Süleymani Irak'ı 'Böl, parçala, yönet' yöntemiyle kontrol etti
Binlerce yıllık devlet geleneği ile bölgenin en köklü ülkelerinden olan İran'da Süleymani'nin öldürülmesi her ne kadar büyük bir şok etkisi meydana getirmiş olsa da, kurduğu ağın dağılması hiç de kolay görünmüyor. Tek bir belirsizlik var; Irak.
İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani istisnasız Ortadoğu'nun en güçlü figürlerinden biriydi. Görevi süresince İran'ı bölgenin de fakto lideri haline getirdi. Irak, Suriye, Lübnan, Yemen onun döneminde İran'ın uyduları haline geldi. Lübnan'daki Hizbullah örgütü tarihindeki en güçlü dönemini yaşıyor. Yemenli Zeydi Husiler Suudi Arabistan liderliğindeki Arap güçlerle dişe diş savaşıyor. Suriye'de her ne kadar sahada Rusya görünse de perde arkasında Suriye Lideri Beşar Esad'ı asıl ayakta tutan İran, Irak ve Lübnan'dan gelen Şii militan gruplar. Irak ise Süleymani tarafından 50'den fazla grup arasında adeta pay edilerek İran'ın patronajı altına alındı.
Süleymani'nin etkisi sadece bunlarla sınırlı değil.
Yüzyıllar boyunca bölgede rekabet içinde bulunduğu Türkiye'ye de el attı ve Erdoğan Yönetimi ile sıkı ilişkiler geliştirdi. Tevhid Selam dosyalarında Süleymani'nin ismi sık sık geçiyor. MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın İran'ın adamı olduğuna dair başta İsrail olmak üzere dünya medyasında çok sayıda makale yayınlandı. Suudi Arabistan, Bahreyn, Kuveyt'te önemli bir orana sahip Şiiler arasında ciddi hareketlenmeler yaşanmaya başladı.
Binlerce yıllık devlet geleneği ile bölgenin en köklü ülkelerinden olan İran'da Süleymani'nin öldürülmesi her ne kadar büyük bir şok etkisi meydana getirmiş olsa da, kurduğu ağın dağılması hiç de kolay görünmüyor. Tek bir belirsizlik var; Irak.
İran'dan sonra en fazla Şii nüfusu barındıran ülke olan Irak merkezi otoritenin zayıf olmasından dolayı yıllardır etkisiz hükümetler tarafından yönetiliyor. Bu da İran'ın bu ülke üzerindeki etkisini pekiştiriyor.
ABD'nin 2003'teki Irak operasyonu sonrası Saddam Hüseyin rejiminin dağılması ile güçlü iki Şii grup ve Ayetullah Sistani liderliğindeki dini otorite ortaya çıktı. Ancak bu gruplar Bedir Tugayları ve Mehdi Ordusu her ne kadar İran ile güçlü bağlara sahip olsalar da Amerikan varlığı ve bu gruplar arasında Arap milliyetçiliğinin yaygın olması gibi sebeplerden Tahran'ın tam nüfuzunu engelliyorlardı.
Suriye'deki ayaklanma ve 2014'te IŞİD'in başta Musul olmak üzere pek çok Irak ve Suriye kentini ele geçirmesi Süleymani'ye büyük bir hareket alanı sağladı. İlk örgütlenmeleri 13 Mart 2014'te yedi örgütle oldu. Dönemin başbakanı Nuri el Maliki'nin çağrısı ve dini liderlerin fetvalarıyla kurulan Haşdi Şabi'nin tüm dünya tarafından bilinmesi 2017'de Musul'un IŞİD'den kurtarılması ile oldu.
Sünnilerden kurtarılan bölgelerde yaptıkları katliamlar, bir anda Sünni dünyasında Şiilerin IŞİD'i şeklinde tanımlanmaya başlandılar.
İran'ın Sünni İslam dünyasına karşı kurduğu savunma ekseninin en önemli halkalarından birini oluşturan Haşdi Şabi (Halk Seferberlik Gücü) siyasi otoritenin kontrolüne girmiş gibi görünse de Irak Ordusu'na paralel bir ordu olarak adlandırılıyorlar.
Devlet içinde devlet görünümünde olan ve günümüzde sayıları 50'den fazla olan, Haşdi Şabi bünyesinde kendi tugayları ile yer alan Şii gruplar başta Bağdat olmak üzere tüm Şii kentleri, hatta sonradan ele geçirdikleri Sünni bölgeleri kendi aralarında paylaşmış durumdalar.
Bakanlıkları, ticari faaliyetleri, sınır kontrol noktalarını, sivil toplum örgütlerini, medyayı kısacası tüm yaşamı kontrol eden Şii örgütlere mensup milis güçlerinin sayısının 120 binden fazla olduğu tahmin ediliyor. Tıpkı düzenli askerler gibi devletten maaş alan bu milisler, İran Devrim Muhafızları'nın Irak versiyonu olarak adlandırılıyorlar.
