Türkiye’de Kürdistan Milli-Demokratik Hareketinin Aşması Gereken Engeller
Türkiye’deki Kürd siyasi parti ve çevrelerin bir takım konularda ciddi ve samimi netleşmeye ihtiyacı olduğu kanaatindeyiz . Zira Kürd ve Kürdistan meselesi geldiğimiz bu aşamada artık biraz Solcu , biraz Alevici , biraz Ateist ya da biraz İslamcı Kürd olma biçiminde çözümlenecek bir sorun değildir.
Dolayısıyla Kürd sorununun çözümüne yönelik mücadeleyi yönetecek parti ve örgütlerin omurgasını oluşturacak kadroların mutlaka Kürd ve yurtsever kişilerden oluşması gerekmektedir . Bunun aksi durumunda siyasi bir netleşme ve doğru bir strateji uygulamak mümkün olmayacaktır . Bunun en somut örneklerini geçmişte bütün yakıcılığı ile yaşamış ve görmüş olduk . Dolayısıyla sözde sosyalistlerle ve sözde İslamcı kesimlerle birlikte hareket edildiğinde bu kesimlerin kendi devletlerinin bekası ve çıkarı söz konusu olduğunda kayış atarak gerçek Kürd yurtseverlerini nasıl da terk ettiklerini ve kendi devletlerinin çıkarlarını temsil edenlerin yanında Kürd yurtsever demokratların ve devrimcilerin karşısına nasıl da dikildiklerini büyük bir hayret ve ibretle izlemek zorunda kaldığımızın yüzlerce örneğini sayabiliriz.
İşte bu nedenledir ki Kürd ve Kürdistan mücadelesini doğru bir zeminde çözmek isteyen parti ve örgütlerin yeni stratejisini Kürd Milli unsurları üzerinden yürütmesinin zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Kemalizmi , Ateizmi , Aleviliği , sahte Lasizmi ya da uyduruk bir İslamcılığı özleyen ya da bunlarla tatmin olmak isteyenlerin Kürd Ulusal Mücadelesinde samimi ve ciddi olmaları kesinlikle söz konusu değildir . Bunun en somut örneğini sözde ilerici geçinen Dersim , Erzincan , Maraş ve Malatya bölgelerinde yaşayan insanlarımızda büyük oranda görmekteyiz . Bu bölgelerde yaşayan ve kendilerini ilerici veya devrimci diye niteleyenlerin T.C. Devletinin sözde laikliğini kendilerine bir takım görece yaşam kolaylığı sağladığı için Devletin geçmişte Alevilere uyguladığı zulüm ve katliamlara karşılık Kemalizme nasıl da bağlı olduklarını ibretle izlemekteyiz . T.C. Devletinin onca zulüm ve katliamlarına rağmen hala kendilerini tanımlarken önce Aleviyim sonra devrimciyim ve daha sonra da Kürdüm diyebildiklerini binlerce örneğiyle görebilmekteyiz . Yine aynısını bir takım insanlarımızın önce İslamcıyım sonra Kürdüm diyen örnekleriyle görmek mümkündür.
Oysa sorun Kürd ve Kürdistan meselesi temelinde ele alındığında Kürd siyasi çevrelerinin nasıl bir yol izlemesi gerektiği de net ve berrak bir biçimde anlaşılacak ve böylece Kürdistan’ın kurtuluşu ve Kürdlerin özgürlüğü üzerinden farklı bir paradigmayla mücadele hiçbir yere sapmaksızın yürütülerek başarıya ulaşacaktır . Konu Kürd ve Kürdistan sorunun esas adı doğru konulur ve Kürdistan’da yaşayan insanlarımız bu temelde örgütlenip motive edilerek yürütülecek olursa mücadele egemenlerin izlediği böl yönet politikaları ile istenilen sonuca ulaşamayacak ve böylece Kürdler arasındaki mevcut mezhepçi veya inançlara dayalı sinsi politikalar hayat bulmayacaktır.
Şayet Kürd siyasi çevreleri sömürgecilerin bu sinsi ve ayrımcı politikalarını boşa çıkaracak ve Kürd sorununun kimlik ve siyasi bir coğrafya temelinde bakılması gerektiği konusunda halkımızı örgütleyip yaygınlaştırarak yürütseler mücadelemizin başarıya ulaşması konusunda önemli bir mesafe almış olacağımıza inancımız tamdır . Asıl mesele evvel emirde Alevisi , Sünnisi , İlericisi , Muhafazakarları olarak bir millet olduğumuzun bilincini kitlelerde yaygınlaştırmak olmalıdır . Yoksa bunca zulüm ve katliamlar yaşamış bir milleti başka türlü ayağa kaldırmak mümkün olmayacaktır.
M.Hüseyin Taysun