Virüs mü dediniz, o ne ki babam?
Sorun bundan sonra bu sınavdan nasıl çıkacağımızla ilgilidir. Ya bu deveyi güdeceğiz, gelişmeleri sorgusuz, sualsiz baş eğip kabulleneceğiz ya da tepki göstererek, Virüs yayıcılarının yakasına yapışacağız.
Hüseyin Şahin
Bu makaleyi 20 Mart 2020 gecesi kaleme aldım ve başlığını şöyle koymuştum: ''Gel de isyan etme.''
Aradan tam bir ay geçti, hele bakalım ne olacak diye de bekledim. “Dur bakalım n´olacak“ Aziz Nesin´in ''Sizin Memlekette Eşek Yok mu' adlı kitabının bir öyküsüdür. Sonucu belli olan bir şeye ısrarla ''Dur bakalım ne olacak'' diye kendi kendini kandırmada ısrar etmek, sonucu belli olan şeyi ısrarla görmezlikten gelmek, kabullenememek, saflık ve de iyi niyet gibi kavramlarla sıvıştırılamaz.
Bize, ısrarla bazı şeyleri kabullenmemiz konusunda, aylardır, çok sistematik bir şekilde her alanda ve özelliklede medya aracılığıyla alabildiğine ince, açık bir algı enjekte edilmektedir.
CORONA diye bir Virüs türü ile insanlar tüm Dünya genelinde bir sınavdan geçirilmektedir. Sınavın sonuçları şimdiden bellidir. Onun içinde “Dur Bakalım ne olacak “ gibi şeylerle vakit geçirip, kendi kendimizi kandırmamıza gerek yok. Ortaya sürülen bu görünmez fakat hissedilir Virüs sayesinde, milyarlarca insan dayatılan yeni Dünya düzenini şimdiden kabul etmiş gibi görünmektedir. Ortaya sürülen bu akıllı Virüs, öncelikli olarak gidebileceği güzergâhı çok iyi biliyor ve ona göre yol alıyor. Kimi yerlerde konaklıyor, kimi yerleri teğet geçiyor, kimi yerlerde ise hafif tahribatlar bırakıyor. Bu akıllı Virüs insanları test etmeye başlamış bile. Önce yaşlıları, daha doğrusu bağışıklık sistemi zayıf olanları, kimi kronik hastaları pençesine alıp etkisizleştiriyor. Ardından en yakın çevresini etki alanına alarak, damga yemesine, dışarı çıkamamasına, Cüzam hastası muamelesi görmesine sebep oluyor. Abartısız milyarlarca insan evine hapsedilmiş; adeta yarı açık bir cezaevi koşullarında yaşamaya mahkûm bırakılmışlardır. Evine hapsedilen insanlarda besine dayalı ciddi tüketim söz konusu olduğu gibi evdeki rutin yaşam tarzı da dumura uğrayarak, sosyal krizlerin yaşanmasını sebep olmuştur. Beş ya da on kişilik bir ailenin üç odalı bir evdeki durumlarını bir göz önüne getirin. Hele, hele birde Ortadoğu toplumlarında alınan eğitim ve kültürü düşünün, nelerden bahsettiğimi kolayca anlayacaksınız Geleceğimizi sosyolojik ve ekonomik olarak çok karmaşık günler beklemektedir. Bunun için kâhin olmaya da gerek yok. Ha birde iyice bu işe inanıp, adapte olalım diye de hem Almanya ve İngiltere başbakanları hatta ve hatta İspanya Kralı ya da Dünyaca ünlü kimi sanatçıları da bu çorbaya katmak, gözlerden kaçmadı. Bunlardan şuana kadar ölen olmadı. Amaç İnsanlara gözdağı verip korkutarak zayıf düşürmek ve de teslim almak. Bununla birliktede planladıkları yeni Dünya düzeni projesini devreye sokmak, İnsanları daha da kontrol edilebilir bir hale getirtebilmek.
Minareyi Çalan Kılıfını uydururmuş.
Bundan hareketle Dünya nüfusunun çokluğundan bahsedildi, hatta yaşlandığından dem vuruldu. Buna göre budamaların yapılması, Dünya nüfusunun aşağı çekilmesi gerektiği tartışılır oldu. Yaşlı nüfusa çok muazzam emeklilik maaşları ödendiği dillendirilmeye başlandı. Emeklileri finansa edebilecek genç nüfusların giderek azaldığı belirtildi.
