Yeni Ortadoğu şekillenme Süreci ve Kürdistan Bölgesi
Kürdistan Demokrat Partisi (PDK) Dış İlişkiler Sorumlusu Hemin Hawrami, Kürdistan bölgesinde yapılan bir konferansta 'Yeni Ortadoğu şekillenme Süreci ve Kürdistan Bölgesi' görüşlerini paylaştı.
PDK Dış İlişkiler Sorumlusu Hemin Hawrami, konferansta yaptığı konuşmasında Kürdistan bölgesinin bağımsızlığı için önemli noktalara değindi. Yeni Ortadoğu’nun Oluşum sürecinde Kürdistan bölgesi için fırsat ve tehditlerin neler olabileceğini detaylı analizlerle anlatım yapan Hewrami sunumunda şu şekilde gerçekleştirdi.
Sun tzu savaş sanatında diyor ki: " başarısız olmama fırsatı bizim elimizde, ama düşmanı yenilgiye uğratmanın yolu düşmanın bizim için yarattığı fırsatlardan geçer. "
Dünyada düşünce gelişimi sadece matematik, teknoloji ve siyaseti kapsamıyor. Yazı ve medya işi de bundan nasibini almıştır. Yazmak ve mesaj ulaştırmanın da bir değişime uğradığı görülmektedir. Mutlak ve düz bir mantıkla yazmak ve bir görüşü dayatma tarzı birçok alanda son bulmuştur. Onun için bu yazıda, metot olarak yazı ve okuyucu arasında bir köprü kurmak isteniyor. Bu yazı yeni Ortadoğu’nun yapısı ve özelikleri hakkında bir çerçeve çizmek ve bunun içerisinde Kürdistan bölgesinin konumuna ışık tutmak istiyor. Sonrasında yeni Ortadoğu’nun şekillenme sürecinin ve kürdistan bölgesi üzerindeki etkileri irdelenmektedir. Yazı 9 konuya bölünmüş ve ortaya konulan 12 fırsat ve 10 tehdit üzerinden kürdistan’ın öneminden bahs edilmiştir. Sonunda, yazı metodu sayesinde, yazı ve okuyucu arasında kurulan diyalog detaylı bir analizin ortaya çıkmaktadır.
Yeni Ortadoğu teriminin kullanılma amacı nedir?
Ortadoğu ilk olarak Hindistan ve kuzey Afrika arasında kalan bölgeyi işaretlemek ve adlandırmak için, 1880 yılında İngiltere hükümeti tarafından kullanılmıştır. Bu da doğuyu 3 bölüme ayıran bir mantıktan kaynaklanmıştır. Birinci bölüm şu anda kuzey Afrika da bulunan devlet ve ülkeleri kapsıyor. Bu bölüm yakın doğu olarak tanımlanmıştır. Hindistan’dan Japonya’ya uzanan kısım ise uzak doğu, Hindistan ve kuzey Afrika arasında kalan bölge ise Ortadoğu olarak isimlendirilmiştir. Bu sınıflandırma, sayks pikot antlaşması, Osmanlı imparatorluğunun çöküşü ve yeni devletlerin ortaya çıkmasından sonra, eski Ortadoğu diye tanımlayabileceğimiz bu coğrafya Ortadoğu olarak adlandırılmıştır.
