“Tamama: Pontus’un yitik kızı”
“Tamama: Pontus’un yitik kızı”
A+A-
1909’ da giresun, espiye’de bir kız doğar. vaftiz töreninde baba papayiannis kızının adını “Tamama” koyar. bu hiç duyulmamış ad, türkçeden türetilmiştir. papayiannis çok kız çocuğu sahibi olmasının kızgınlığını, kızına ‘yeter, tamam’ adını koyarak göstermiştir.
Yıl olur 1916.. kasım ortası. tellal, rumların hemen kilisenin önünde toplanması gerektiğini duyurur. hasta, çocuk, yaşlı ayrımı yapılmayacaktır. herkes, ama herkes ancak taşıyabileceği kadar eşya alarak yola düşmek zorundadır. espiye rumları sürgüne gönderiliyorlardır. onlara denizden 50 kilometre içeri gidecekleri söylenmiştir. oysa 200 kilometre uzaktaki sivas’a sürülüyorlardır. sivas hiç bilmedikleri bir yerdir. tamama daha küçüktür; olanları kavrayabilecek yaşta değildir. ama hasta amcasının yola çıkar çıkmaz öldüğünü anlayabilmiştir. dördüncü gün dolmadan küçük kardeşi, aleko da ölür. yirmi gün geçer. sürgünler artık kar fırtınasıyla karşı karşıyadırlar. papayiannis’in gücü bu fırtınaya yetmez. tamama artık babasızdır. bu yetmezmiş gibi, tifo salgını başlar ve annesi de mum gibi eriyip gider.
tamama daha yedi yaşındadır. önce evini ve yurdunu, sonra küçük kardeşini, sonra da babasını ve annesini yitirir. ablaları ile birlikte öksüz ve köksüz kalır. onlara yengeleri sahip çıkar. sivas’a vardıklarında iki buçuk ay geçmiştir. espiyeli rumların çoğu çoktan ölmüştür. kalanlar sivas’ta bir kışlaya koyulurlar. verilen yemek kimseyi doyurmadığı için çocuklar kışladan kaçıp dileniyorlardır. sivaslılar sevecen ve iyi niyetlidirler. dilenen çocuklara yardım ediyorlardır. yetim çocukları evlat edinenler de vardır.
Yıl olur 1916.. kasım ortası. tellal, rumların hemen kilisenin önünde toplanması gerektiğini duyurur. hasta, çocuk, yaşlı ayrımı yapılmayacaktır. herkes, ama herkes ancak taşıyabileceği kadar eşya alarak yola düşmek zorundadır. espiye rumları sürgüne gönderiliyorlardır. onlara denizden 50 kilometre içeri gidecekleri söylenmiştir. oysa 200 kilometre uzaktaki sivas’a sürülüyorlardır. sivas hiç bilmedikleri bir yerdir. tamama daha küçüktür; olanları kavrayabilecek yaşta değildir. ama hasta amcasının yola çıkar çıkmaz öldüğünü anlayabilmiştir. dördüncü gün dolmadan küçük kardeşi, aleko da ölür. yirmi gün geçer. sürgünler artık kar fırtınasıyla karşı karşıyadırlar. papayiannis’in gücü bu fırtınaya yetmez. tamama artık babasızdır. bu yetmezmiş gibi, tifo salgını başlar ve annesi de mum gibi eriyip gider.
tamama daha yedi yaşındadır. önce evini ve yurdunu, sonra küçük kardeşini, sonra da babasını ve annesini yitirir. ablaları ile birlikte öksüz ve köksüz kalır. onlara yengeleri sahip çıkar. sivas’a vardıklarında iki buçuk ay geçmiştir. espiyeli rumların çoğu çoktan ölmüştür. kalanlar sivas’ta bir kışlaya koyulurlar. verilen yemek kimseyi doyurmadığı için çocuklar kışladan kaçıp dileniyorlardır. sivaslılar sevecen ve iyi niyetlidirler. dilenen çocuklara yardım ediyorlardır. yetim çocukları evlat edinenler de vardır.
Tamama da kışladan kaçıp dilenen çocuklara katılır. bir gün çaldığı kapılardan birini bir kız açar. tamama’yı içeri çağırır ve onu bir güzel doyurur. sonra ona temiz giyecekler giydirir.
tamama ertesi gün aynı saatlerde, aynı kapıyı çalar. kapıyı yine o kız, yani ayşe açar. bu kez tamama’yı doyurmakla kalmaz, onu hamama sokar ve bir güzel yıkar. sıcacık suda banyonun ardından yediği yemek, tamama’yı uykuya çeker. uyandığında ayşe’nin babası binbaşı mustafa ile karşılaşır ve ödü kopar. neyse ki, binbaşı tamama’nın bildiği askerlerden değildir. ayşe’nin ısrarı ve tamama’nın rızası ile, binbaşı tamama’yı evlat edinir. birlikte, el konulmuş ermeni evlerinden birinde yaşamaya başlarlar.
