Yasaklı Bir Dilin Direnişi: Dengbêjlik 1
“Hayii, hayii” kelamıyla başladı bir milletin tarih sahnesi…
“Hayii, hayii” kelamıyla başladı bir milletin tarih sahnesi…
Dengbêjlik; yasaklı bir dilin çığlığı, tarihi, varoluş mücadelesidir. Bir milletin özü ve Kürdistan’ın yüreğidir. Dersim’de, Geliyê Zilan’da, Serhad yaylalarında yankılanır bütün canlılığıyla. Ondan öğreniriz biz Rizgan’ın Nurê’ye olan aşkını, Ferzende Beg’in cesaretini, Şeyh Şahabeddin ve Seyyid Ali’nin özgürlük mücadelesini, Kekê Xiyaseddin’i, İbo Beg’i, Filîtê Quto’yu, Mem û Zîn’i, Cembelî û Binevş’i. Ve daha nicelerini…
Deng; ses değildir sadece. Acı, keder, aşk ve direniş barındıran sedadır. Başı dik bir şekilde idam sehpasına giden Şeyh Said’in mirası, “karşınızda diz çökmedim, bu da size dert olsun” diyen Seyit Rıza’nın haykırışıdır. Sözün gücünün, gücün sözünden üstünlüğüdür. Fırat ve Dicle’nin kan ağlaması, küllerinden doğan Simurg’un kanat çırpışıdır. Kutsal Cudi’ye inen Nuh’un ayak sesleri, İbrahim’in ateşe atıldığında dudaklarından dökülen duasıdır. İnsanlığın beşiği olan Mezopotamya’nın çilesi, uygarlıkların Bereketli Hilal’i ele geçirmek için çarpışan kılıçların sesi, sular altında kalan Hasan Keyf’in sessizliği ve Göbekli Tepe’nin “tarih benim” demesidir…
Bêj; söz, söylemek ve söylem. Asırlarca yokluğu iddia edenlere varlığı beyan etmektir. Ben varım demektir. Mühürlemiş ağızların korkusuzca, zalime olan direnişidir. Evdalê Zeynîkê‘nin turnası ile dertleşmesi, Dengbêj Reso‘nun zehirli olan kahvesine susmaktır. Dengbêj Şakiro‘nun “Kürtlere kırgınım. Kürtler değerlerine, dengbêjlerine sahip çıkmıyor. Türklere bir bakın Bir Aşık Veysel’leri vardı, ona sahip çıkıldı. Bütün dünyaya onu tanıttılar. Bir Reso’muz vardı. Hepimizin ustası. Tek başına öldü. Şimdi söyle bakalım seninle nasıl konuşayım ve gönlümü nasıl açayım?” diyip kırgınlığını ifade etmesidir.
Deng (ses) ve Bêj (söz) kelimelerinden oluşan Dengbêj, iki dudağının arasından çıkan kelama ruh vererek canlandıran kişidir. O kelamı, kılama çevirir. O’na ne bir saz ne de bir def eşlik eder. Marifet de odur elbet, halkının alınyazısı gelir gözlerinin önüne bir iç çeker ve Allah’ın, çektiği ızdırapları dile getirmesi için bahşettiği ses ile hüzün sanatını ortaya koyar. Gözleri Kawa‘nın Newroz ateşi ile parlar, yüreğinde Qazî Mihemmed’in bitmek bilmeyen yası vardır. Her nefes alışında Halepçe’nin elma kokusunu duyar, bedeni Mîr Bedirxan’a saplanan ihanet hançeri ile acı çeker ve düşüncesinde dört parçaya ayrılmış bir coğrafya yatar.
Yazının, ilk alfabenin icat edildiği Kürdistan coğrafyasında söze kutsallık yükleyip değer veren Kürt halkı için “Sözlü Kültür” önemli bir yere sahiptir.
Yazının olmadığı, ulaşamadığı veya Kürt halkı gibi söze değer veren toplumlar kendilerini söz ile ifade etmiştir. Kültürleri bu şekilde oluşmuş ve aşk, acı, ıstırap dolu yaşantılarını; yani tarihlerini söz ile nesilden nesile aktarmışlardır.
“Ulusal bir gelenek” (Thompson) olan sözlü kültürün taşıyıcıları her toplumda farklılık gösterdiği gibi farklı isimle de anılmıştır. Örneğin Türkler’de “aşık” olarak adlandırılırken, Kürtler’de bu kişiler Mehmet Uzun’un deyişiyle “sesi meslek edinmiş usta, mekânı ses olmuş insan” olan Dengbêjler’dir. Ses ve söz. Yani sesin ve sözün ustaları.