Uluslararası Değişimlerde Ortadoğu’nun Önemi
Ortadoğu’nun uluslararası siyasi arenada neden önemli olduğunu bilmek önemlidir. Bu bölge üzerindeki çekişmelerin kaynakları neler ve bu çekişmelerin kısa veya uzun vadeli oldukları sorularının cevapları önemlidir. Bunun için Ortadoğu’yu önemli kılan faktörlerini belirlememiz lazım. Bunun birkaç boyutu var:
1-jeopolitik teorilere göre Ortadoğu’nun önemi
2-din yapısı açısından Ortadoğu’nun önemi
3- enerji transferi yolları açısından Ortadoğu’nun önemi
Bu boyutlara değinmek gerekirse ve jeopolitik teoriler çerçevesinde bakılırsa, Ortadoğu’nun jeopolitik önemi ortaya çıkar. Harfold jon makinder ın klasik jeopolitik teorisi olarak bilinen Hart Land (çekirdek bölge) teorisinden bakıldığında, dünyada çekirdek bölge ve güç bölgesi olarak tanımladığı bir coğrafya var. Bu bölgenin aşağısında, çekirdek bölgeyi çevreleyen rimland olarak tanımladığı, yay şeklinde bir bölgeden söz ediyor. Rimland Ortadoğu’nun ortasından geçiyor. Buna göre Ortadoğu çekirdek bölgeyi çevreleyen bölgede yer almakta. Kohn`ın kuşak teorisi diye bilinen jeopolitik teoriye göre ise, Ortadoğu bir kuşak gibi bu bölgeleri birbirine bağlamaktadır.
Bu bölgenin önemine değinen başka teori, aleksander kifersky,nın hava gücü ile alakalı teorisidir. Kendisi pilot olan aleksander kifersky,nın teorisine göre dünyanın hava sahası, soğuk savaş dönemindeki doğu ve batı blokları arasında bölünmüş. Doğu bloğunun nüfuz havzası Moskova’dan Tokyo ya kadar uzanmaktadır ve batının alanı ise ABD’ yi hürümüz boğazına bağlıyordu. Buna göre Ortadoğu bu iki alanın kesiştiği yerdi ve böylece "kim bu bölgeyi ele geçirebilirse dünyaya hakimi olabilir" görüşünü ortaya koydu.
Zebgino berjneskinin kriz kuşağı teorisine göre ise bu bölge dünyanın en krizli ve sorunlu bölgesi olarak tanımlanıyor. Bu da bu bölgenin barış ve uluslararası dengelerin rayına oturması açısından ne kadar önemli olduğunu ortaya koyar.
Jeopolitik teorilere göre hal böyle iken, dünya enerji güvenliği açısından bu bölgenin önemi nedir?
Dünyanın petrol ve gaz rezervlerinin istatistiklerine göre, dünyanın 70%petrol yedeği ve 41% gaz rezervi Ortadoğu’da bulunmaktadır ve dünya gaz rezervinin 8%ı kürdistan bölgesine aittir. Bunun dışında, önemli enerji transit yolları buradan geçiyor. Bunlardan Hürmüz boğazı, Aden ve kızıl deniz örnek olarak gösterilebilir. Dünyanın 35% petrol ihtiyacı sadece Hürmüz boğazından geçiyor.
Bunların dışında, bu bölge semavi dinlerin (İslam, Hristiyan ve Yahudi) beşiği konumundadır ki bu da bölgenin önemini artırmaktadır.
Yeni Ortadoğu deyimi ilk olarak George w Bush yönetimi döneminde ABD dış ilişkiler bakanı olan Condaliza Rice tarafından kulanılmiştir. Bunun neden ortaya atıldığını ve kürdistan bölgesi ile ilişkisinin ne olduğunu bilmek bizim için önemli. Yeni Ortadoğu hakkında var olan bütün görüşlerin birleştiği nokta, eksi Ortadoğu’nun bittiğidir. Yeni Ortadoğu’nun oluşum süreci tamamlanmamıştır. Sayks- picot antlaşmasından 11 Eylül saldırıları ve sonrasında yaşanan Afganistan ve Irak savaşları ve 2011’deki Arap başkaldırıları ve 2014’te İŞİD’ın ortaya çıkmasına kadar uzanan bir sürçte, eksi Ortadoğu’nun varlığından söz edebiliriz, ama 2014’ ten itibaren yeni Ortadoğu şekillenmeye başlamıştır. Bunun daha net anlaşılması için, yeni ve eski Ortadoğu arasındaki farkını ortaya koymak gerekir.
