Yarali "Anka Kuşu" Musul!
Kurdistan'da 150 yıllık yakın tarihin sayifalarını araladığınızda, göreceksiniz ki; Kurd ve Kurdistan toprakları üzerindeki kavga; Musul kentinden geçtiğini göreceksiniz. „Neyneva Ovası"nın devsasa kenti Musul, ayni zamanda „Kurd tarihin de beşiği" olarak kabul edilir.
Her gelenin işgal ettiği ve kendisine benzettiği Musul kentı, şimdi iskeletı hasar görmüş, demografisi yara almiş bir kent görünümünde. Harami sürülerinin ayakları altında kann ağlayan Musul:
Geniş bir nüfusu, kültürleri, dinleri, mezhepleri, dilleri bünyesinde barındırmiş kent; iskeletinin yara alması ve demografik yapısının haramiler tarafından laşka duruma getirilmesi ile birlikte Musul, devasa „Neyneva Ovası" ile birlikte can çekişiyor şimdi. Mezopotamya'nın yaralı „Anka Kuşu" yeniden dirilir mi bilemem. Ama bildiğim bir şey var; haramilerin bu kenti kolay kolay rahat bırakmayacaklarıdır. Çünkü bu kent, Mezapotamya kültüründen dünya medeniyetine kalmiş, dünya kültür müzaiğinin önemli örneklerinden biriydi. Ama IŞİD işgalinden bu yana, büyük bir tehlike ile karşı karşiya. Kültür düşmanı, insanlık düşmanı emellerin tehdidi altında Musul!
Osmanlı Türkleri bu kenti ele geçirdikleri zaman bu kenti kendilerine benzetmek için, yalan dolanla bu miras kentin balansı ile ciddi şekilde olnamişlardır. Nüfus sayimlarını bile kendi kirli emelleri için üçkağıta kaçan verilerle dünyayı yanıltmaya çalışmişlardır. Tıpkı şimdi torunlarının „Musul için çırpındıkları" gibi.
Hem 1900'larda Osmalı Türkleri tarafından yapılan nüfus sayimında ve hem de 1923 yılında İngilizlerin yaptığı sayimda Kurd nüfusu Musul'da çoğunluk nüfus olarak verilmiştir.(2)
30 Eylül 1924'te toplanan Milletler Cemiyeti Meclisi de, Musul meselesini inceleyecek bir komisyon oluşturur. Taraflarla görüşüp çalışmalarını bitiren Komisyon 16 Aralık 1925'te raporunu Milletler Cemiyetine verir. Rapora göre; - "Musul vilayetinin çoğunluğunu Kürtler oluşuturuyor." Denilmektedir(3)
Gerek Lozan görüşmelerinde ve gerekse daha sonra „Musul Sorununu çözme görüşmeleri" süresince; Musul herkes tarafından „çoğunluğu Kurd, Coğrafik olarak Kurdistan kenti" (3)kabul edilmiştir. Şehrin demografik yapısı ile oynama ve durumu arapların lehine çevirme ise, diktatör Saddam döneminde; Kurdleri göçettirme ve yerlerine arapları yerleştirme metodu ile şehrin demografik yapısı değiştirilmiş.
İşte hep oyunlara, işgallere ve zulüme maruz kalan, sürekli demografik yapısı ile oynanan bu qadim Kurd ve Kurdistan kenti, hala haramiler tarafından işgal ve soykırım tehditleri altında can çekişiyor. Tarih bir kez daha Musul'da gösteriyor ki; „zor ve zulüm metodları" yalnız maruz kalan kenti, ulusu, dini grubu değil, bütün insanlığı yaraladığı gerçeğidir.
Evet musul üzerinde savaş, Musul üzerinde parazlıklar ve musul üzerinde idialar hala devam ediyor, tıpkı 100 yıl öncesi gibi.
Güney Kurdistan Hükumeti, iki yıldır işgalcı ve terör odaklı İŞID örgütüne karşı bütün topraklarını can ödeyerek korumaya çalışmaktadır. Bu alanlardan biri de Musul ve çevresidir. Peşmerge, uğruna „kan döktüğü ve işgalden kurtardığı bütün toprakların sahibi" şartı ile, savaşın bir tarafı olarak „Musul Operasyonu"nda aktif olarak yer almaktadır. Görünen o ki Kurdlerin bu durumu, bölgede Kurd düşmanlığı yapan bir çok güç, odak ve devleti de rahatsız etmektedir.