Dengbêj’in icra ettiği sanata, kelam ile bağlantılı bir kelime olan kilam adı verilir. Kilam, sesin ahengi ve sözün birleşimiyle meydana gelen bir türdür. Herhangi bir enstrüman olmadan yapılan bu sanat, müzikten fazla dile yakın bir türdür. Etnomüzikolog Estelle Amy de la Bretèque, bu türü “şarkıya benzeyen melodili konuşma” ve “her zaman için yitirme ve fedakarlık hisleriyle bağdaştırılan” bir form olarak tanımlar.
Müslüm Yıldız “Edebiyatta Ölüm ve İntihar” kitabında Kürtler ile sergiledikleri müzikler arasındaki ilişkinin önemine vurgu yaparak şöyle der:
“Kürtlerin yaşamı ile yaptıkları müzik arasında oldukça eski bir birliktelik vardır. Bu birliktelik Kürt dilinin, tarihinin ölmemesini sağlar. Müzikle yaşam arasında kurulan ilişki günlük yaşamın dili, tarihin kendisi olmuştur ve bu tarihselliğin mümessilleri Dengbêjler’dir.”
Sözlü kültüre hâlâ devam eden Kürt halkının tarihi, Dengbêjler’in kilamlarında saklıdır. Toplumsal olay ve olgular Dengbêj’in kilamlarında ilk gün kü canlılığını kaybetmeden korunarak bize ulaşmıştır. Dengbêjler, soğuk kış gecelerinin civatlarında sadece sanatlarını sergilemekle kalmamış aynı zamanda Kürt halkının tarihçileri, gazetecileri, ortak belleği ve aydınları olmuşlardır.
Dengbêjler kilamlarını sergilerken, anlattıkları hikaye veya olayı yaşıyormuş gibi anlatırlar. Dinleyiciler ise Dengbêj’in hareketlerinin ve büyülü sözünün etkisinde kalarak, olayın gözlerinin önünde canlandığını hisseder. Bu şekilde tekrarlanarak anlatılan tarihsel olay veya olgu canlı tutularak ortak acıları olan insanları bir arada tutar.
Dengbêjler üzerine araştırma yapan ve The Sung Home isimli kitabı yazan Hollandalı araştırmacı Wendy Hamelink; “Dengbêj kilamlarının tarihsel derinliğe sahiptir” ve “çoğu kilam hem dil kullanımı hem de verdikleri tarihsel bilgi açısından ilginçtir” diyerek kilamların tarihsel önemine vurgu yapar.
Mîrê Dengbêjan (Dengbêjler’in Miri) Dengbêj Reso’dan dinlediğimiz “Xalid Begê Cibirî” kilamında, Cibranlı Halit Bey ile İlyas Sami arasında geçen diyalog anlatılır. O zaman Cibranlı Halit Bey ve İlyas Sami’nin yanında olmayan bir kişi bu kilam ile sanki onların yanında konuşmayı dinlemiş biri kadar bilgi edinir. Ve daha sonra ortaya çıkan bilgiler doğrultusunda kilamda geçen diyalog ile yaşanan diyalog hemen hemen aynı olduğu anlaşılır.
Ya da Şahê Dengbêjan (Dengbêjler’in Şahı) Dengbêj Şakiro’dan dinlediğimiz “Ferzende Beg” kilamını dinlediğimiz zaman yaşanan olay gözlerimizin önünde canlanır. Dengbêj Şakiro yaşanan olayı kısa bir film çekebilecek kadar iyi yansıtır. Kilamda verilen bilgiler oldukça fazladır. Annesi Asya Xanım, eşi Besra Xanım, oğlu Elfesya, atı Eznawir, Ferzende Beg ile Besra Xanım arasında geçen konuşma, Besra Xanım ile Asya Xanım arasında geçen konuşma, aşireti Hesenan ve aşirete bağlı kolu Mala Emmer ve Ferzende Beg’in tarihe geçen meşhur sözü gibi birçok bilgi içerir.
Kilamlarında Kürt halkının tarihini barındıran Dengbêjler, Kürt halkı için paha biçilmez bir arşivdir. Yaşanmışları günümüze kadar taşıyarak ulusal kimliğin oluşması noktasında büyük paya sahiplerdir.
Dengbêjler Kürt toplumunun bütün acılarını, aşkını, sevincini yüreğinde barındırarak Kürt toplumunun ruhunu yansıtır. Onlar sadece sesi ile sanat yapan kişiler değildir. Onlar; Kürtler’i temsil eden birey ve Kürt kültürünü yansıtan bir prototiptir.
Zilan Akademi.com
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.