Eski Ortadoğu’nun özelikleri:
1-Eski Ortadoğu’da devlet faktörü siyasi dengelerin oluşması için en önemli etken olarak ortaya çıkıyordu.
2- Eski Ortadoğu’da sürekli kaos ve kaotik bir ortam vardı sürekli savaş ve çekişmeler yaşandığı halde bir dengeye tabii idi.
3- Eski Ortadoğu sisteminde devletler A ve B hattına bölünmüşlerdi. Buna göre (ABD, Arabistan, İsrail, Ürdün ve bazı körfez devletleri) A hattında ve (Suriye, Hizbullah, körfez Şiileri) İran’ın liderlik ettiği B hattında yer almaktaydı.
Bu açılardan yeni Ortadoğu’ya bakıldığında:
1-Her ne kadar eğer eski Ortadoğu’da devlet en önemli faktördü, ama şu an bu devletler başarısız devletlere (fail states)e dönüşmüşler ya da (failing states) başarısızlığa giden bir süreci yaşıyorlar, ya da, zayıf ve yenilmiş devletlerdir. Buda gösteriyor ki, bundan sonra Ortadoğu’da devlet en önemli faktör değildir.
2- eski Ortadoğu’daki A ve B saflaşması artık bitmiştir ve yeni Ortadoğu’da eski ittifakların yeri kalmamıştır.
3- eski Ortadoğu’daki sorunlarda, büyük devletler son söz sahibi idiler, ama şimdi bu durum böyle kalmamıştır.
4-eskiden var olan devletlerin sistemi ne olsa da özel bir kimlikleri vardı, şimdi ise bu devletler kimlik sorunu ile yüzleşmişler ve ulusal, dini ve mezhebi kimlikler devlet kimliğinin yerini dolduruyor.
5-eski Ortadoğu’da istikrarlı bir kriz sistemi hakimdi, şimdi ise sistemsizlik hâkim.
Bununla beraber yeni Ortadoğu’nun özelliklerini böyle sıralayabiliriz:
1-eski sistem bitmiştir ama yeni sistem henüz rayına oturmamıştır.
2-eski saflaşmalar yıkılmıştır ama yeni ittifaklar tam olarak yerini doldurmamıştır.
3-eskiden devletlerarası sistem değişiyordu, şimdi ise devletlerin değiştiğini görüyoruz.
4-eski Ortadoğu’da, devletlerin iç savaşları kendi sınırları içerisinde kalırdı ama şimdiki iç savaşlar bütün bölgeyi etkiliyor.
5-bu bölgede önemli güvenlik ve iktidar boşluğu var ve bunun etkileri çoğalmaktadır.
6- başarısız devletler eski Ortadoğu sisteminin bir özeliği idi, şimdi bütün bölge başarısız olmuştur.
7-dünyanın en büyük işsizlik oranı bu bölgeye aittir ve toplam 22 Ortadoğu ülkesinin dünya ekonomisindeki yeri 4.6% kadar, buna karşın Almanya’nın buna katkısı 6.4% civarındadır.
8- eskiden Ortadoğu kriz kuşağı olarak tanımlanıyordu, şimdi ise dünya krizlerini cezb eden bölge olarak ortaya çıkıyor. Suriye’de ABD- Rusya çekişmesinin sebeplerinden birisi, Ukrayna krizindeki ABD baskısını azaltmak oluğu ortadadır.
Farklı projelerin Ortadoğu çekişmesi
1- ABD projesi
Bu projenin 5 önemli amacı var:
Bölgede güç dengesini kurumak.
ABD çıkarlarını tehdit edebilen bir bölgesel gücün ortaya çıkmasını engellemek.
Dünya enerji güvenliğini temin etmek ve enerji pazarına hâkim olmak.
Özelikle ABD ye karşı ülkelerde, kitlesel imha silahların gelişmesini önlemek.
Rusya ve Çin devletlerinin bölgedeki etkinliklerini önlemek ve müttefiklerinin çıkarlarını korumak.