Kurdistan'ı sömürgeleştiren devletlerin, kendi sömürgeleri üzerindeki kontrölü kaybetmeme çabasını da aşan „girişim" ve „önerme"ler ile bu kapışma devam etmektedir. Türklerin „Biz Musul Operasyonunda da, Masada da olacağız"(!) belirlemesine yeşil ışık yakan bir başka bölgenin cambaz devleti de, Rusya olarak önümüze çıkmaktadır. Perde arkasındaki görüşme ve önermelerin yanısıra, basına yansıyan bilgilerde; Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in özel temsilcisi Profesör Doktor Aleksandr Dugin ABD'yi kastederek:
"Kürdistan'ı kontrol etmeye ihtiyaçları var, çünkü Kürdistan'da Türkiye'nin varlığı ABD için bir tehlike. Çünkü ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'nde büyük Kürdistan'ın yaratılması planına engel oluyor. Bu yüzden Türkiye'nin Irak'ın kuzeyindeki varlığına karşı bir kuvvet oluşturmak istiyorlar" diyerek Türkiye'ye şu öneride bulunuyor:
"Bu yüzden bence Musul, ABD'nin elinde olmamalı. ABD tüm bölgeden dışarı atılmalı. Hem Irak, hem Suriye'den. Fakat bunu yapabilmek için, öncelikle Rusya ve Türkiye arasında ama aynı zamanda da Amerikan etkisinden kurtulması gereken Irak hükümetiyle de çok güçlü ve sağlam bir işbirliğine ihtiyacımız var. Ama aynı zamanda Kürt faktörünü de bir şekilde halletmeliyiz(!) ABD'nin planladığı şekilde değil, Rusya ve Türkiye olarak kendi Kürt planımızı oluşturmalıyız. Kendi Avrasyalı Ortadoğumuz konusunda genel bir plan geliştirmeliyiz. Bu planda Rusya, Türkiye ve İran ve orada yaşayan tüm insanlar ana aktörler olmalı. Ama İran, Türkiye ve Rusya ve gerçek Arap dünyası, gerçek Araplar burada olmalı, ABD ve NATO olmamalı. Ortadoğu problemini çözmenin tek yolu bu"(!)
Evet, Rusya Kurtlarla ayni masada av paylaşımı için, türklere; „paylaşma ortaklığı ve Kurd sorunu çözme"(!) önerisinde bulunuyor..Önerinin ana ekseni; olası bir „kurdistan'ın kurulmasını engelleme „(!)amaçlı olarak yürüyor.
Görünen o ki Rusya; Bölgesel düzeyde, Kurd ve Kurdistan sorunu çözümünü engellemek için Türkiye, Suriye, İran ve PKK'yi ikna etme ve ayri cephe oluşturma çabaları içindedir. Bu amaçlarına ulaşmak için olası her türlü oyuna baş vurmaktadır. ABD ve Türkiye arasanda oluşan gerginliği sözkonusu ederek, „Kurd Kurdistan kozunu" bir zaaf olarak türkiyeye karşı kullanma ve Türkiyeyi „kendi cephesine çekme kartı" çabası içindedir.
En son Salahattin Demirtaş'ın Erdoğan'a seslenerek:
"bir tarafınıza Ahrar uş-Şam'ı, bir tarafınıza Nusra'yı alacağınıza bu tarafınıza, çok açık söylüyorum PYD'yi, öbür tarafınıza PKK'yi alsaydınız."(!)demenin Rusya önermesi ile çakışan yanı budur.
Evet kurulan her tezgah, „başarı ve bozma şansı" ile karşıkarşiya. Önemli olan kimin kendi yolunda emin ve güçlü adımlarla yol aldığı gerçeğidir. İşte bu başarı şansını artıran gerçek bir durumdur. Kurd ve Kurdistan güçleri kendi ulusal onurlarına ve ulusal çıkarlarına, ulusal topraklarına sahip çıkma azmi içinde, savaşiyorlar ve bu savaşın sonuçlarını da, ağır bedeller ödeyerek, bir bir zaferlerle taçlandiriyorlar. Kurtardıkları her köy ve tepeye kurdistan ulusal bayrağını dikerek „işte benim ulusal sınırlarım" diyornlar.
Düşmanla fülört edenler, Kurdistan'ın büyük bir savaş verdiği gerçeğini görmek istemeyenler, anlamak istemeyenleri tarih elbette hakkettikleri yere yazacaktır.
28.10.2016
(2) İngiliz Belgeleriyle Musul Sorunu Dr. Kemal Melek Üçdal, neşriyat
(3) İngiliz Belgelerinde Musul Sorunu..
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.