa karşı suç kabul edilmesini talep etti ancak mahkeme bununla ilgili de bir karar vermedi. Önümüzdeki duruşmada, zamanaşımının ve insanlığa karşı suç talebinin karara bağlanması bekleniyor. Bu duruşma Eylül ayında yapılacak. Ancak daha önce insanlığa karşı suç talepleri kabul görmediğinden, mahkemenin 2 Temmuz 2023 itibarıyla davanın zamanaşımına girdiği tespitini yapacağı iddia ediliyor. Duruşmanın, 2 Temmuz'a yakın bir tarihe değil, 14 Eylül'e ertelenmesi ise küçük de olsa umut yaratmış durumda."
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.