Dünya nüfusunu kontrol edebilmek şuan ki konjonktürde yavaş da olsa eldeki sağlık, eğitim, teknik ve maddi imkânlardan dolayı sağlayabilmek mümkündür. Bunun için akıllı Virüsler üretip insanların hayatıyla oynamaya hiç de gerek yoktur. Dünyanın dengesini bozan sistem yapısı analiz edilmeden daha doğrusu deşifre edilmeden, doğanın rutin akışı hep toslamalar, afetler, felaketlerle yoluna devam edecektir. Tabiatımız, İklimlerimiz hastalanmış hatta yaralanmıştır. Bunun için son yıllarda iklim ve tabiatla ilgili toplantılar yapılıyor ve de bir dizi kararlar alınıyor. Bu buz dağının görünen kısmıdır. İnsan yaşamını hiçe sayan kar hırsı, Dünya ve Evrende ciddi hasarlara neden oldu. Avrupa’da son üç yıldır kar yağışları neredeyse sıfırlandı. İklim değişikliğinin yarattığı sonuçlardan dolayı 100 milyona yakın insan özelliklede Afrika kıtasında şuanda göç halinde ve de kendine yeni yerleşim yerleri aramaktadır.
Akıllı Virüs olur da, akıllı robotlar, akıllı telefonlar, arabalar, uçaklar, kameralar, silahlar, çipler mi olmaz? Hangi dünyadan bahsediyoruz. Son 25 Yılda İnsan hayatı baş döndürücü gelişmelere tanık oldu. Bunun başında da sanal, dijital tekniğin bizleri esir almasından gelmektedir. Elinizdeki cep telefonu her yerde dinlenebilmeniz için yeterlidir. Bu daha da geliştirilmek istenmekte, hatta çok küçük bir çip sayesinde kalp atışınız, kan dolaşımınız, adrenaliniz, beden ısınız, çiftleşme isteminiz, kısacası, siz daha bir adım atmadan bu minnacık çip sizi gammazlamak için Üst ve Derin akıla istenilen bilgileri anında ulaştırmaktadır.
Bu gelişmeler sayesinde dünyamız alabildiğine küçüldü. Dünyanın en ücra köşesine kısa bir zamanda ulaşmak bir tuşa basmakla mümkün. Bu teknikle insanın her şeyi, özel yaşamı, nefesi, sevinç ve tasaları kontrol altına alınabilir hale geldi. Elinizdeki akıllı telefon ya da laptop, tablet gibi cihazlarla tuvalete gidişiniz bile kontrol edilir oldu, gerisini siz düşünün.
Buda yetmezmiş gibi son yaratılan korku fırtınasıyla insanlar bir daha diyazn edilmek istenmektedir. Akıllı Virüs CORONA milyarlarca kişiyi şuan dehşet saçarak etkilemiş bulunmaktadır. İnsanlara evlerinde kalarak bu yaşama alışmaları salık verilmektedir. Virüs paniği ile kısa zamanda okullar evlere taşındı. İlkokul çocukları evlerinde, dijital araçları devreye sokarak, eğitim almaya başladılar. Birçok işyeri kapalı ve kimileri işlerini yine evlerinden sürdürürlerken, kimi dev dağıtım şirketleri AMAZON gibileri bu son iki ayda dağıtım alanlarını genişleterek, karlarını üç katına çıkardılar. Bunu ben en azından sabahları çöpleri atmaya gittiğimde çöp bidonlarının kargo kutularıyla dolu olduğundan anlayabiliyorum.
Dünya nereye mi gidiyor değerli Okurlar? Burada Aziz Nesin'in hikâyesini dillendirmeye gerek yok''Dur Bakalım ne olacak'' diye.
Sorun bundan sonra bu sınavdan nasıl çıkacağımızla ilgilidir. Ya bu deveyi güdeceğiz, gelişmeleri sorgusuz, sualsiz baş eğip kabulleneceğiz ya da tepki göstererek, Virüs yayıcılarının yakasına yapışacağız. Son 25 yılda yetişen neslin büyük bir kesimi farkında olmadan sanal âlemin yarattığı cazibenin pençeleri altında kıvranmaktadır. Burada vurdumduymaz, egoist, markacı, şekilci ve de akıllı telefon çeşitleri ve oyunlarına bağımlı bir nesilden bahsetmek abartı olmasa gerek. Bu nesillerin Sosyal ilişkiler yetmezliği yetmiyormuş gibi bu seferde akıllı Virüs sayesinde yeni ve de gelecek nesiller daha da kontrol altına alınarak sosyal ilişki düzeni budanarak sıfır noktasına çekilecektir.