1918 yılı geldiğinde rusya ile savaşın bittiği ve hâlâ yaşamakta olan sürgünlerin evlerine dönebilecekleri söylenir. söylenmeyen ise bu sürgünlerin artık evlerinin olmadığıdır. topal osman, ipsiz recep gibi ’kahramanlar’ sürgünlerden geriye ne kaldıysa ‘kurtarmışlardır’. yani, karadeniz pontoslu rumlardan ‘kurtarılmıştır.’ evlat edinilen çocukların çoğu bulundukları evlerden, ‘evlerine dönmeleri’ için sökülüp alınırlar. oysa geriye dönebilen ve atalarının yurdunda yaşayabilen pontoslu rum hiç olmaz. tamama’nın ablaları ve onları koruyan yengeleri yunanistan’a göçerler. espiye’yi ve kardeşleri tamama’yı belleklerine ve yüreklerine gömerler. yetkililer onu da geri göndermek isterler ama binbaşı “hayır” diyebilecek denli güçlüdür. tamama artık onun kızıdır. binbaşı, yıllar sonra, soyadı kanunu çıkınca, “okay” soyadını alır. tamama ise nüfusa “raife okay” olarak kaydedilir. binbaşı öldüğünde tamama artık evli olan ayşe ile yaşamaya başlar. ayşe’nin eşi bir subay olduğu için her tayinde tamama da bir başka yere gider. hiçbir zaman evlenmeyi veya ötesini düşünmezi. ayşe’nin dört çocuğuna ikinci ana olur.
Cumhuriyetin kuruluşundan elli yıl sonra, 1973’de hastalandığı bir dönemde rumca konuşmaya başlar. bu durum ayşe okay’ın, babasının isteği üzerine herkesten sakladığı gerçeği çocuklarına anlatmasına neden olacaktır. tamama’nın kendi çocukları bildiği dört yetişkin, raife’nin aslında tamama olduğunu öğrenirler. espiye’ye haber salınır. yunanistan’a da haber salınır. tamama’nın ablalarına ulaşılır. devreye kendisi de bir pontos çocuğu olan yorgo andreadis girer. tamama’nın ablası symela ankara’ya gelince tamama’nın sağlığı düzelir.
tamama 1992’de öldü. ablaları ise ondan önce yunanistan’da öldüler. hiçbiri espiye’de yaşayamadı; espiye’ye gömülemedi. tamama’nın mezartaşında “raife okay”; altında ise, “cici annemiz tamama” yazıyor.
Tamama’nın öyküsünün tamamı, yorgo andreadis’in “tamama: pontus’un yitik kızı” adlı kitabında yer alıyor. bu kısa öykü de sevgili Tamer Çilingir’in yeni baskıya hazırladığımız “ Pontos gerçeği” kitabında yer alan küçük acılı öykülerden biri…
tamama ertesi gün aynı saatlerde, aynı kapıyı çalar. kapıyı yine o kız, yani ayşe açar. bu kez tamama’yı doyurmakla kalmaz, onu hamama sokar ve bir güzel yıkar. sıcacık suda banyonun ardından yediği yemek, tamama’yı uykuya çeker. uyandığında ayşe’nin babası binbaşı mustafa ile karşılaşır ve ödü kopar. neyse ki, binbaşı tamama’nın bildiği askerlerden değildir. ayşe’nin ısrarı ve tamama’nın rızası ile, binbaşı tamama’yı evlat edinir. birlikte, el konulmuş ermeni evlerinden birinde yaşamaya başlarlar.
1918 yılı geldiğinde rusya ile savaşın bittiği ve hâlâ yaşamakta olan sürgünlerin evlerine dönebilecekleri söylenir. söylenmeyen ise bu sürgünlerin artık evlerinin olmadığıdır. topal osman, ipsiz recep gibi ’kahramanlar’ sürgünlerden geriye ne kaldıysa ‘kurtarmışlardır’. yani, karadeniz pontoslu rumlardan ‘kurtarılmıştır.’ evlat edinilen çocukların çoğu bulundukları evlerden, ‘evlerine dönmeleri’ için sökülüp alınırlar. oysa geriye dönebilen ve atalarının yurdunda yaşayabilen pontoslu rum hiç olmaz. tamama’nın ablaları ve onları koruyan yengeleri yunanistan’a göçerler. espiye’yi ve kardeşleri tamama’yı belleklerine ve yüreklerine gömerler. yetkililer onu da geri göndermek isterler ama binbaşı “hayır” diyebilecek denli güçlüdür. tamama artık onun kızıdır. binbaşı, yıllar sonra, soyadı kanunu çıkınca, “okay” soyadını alır. tamama ise nüfusa “raife okay” olarak kaydedilir. binbaşı öldüğünde tamama artık evli olan ayşe ile yaşamaya başlar. ayşe’nin eşi bir subay olduğu için her tayinde tamama da bir başka yere gider. hiçbir zaman evlenmeyi veya ötesini düşünmezi. ayşe’nin dört çocuğuna ikinci ana olur.
Cumhuriyetin kuruluşundan elli yıl sonra, 1973’de hastalandığı bir dönemde rumca konuşmaya başlar. bu durum ayşe okay’ın, babasının isteği üzerine herkesten sakladığı gerçeği çocuklarına anlatmasına neden olacaktır. tamama’nın kendi çocukları bildiği dört yetişkin, raife’nin aslında tamama olduğunu öğrenirler. espiye’ye haber salınır. yunanistan’a da haber salınır. tamama’nın ablalarına ulaşılır. devreye kendisi de bir pontos çocuğu olan yorgo andreadis girer. tamama’nın ablası symela ankara’ya gelince tamama’nın sağlığı düzelir.
tamama 1992’de öldü. ablaları ise ondan önce yunanistan’da öldüler. hiçbiri espiye’de yaşayamadı; espiye’ye gömülemedi. tamama’nın mezartaşında “raife okay”; altında ise, “cici annemiz tamama” yazıyor.
Tamama’nın öyküsünün tamamı, yorgo andreadis’in “tamama: pontus’un yitik kızı” adlı kitabında yer alıyor. bu kısa öykü de sevgili Tamer Çilingir’in yeni baskıya hazırladığımız “ Pontos gerçeği” kitabında yer alan küçük acılı öykülerden biri…
Önceki ve Sonraki Haberler
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.