2-Iran ve Şii projesi
Bu proje Şia cılık projesidir ve İran tarafından yürütülüyor.
İran bölgeye hâkim olmak istiyor ve elinden geldiğince, çekişmeleri kendi torakları dışında tutmak istemektedir ve bunun için rakiplerini alt etmek için vekalet savaşları yürütüyor.
3-Türkiye projesi
Türkiye bölgede etkin olma hesapları için NATO gücünü kullanmak istiyor. Sünnilerin liderliğine soyunuyor ve bölgede Müslüman kardeşleri hakim kılmak istiyor. Ayrıca bölgedeki enerji kaynaklarına ulaşmanın yollarını aramakta ve enerji pazarına hakim olmak istiyor.
4- Arabistan ve Sünni projesi
Arabistan bölgedeki konumunu yükseltme ve Mısır’ın Arap dünyasındaki yerini alma arzularını gütmektedir. Ayrıca İran hegemonyasını kırmak ve Şiileri zayıflatmak istiyor.
5- Radikallerin projesi
Çoğunlukla selefiler bu proje için çalışıyorlar. Bunlar bölgedeki iktidarı kendilerince yorumladıkları hilafet biçimlerine geri götürmek istiyorlar ve buradan dünyadaki bütün selefi hareketleri yönetmek istiyorlar. Bunu daha önce el-kaide denedi ve şimdi İŞİD bunu deniyor.
6-Arap milliyetçiliği projesi
Bu proje bölgedeki devletleri, diğer ulusların çıkarlarını gözetmeksizin, Arap ulusunun çıkarları üzerinde kurulu bir yapı inşa etmek istiyor.
7- İsrail projesi
Askeri üstünlük, yeterli savunma düzeyine ulaşabilme ve bölgedeki sorunları askeri yöntemlerle çözme arayışındadır.
8- Rusya Projesi
Rusyanın amaçları Akdeniz’in sıcak sularına ulaşmak, bölgedeki siyasi ağırlığını göstermek ve silah ticareti için yeni pazarlar bulmak için uğraş veriyor. Ayrıca Avrupa’nın ana doğalgaz tedarikçisi olarak konumunu muhafaza etmek istiyor.
9- Kürdistan bölgesinin projesi
Bu proje Ortadoğu’yu şekillendirecek olan bağımsızlık sürecini içeriyor. Bura da kürdistan kendi projesini kurmak için önemli bir oyuncu olarak ortaya çıkmaktadır.
Gelecek 5 yıl içerisinde Ortadoğu senaryoları
Bu yazıya kaynak olarak kullandığımız rapor ve araştırmalara göre gelecek 5 yıl için Ortadoğu senaryolarını bu şekilde özetleyebiliriz:
1-ortadoğu çekişmeli bir sürecin başlangıcındadır. Avrupa’nın vestfalya anlaşması öncesindeki 30 yıllık savaşlarına benzer bir sürece dahil olmuştur.
2-Gelecek 5 yıl içerisinde İŞİD ve El-Kaide tehditleri devam edecek. Başka bir deyimle terör farklı ad ve yöntemlerle devam edecektir.
3-Irak bir daha istikrarlı üniter bir devlet olamayacak. Şii-sünni, Şii-Şii, Sünni-Sünni ve Arap-Kürt çelişki ve çekişmeleri derinleşecektir.
4- Gelecek 5 yıl içerisinde Irak-Suriye-Libya devletleri dünyanın başarısız devletleri olarak tanınacaklar.
5- Gelecek 5 yıl içerisinde bölgedeki silahlanma yarışı ve sorunları askeri yöntemlerle çözme istemi artacaktır.
6-ortadoğudaki liderlik ve uluslararası güçlerin etkinliği azalacaktır.
