Sözün bittiği yerdeyiz ama söylemeden de olmuyor...
Türkiye'den söz ediyorum. Gerçekten ne söylesen para etmiyor. Kimsenin kimseyi duyduğu yok. Şu bayram günü bile...
Bayram dedim de yanlış anlaşılmasın; insan olarak yaşadıktan sonra bütün hayatın bayram olduğuna inanan biriyim; bu türden özel günlerde yapılanlar tabii ki önemli ama kimileri için bu günler geçici ve adeta rahatlıkla riyakarlık yapabilecekleri günlerdir de...
Bu konuda, bayram günü kimi duyarlı arkadaşlar tarafından paylaşılan Can Yücel'in şiirinde çok güzel dile getirdiği gibi, kıymetini bildikten sonra yaşamak en güzel bayramdır, yeter ki kıymetini bilelim.
Ne var ki Türkiye'de yaşamın kıymeti bilinmiyor; bütün planlar öldürmek üzerine yapılıyor. Hareket noktası haline getirildiği için kim olursa olsun konuşmasına 'teröre karşı mücadele' ile başlıyor, 'son terörist de imha edilinceye kadar'la bitiriyor.
Bu davranış biçim, toplumun her zerresine işlemiş durumda. Sıradan insan sizi 'teröre karşı mısın'la sınıyor; televizyon programlarında arz-ı endam eden her konuşmacı bir amentü gibi evvela 'teröre kesin olarak karşıyım' diyor. Yeni kurulan ve kurumakta olan partiler ‘teröre karşı’ olduklarını birilerine göstermek için işe Kürdistan’dan başlıyorlar…
Giderek her gün biraz daha şiddet eksenli davranış biçimlerine şartlandırılan bu toplumu akl-ı selime davet eden bir tek sağduyulu insan neredeyse yok gibi. Sözde 'aydın' ve 'sosyalist' geçinen insanlar artık 'zavallı'... Bunlar, Koçgiri, Şeyh Said, Ağrı, Zilan, Dersim'le yüzleşmek şöyle dursun, her gün işlenen çocuk cinayetlerine karşı bile seslerini yükseltmiyorlar! Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol'dan sonra şimdi de Vedat Ekinci... Bunlar çocuk! Sözde 'aydın' ve 'sosyalistlerin' katkısıyla hayatları ellerinden alınan Kürt çocukları... Daha önce katledilen binlercesinden birkaçı...
Gerçi artık çok zor; bu zümrenin hala insanlık safında olduğunu anlamamızı sağlayacak bir tutum içine girmeleri neredeyse imkânsız gibi fakat biz meşru yol ve yöntemlerden ayrılmadan mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Belki gelecek kuşaklar 'barış ve kardeşlik' denilen şeyin Kürt halkının meşru haklarını tanımak olduğunu anlar, bir gün mutlaka sona ereceği kesin bu savaşı kendilerine daha fazla zarar vermeden bitirmesini bilirler.
Umalım ki öyle olsun. Fakat o güne ulaşmamız, bilmeliyiz ki, bu bayram günü savaştan söz eden egemenlerden kurtulmamızla başlar. Tabi barışı tesis etmek için 'uluslararası Suriye Konferansı' öneren ama Kürtleri bunun dışında tutan Kılıçdaroğlu gibileri de unutmadan... Hiçbir şart öne sürmeden İstanbul seçimlerinde CHP’yi destekleyen ama bu tutum karşısında Kılıçdaroğlu'ndan yakınanları da...
Savaşların cinayet sayıldığı, her bir kimliğin, rengin, inancın en az bir diğeri kadar değerli sayıldığı ve güvence altında olduğu bir dünya umuduyla…
12.08.2019