Türk iktidar kavgası ve HDP!
Bu şehirler, Kurdperwerliğin kaleleri olarak bilinen ve "legal Kurd hareketi"ne %60'in üzerinde oy veren yerlerdi.
Şeyhmus Özzengin
IŞİD'in saldırılarını Kurdistan'a yönelmesi ile birlikte, büyük bir fedakarlıkla kutsal; vatan topraklarının işgalden kurtarılması ve savunması seferberliği ile karşı karşıya kalan Güney Kurdistan Savunma güçleri (Pêşmergeler); bir ilke imza attı: Bölgenin parlayan yıldızı olarak hem USA ve Batı'nın takdirini aldı ve hemde uluslararası arenada en üst düzeyde destek ve sempati kazandı...
Ciddi şekilde Hem siyasi ve hem de maddi destek gördü ve görmeye devam ediyor. Türkiye; bölgede yıldızı parlayan Kürdlerle barışma ve onların arkasına sığınarak; içinde bulunduğu „girdaptan çıkma stratejisi"ni geliştirmeye başladı. Bu strateji de Güney Kurdistan olamazdı. Çünkü Güney Kurdistan'ın, içinde bulunduğu uluslararası ilişkiler Türkiyeyi de aşan ilişkilerdi. O halde Kuzey Kurdistan hareketini yanına alarak, nefes almaya çalışacaktı.
Bunun için İmralı'da Abdullah Öcalanla yapılan görüşmelerde bu strateji masa yatırıldı. Türk devletinin İktidar ekibi için riskli bir denge değişimiydi ama, devlet için zorunlu bir adımdı. Alana HDP denilen partiyi kurarak; Baraj aşılacak. Kurdler 70-80 milletvekili ile meclise girecek. Bu strateji ile, uzun yıllardır canı yanan, ağır deprasyonlu bir savaşın altında ezilen Kurdler ve Türk devletinden uzaklaşan Kurdler yeniden sisteme entegre edilecekti...
Türkiye'nin 1500 Km'lik sınır hatı boyunca "savaş, göç ve iç savaş tehdidi"ni en az rızikoya indirmeyi başaracak bir pozisyondu dewlet için. HDP; Yanına "demokratik Cumhuriyet" teziyle azınlıkları, "sol"cu grupları ve kısmen alevileri alarak bu baraj aşacaktı.. Bu iktidardaki AK Partiyi ciddi sıkıntılara sokacaktı: Zaten yukarda sözünü ettiğimiz ortadoğu ve dış hamlelerindeki başarısızlıkları nedeniyle masaya neşter altına yatırılmaya ihtiyaç duyulan bir partiydi. Devlet eliyle böyle bir hamle, bu sorunu da bir biçimde çözerek, devleti kurtaracaklardı olası tehlikelerden.
Hem de HDP eliyle AK -Parti kontrol edilecekti. İşte HDP'lilerin 7 Haziran 2015 seçimini "zafer" olarak Kurdlere yuturmaya çalıştığı olay, tamda bu ajenda'nın bir devlet kanatlarından birinin operasyonu olarak vuku bulduğu "Türk devlet rogramı" idi. Bu seçimlerde AK-Parti zaiflamiş ve tek başına iktidar olma vasfını yitirmiş bir parti olarak çıkmişti.
HDP bu "zafer sarhoşluğu" ile; fakat HDP içindeki "Türk sol" ve dışardan verilen emanet oyların sahipleri ile CHP eksenli bazı iktidar karşıtları HDP Eşbaşkanı Salahattin Demirtaş'a "Erdoğan biz seni başkan yaptırmayiz" sloganını dikte etrdiler. Bu aslında hem İmralı'yi ve hem de AK-Parti'yi rahatsız etti. İkinci hamle Türk meclisine girmeyi büyük bir "zafer" olarak kutlayan Kurdlerin iktidar ortaklığı olacaktı. İmralı'dan gelecek ikinci emir bu olacaktı. Ama, bu sloganın kabulu ve hükumet kurma döreminde sürekli tekrarı ile ile birlikte, bu "yeni" stratejinin bir parçasiydi. "AK Parti ve HDP koalisyonu"(!) da olmadı.
İkinci "seçim proğramı" ve "savaş proğramı" devreye sokuldu. Türk Devleti; Bölgedeki sorunlar karşısında Kuzey Kurdlerini karşısına değil, yanına almayı ve bölgedeki krizi en az zararla, ama güçlenerek aşmayı, -Sistemden ciddi şekilde kopmuş Kurdleri yeniden sisteme kazandırarak entegre etmeyi, Kurd ulus sorunu ve ülke sorununu, gerçekte bir "kurd sorunu" haline getirerek ve bunu da "PKK sorunu" olarak çözmeyi bir devlet operasyonu olarak sürece sokmuştu..
Seçim öncesi; her ne olduysa iktidardaki AK-Parti Türk ordusunun Ergenekon kanadiyla uzlaşma yoluna gitmiş ve Önce "Ergenekon Davası"ndan tutuklu general ve tetikçileri tahliye etmiş ve dewlet bu paramiliter güçlerini tekrar Kurdistan'daki alanlara, pozisyon almaya yöneltmişti. Kurd Şehirlerinde hendekler kazıldı, silahlar taşındı ve Kurdistan'da tesbit edilen 13 il ve ilçenin imha proğramları santim santim örgütleyerek gelişti. Bu şehirler, Kurdperwerliğin kaleleri olarak bilinen ve "legal Kurd hareketi"ne %60'in üzerinde oy veren yerlerdi.
PKK, bu devlet proğramına karşı duyarlı olmayı ve boşa çıkarmayı sağlayacağına, tetikledi. Bir süre sonra bombalar patlamaya, sokağa çıkma yasakları ile birlikte; kentler bombalanmaya ve Kurdistan'da sokaklar ceset, çocuk çığlıkları ve katar katar göçlerle şehirler boşalmaya başladı.
PKK bu duruma karşı halkı koruyucu tedbirler almanın yerine; yıkım, ceset ve göçün üzerinden siyasi rant hesapları yapmaya başladı. HDP için alan daralmaya, Kurdistan şehirlerinden gelen çığlıklar karşısında Türk devleti ve PKK tehditleri altında sıkışmaya, çaresiz bir şekilde bocalmaya başladı. İşte bu noktada, iradesi olmayanların sivil bir siyaseti organize etmeye, yönetmeye ve sonuca götürmeye müktedir olamayacakları da bir kez daha önümüze çıkiyordu. Türk Devleti HDP'ye adeta "siz iradeden yoksunsunuz, Kurd sorunun çözümünde iradeniz yoksa, rolünüz de olamaz" diyordu.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.