Ortadoğu’daki istikrarsızlığın devamının nedenleri
Bölgedeki istikrarsızlığı öngörmek iyimserlik veya karamsarlıkla alakalı bir olay değil, belki bu aşağıda değineceğimiz bilgi ve faktörlere bağlı olduğu ortadadır:
1-Gelecek 5 yıl içerisinde bölgedeki sistem farklı projelerin baskısı ve Ortadoğu vatandaşlarının alttan üste baskılarına maruz kalacaktır.
2-bölgedeki devletlerde kişi başına gelir oranı daha fazla düşecek. 2012 yılında, dünya düzeyinde kişi başına gelir 11977 dolar iken Ortadoğu’da bu rakam 7981 dolar idi. Gelecek 5 yıl içerisinde bu rakamın daha fazla düşmesi beklenebilir.
3-Suriye başarısız devlet olmaya devam edecek, Irak Libya ve yemen durumları daha fazla kötüleşecektir.
4-istikrasızlık ve krizden dolayı bölgedeki yatırımlar en az seviyeye düşecek ve bundan dolay ekonomik ve toplumsal durumlar kötüleşecektir.
5- Gelecek 5 yıl içerisinde kimlik çekişmeleri derinleşecektir.
6-Ortdoğda nüfus patlaması yaşanabilir.2015 yılında bölgenin nüfus sayısı 357 milyon kişi iken, 2025’te bu rakamın 468 milyona ulaşabileceği tahmin ediliyor. Buradaki asıl sorun, nüfusun artmasından ziyade, program ve plansız bir şekilde şehirlerde yaşayanların sayısındaki artış olacak. 2015 yılında bölge nüfusunun 56%ı şehirlerde yerleşmişler, bunun 2020’de 61%e kadar ulaşabileceği tahmin ediliyor.
7-ortdoğu topraklarının çoğu çölden oluşuyor. Dünya nüfusunun 6%ını barındıran bu bölgenin sadece 4.6%ı yerleşime müsaittir. Ayrıca buradaki su sorunu önemli. Ortadoğu’da yaşayan dünyanın 6% nüfusundan sadece 1%ı su üretebiliyor.
8- gençlerdeki işsizlik oranı 28% seviyesindedir, eğer bu rakam gelecek 5 yıl içerisinde 35% e varırsa terör ve radikalizm ve istikrarsızlık yaygınlaşacaktır.
Yukarıda bahs ettiklerimizden yola çıkarak gelecek 5 yıl içerisinde bölge iki senaryo ile karşı karşıya kalabilir:
1-durumlar değişebilir ve bölgede bir sistemin kurulması için güçlü bir zemin yaratacaktır.
2-ya da bu durumlar devam edecek ve buda radikalizm ve terörizmin devamını sağlayacaktır.
Bu iki senaryonun gerçekleşme ihtimalileri iyice araştırılmalı ve ona göre hazırlıklı olmamız gerekir.
Bunu doğru bir şekilde analiz etmek ve konuya partiye duygusal bağımlıktan ziyade doğru bir bakış açısı ile bakmak için, ben Amerikalı stratejisti Graham Elison un sorunları çözümleme yöntemlerinden yararlanmak istiyorum. Buna göre:
1-çevremizde neler olduğunu anlamalıyız
2-var olan durumlarda gerçek olayı açığa çıkartmalıyız
3-bu olayların bizim için neden önemli olduklarını sormalıyız
4-ayrıca nasıl davranmalıyız, reaksiyon mu göstermeliyiz, izlemeli miyiz yoksa tepkisiz mi kalmalıyız? Sorularına cevap aramalıyız.
Ortadoğu’daki olayların etkisi bütün bölgeye yayılacak ve bu çerçevede biz de kendimizi bu değişim ve sonuçlarına hazırlamalıyız. Ancak buradaki önemli soru, neye nasıl başlamalıyız? Sorusu olacak. Bunun cevabı için sun tzu Çin askeri stratejistinden alıntı yaparak varmak istiyorum: "başarısız olmama fırsatı bizim elimizde, ama düşmanı yenilgiye uğratmanın yolu düşmanın bizim için yarattığı fırsatlardan geçer. " ve bu çerçevedeki bizim için fırsat ve tehditleri sınıflandırmak istiyorum.