Ben rutin bir şekilde işime devam ediyorum. Sosyal ilişkiler sınırlı. Kızım ilkokul 4. sınıf öğrencisi. Bu kriz günlerinden kaynaklı evde ders çalışmadan dolayı da ona evde yardımcı oluyorum. Ayrıca Kızımla birlikte bol, bol bisiklet kullanıyoruz. Bisiklet sürmemi yeniden geliştirdim. K. Saleh'in (Zeki Adsız) Nisan 1983'te kaleme aldığı TKSP'yi eleştiri niteliğindeki derleme, tez, tespit, belge örgütlenme, Parti içi hizipçilik ve sorunlardan kaynaklı 316 sayfalık broşürü gecikmelide olsa okudum. Okumakla da iyi ettim. Bize ak gibi gösterilen parti tarihinde, birçok gerçekliği, eğilimi, sapma ve de karakterleri Sayın Zeki Adsız bizzat kanıtlarıyla ortaya koymuştur.
Okuduğum başka kitap ve de dergilerde var. Kimi Kurdistani yapılanmaların İnternet sayfalarını elimden geldiğince düzenli bir şekilde takip ediyorum. Cep telefonuma gelen mesaj, yazı, aktüel konuları takip ettiğim gibi, bol, bolda videolar alıyor, arkadaşlarıma iletiyor ve de onlara takılıyorum. Arada birde müstehcen şeylerde gelmiyor değil. Bazılarını çöpe, bazılarını gizli sandığımda zulalıyorum. Kimileri eski albümleri karıştırıyor, yakınlarıyla paylaşıyor, ya da eski çıkınları karıştırıyor, sessizce bir iç çekiyor. Birçokları bu aralar bilgiçlik taslıyor. Kimileri, kolonya, kimileri ise Corona’ya rakıyla karşı koyuyor. Bazıları bu Virüse karşı önlem geliştirerek destanlar, enva-i çeşit don, çocuk bezi, su bidonları ile maskeler yaratıyorlar. Kimi erkekler ise bayanların evdeki zorluklarına bizzat yaşayarak tanık oluyorlar. Kazak geçinen kimi baylar bu zorlu ve uzun geçiş sürecinde bir nebzede olsa bayanlara karşı yumuşuyorlar. Kimi evlerde ise dostlar başına kıyamet ve yeni aile faciaları yaşanıyor. Örnekler vermekle bitmiyor ve de bitmez...
Ellerimi eskiden beri olduğu gibi istisnasız her gittiğim ortamda bol su, sabunla yıkarım, buna sadece dezenfektan kullanmayı ekledim, oda elimde alerji yaptı. Yemem ve de içmem hatta kilom bile aynı. Başkaları gibi yaratılan suni panik ortamında ne tuvalet kâğıdı nede maske ya da temizlik ilaçlarını evde istifledim. İstiflediğim sadece 3 diş macunu, 2 Kg mercimek ve de 4 Kg undu. Herhangi bir Virüs salgınına karşıda sakal bıraktım! Yıllardır her iki günde bir tıraş olurdum. Bu vesileyle incelmiş surat (yüz) derimi dinlendirmeye çektim. Sakal bırakmamla birlikte yüz kıllarımın ne kadar da çok beyazladığına şahit oldum. Bazıları yakıştığını, karizmatik hatta entel olduğumu, bazıları ise kıskandıklarından dolayı yetmişlik Dede olduğumu dillendiriyorlar!“Dur bakalım ne olacak”!
Gelelim konumuzun içeriğine.
''Minareyi çalan kılıfını uydurur''muş.
Amaç dehşet, korku, telaşla milyarları evine tıkmak, ardından da evlerinden çıkacak insanları da yeni çip teknolojileriyle kontrol altına alarak kurguladıkları yeni Dünya düzeni projesine uyarlamak, yani buradaki çaba bizlere ölümü dayatıp, sıtmaya razı olmamız sağlamaktır.