Süleymani ile birlikte Bağdat'ta ABD'nin düzenlediği saldırıda öldürülen Ebu Mehdi el Mühendis, Haşdi Şabi'nin hızla yükselmesinde çok büyük rol oynadı. Tıpkı Süleymani gibi karizmatik kişiliği, organizasyon yeteneği ile kendi kurduğu Kataib-i Hizbullah örgütünü hem Haşdi Şabi içinde hem de Irak'taki en güçlü gruplardan biri haline getiren el Mühendis, diğer grupları da Haşdi Şabi yoluyla İran'ın kontrolüne sokmayı başardı.
ABD'nin Aralık ayı sonunda Irak ve Suriye'de hedef aldığı örgütler arasında ağırlıklı olarak Kataib-i Hizbullah vardı. Süleymani'nin başında olduğu Kudüs Gücü ve Lübnan Hizbullahı'ndan sonraki en güçlü Şii örgütlenme olarak kabul edilen Kataib-i Hizbullah, yine geçtiğimiz yıl Suudi Arabistan petrol tesislerine atılan atılan roketlerden sorumlu olarak gösteriliyordu. Halen Bağdat'ta kurtarılmış bölgeleri olan bu örgütte el Mühendis'in yerine geçecek en güçlü kişi olarak Ebu Zeynep el Lami gösteriliyor.
Haşdi Şaabi bünyesinde 45, 56 ve 57'inci tugaylarla yer alan bu örgütün Suriye'de iki bin 500, Irak'ta da yedi bin 500 kayıtlı militanı bulunuyor.
Shibl el Zeydi'nin başında olduğu Kataib-i İmam Ali de sekiz bin kişilik kayıtlı militanı bulunan 40. Tugay ile Haşdi Şaabi'de temsil ediliyor. Kataib-i Hizbullah gibi bu örgüt de Bağdat'ta kurtarılmış bölgeler istiyor.
Asaib Ahl al Hak da en az diğer ikisi kadar etkin ve hatta zaman zaman Sadr grubuyla güç ve iktidar mücadelesine girişiyor. Haşdi Şaabi içinde 41, 42 ve 43. tugaylara sahip olan örgütün yaklaşık on bin militanı bulunuyor.
Yukarıda bahsedilen gruplar kadar olmasa da ikincil derecede de pek çok güçlü örgüt bulunuyor. Bunların başında ise Ebu Mustafa el Şeybani liderliğindeki Kataib Seyyid el Şüheda geliyor. Haşdi Şaabi içinde 14. Tugay'a sahip olan örgütün yaklaşık üç bin militanı bulunuyor.
Herbiri Haşdi Şaabi içinde birer tugayla temsil edilen diğer önemli militan gruplardan bazıları da şunlar:
Saraya Talia el Horasani, Hizbullah al-Nujaba Hareketi, El Abdal Hareketi, Saraya el Cihad, Liwa al-Tafuf, Liwa al-Muntadher, Türkmen Kuvveti, Ensarullah el Tawfiya, Saraya Ensar el Akide, Kataib Ensar el Hücce, Şehid el Sadr el Evvel Kuvveti, Şehit Sadr Kuvveti, Kataib el Tayyar el Risali, Liva el Şabak, Babilun, Cund el İmam Hareketi...
Ülkenin en büyük, en yaygın, siyasette en etkin grubu şüphesiz Bedir Tugayı. Irak'ın en etkin iki dini grubundan biri olan Muhammed Bakr el Hekim tarafından Saddam rejimine karşı kurulan bu örgüt, İran-Irak Savaşı'nda İran'ın saflarında savaştı. Saddam rejiminin devrilmesi ile birlikte Irak'ın en güçlü siyasi partisi ve örgütü haline gelen El Hekim'in Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi'nin (IİDYK) askeri kanadı haline gelen Bedir Tugayları her ne kadar 2003'ten sonra siyasi parti olarak IİDYK'den farklı bir parti görüntüsü verse de El Hekim ailesinin kontrolünde bir yapılanma ve liderliğini de Hadi el Amiri yapıyor. Amiri'nin el Mühendis'in öldürülmesi ile Haşdi Şabi'nin başına geçecek kişi olabileceği belirtiliyor.
Irak'taki diğer güçlü bir aile ise Sadr ve şimdiki liderleri de Mukteda al Sadr. Kendisini bağlı Mehdi Ordusu ile Saddam rejiminin devrilmesi ve akabinde oluşan güç dengelerinde önemli bir rol oynayan Mehdi ordusu, 2013 yılında Sadr tarafından lağvedildi. Bir süre İran'a yaşayan Sadr, döndükten sonra her ne kadar Mehdi ordusunu yeniden kurmadıysa da bu örgütün çekirdeği niteliğinde Liva el Yom el Maw'ud - Vadedilen Gün Tugayı) hala aktif bir şekilde faaliyet gösteriyor. Sadr ayrıca Irak'taki kutsal mekanları korumak için de Saraya al Salam (Barış Şirketleri) adlı örgütü kurdu.
Süleymani'nin Iraklı Şii grupları parçalayarak daha kolay yönetme şeklinde izah edilebilecek yöntemiyle günümüzde faaliyet gösteren bu grupların merkezi yönetimin gittikçe zayıflaması, İran'ın kontrolünü kaybetmesi durumunda birbiriyle mücadele etmesinin önünde hiçbir engel bulunmuyor.
Çoğunun elinde en modern silahlar bulunduğu gibi, insan kaynağı konusunda da hemen hiç sıkıntı çekmiyorlar.
Ahval
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.