Kapıda çok ciddi krizler beklemektedir. Bunların başında da ekonomik kriz gelmektedir. Birçok küçük esnaf piyasadan silinecektir. Fabrikalardaki İşgücü yerini robotlara bırakacak, okullardaki eğitim sistemi yerini dijital eğitime bırakacak, yine programlanmış uzaktan kumanda ile idare edilen usta robotlar ameliyat seanslarına iştirak edecek, büyük süper marketlerde alış verişler para devreye sokulmadan ve de satıcısız yapılacaktır, kaldı ki bu yöntem birçok Avrupa ülkesinde uzun bir dönemdir devrededir. Bankalar devre dışı bırakılacak, kart ve çipler görevi devralacaklardır. Örnekler sıralamakla bitmez, ''Hele bir bakalım ne olacak''....
Yukarıda bahsettiğim bu sinsi ve de hayatımızı her alanda etkileyebilecek proje, çok ciddi bir engel ve de radikal çıkışlarla karşılaşmazsa, Yeni Dünya Düzeni kurgulayıcıları elini, kolunu sallayarak insan yaşamına müdahale edecektir. Şuandaki korku ve paniğin yarattığı ölümlerin sayısını göz önünde bulunduracak olursak, Radikal çıkışlarda çıkabilecek zayiatlar bunun katbekat altında kalacaktır. Elime geçen bir istatistikte Corona’dan dolayı ölenlerin sayısı Dünya genelinde 60 binin altındayken sırf intihardan 230 bin, açlıktan ise 2.382.324 kişi hayatını kaybetmiştir. Bizleri düşünen kodamanlar, üst ve de derin akıllar, önce ölümlerine neden olduğunuz milyonlarca insanı DOYURUNUZ. Doyurunuz ki, laboratuarlarınızda yetiştirmediğiniz Virüslerinize İNANALIM. Ortaya atmadığınız ne Ebola, Domuz nede Kuş gribine inanalım, Yoksa İLAÇ Sektörleri her derde çare ilacı ortaya sürerlerse, o zaman var olma sorunları tartışılır ve de kimi işe yaramaz Bremen Mızıkacıları gibi ortada kalırlar.
Yazımı 20 Mart gecesi kaleme aldığım makalemle noktalamak istiyorum. Makalemde her ne kadar konumuz Virüsü kaleme alsam dahi, Kürdlerin tarihinde Mart ayı önemli bir yer tutmaktadır. Bundan dolayı da Newroz, Halabja, Qadı Muhammed, Mazlum, Yılmaz'ların şehadetlerinden bahsetmemek olmazdı.
Kürdler Seyit Rıza, Şex Said, Saide Kurdi, Zarife Xanım, Alişer gibi önderlerinin, ya da Cumartesi Annelerinin kaybettirilmiş eş ve de evlatlarını bu yüzyılda da kararlıca, sabırla aramaya devam edecek ve de mutlaka bir gün onlarla helalleşeceklerdir.
Dur demek şu zalimlere
Kan emicilere
Güneş doğsun, bayram olsun,
Baharda sümbül ve gelincikler koksun
Ateşler gürleşsin, semah dönsün
Zılgıt çekilsin, mendil sallansın
Gürzleşsin NEWROZ
Coşalım, taşalım
Fırat, Dicle olalım
Ağrıda İhsan Paşa
Dersimde Alişer.
Dilde destandır sevdam
Cizira Botanda Mem u Zin
Beş No'da saklı Gizem
bundandır gönül kavgam.
''Dur Bakalım Ne Olacak''
Dediğim gibi Minareyi Çalanlar, Kılıflarını da çoktan uydurdular. Bunun içinde ortam yaratıp, planladıkları yeni projeleri devreye sokmakla kalmayıp, birde ölmememiz için bize sözüm ona ''yeni Corono'' aşısını enjekte edecekleridir. Hem Virüs hem de aşısı aynı tezgâhlarda üretildiler. Bu AŞI ve yeni ÇİP' e geçiş aşaması kimi bilinen Şirketlere TAVAN yaptıracaktır, bunun daha da ötesi şimdilik benim için YOKTUR. Belki de vardır onada benim ömrüm yetmez. Ben robotların hüküm sürdüğü bir Dünyada olmadığım için şanslı, kızım için ise şanssız olduğuna inanmaktayım. Yolun açık olsun, 4 mevsimi, sıcağı, soğuğu tad gönlünce. Kalmışsa çiçek koku ve renklerini, kuş seslerini, bal tadını, tezek kokusunu. KORKARIM başına, başınıza musallat olacak, soğuk robotlar ve genzini cırmalayan kimyasal kokular, yeni GEZEGEN yolculukları varsa PARAN....
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.