Yeni Ortadoğu’nun Oluşum sürecinde kürdistan bölgesi için fırsat ve tehditler
Kürdistan, Ortadoğu’nun jeopolitik haritası ve İŞİD ile savaşta önemli bir yer ve role sahiptir. Aynı zamanda bagımsızlık için uğraş vermektedir. Buradaki önemli soru kürdistan nasıl davranmalı sorusudur. İnisiyatifli mi olmalı yoksa beklemeli mi? Yoksa bazılarının dediği gibi tekrar Bağdat’a geri dönüp ona yeni bir şans vermeli mi? Bize göre bunlardan hiç birisi Kürt ve bağımsızlık sürecine katkıları olmayacak. Fırsatları iyi değerlendirip ve tehditleri bertaraf etme yollarını aramalıyız.
Kürdistan bölgesi için fırsatlar:
1-Sayks-pikot sistemi ve sınırları yıkılmıştır.
2-Arab milliyetçiliğinin projesi başarısız olmuştur.
3-bölgedeki geleneksel ittifaklar ortadan kalkmıştır
4-sorunların çözümünde devletler belirleyici faktör olmaktan çıkmıştır.
5- bölgedeki denklemlerde, kürdistan’ın gücü, kabiliyeti ve çıkarları artık dünya çıkarları ile bağlanmıştır.
6- kapalı ve merkezi hükümetlerin devri bitmiştir.
7- kürdistan’ a hâkim olan devletlerin güçleri değişime uğramıştır.
8- Kürtler kendi ülkelerindeki yer altı zenginlikleri hakkında karar sahibi olmuşlar.
9-teknoloji devrimi ve iletişimde hız dönemi başlamıştır.
10- kürdistan dışındaki kürdistan toprakları peşmerge kanı ile özgürleştirilmiştir ve buda kürdistan’a stratejik bir derinlik kazandırmıştır.
11-artık kürdistan’ın aktif bir diplomasisi var ve BM güvenlik konseyinin 5 daimî üyesi dahil 35 ülkeden fazla ülkenin burada konsoloslukları var.
12- kürdistan ’da birlikte yaşam ve tolerans kültürünün varlığı ispatlanmıştır.
Buna karşı kürdistan için var olan tehditleri şöyle özetleyebiliriz:
1-iç siyasetin dağınıklığı
2-diğer kürdistan parçalarındaki güçler, özelikle PKK nın kürdistan bağımsızlığına engel teşkil edebilme potansiyeli.
3-Musul sonrası ve İŞİD oradan çıkması ile kürdistan üzerindeki terör tehdidi ortadan kalkmayacaktır.
4- terör ve istikrarsızlık için zemin teşkil eden kürdistan’ın çevresi.
5-çevremizdeki başarısız devletlerden arta kalanlar ki bu çoğu zaman Kürtlere tehdit yaratacaktır.
6-olası bölgesel savaşlar, ki bölgede çıkan her savaş Kürtler üzerinde etkisi olacaktır.
7-Şii-Sunni çekişmesinin Kürtler üzerindeki etkisi.
8-büyük güçlerin bölgeden çekilmesi ki bu dengelerin zor tutulmasına neden olur.
9- teknolojik devrim bir yandan kürdistan için fırsat, diğer yandan ise tehdit oluşmaktadır.
10- bazı medya, sosyal medya ve gruplar tarafından devamlı olarak vatani ve ulusal meselelerin haklılığı sorgulanmaktadır ve buda Kürt bireyini umutsuzluğa sürüklemektedir.
Fırsatlardan yararlanmak ve tahditlere karşı koymak için ne yapmalıyız?
Bunun için açık ve pragmatik bir şekilde davranmalıyız. Yani her yerde ve zamanda önümüze gelen fırsatları değerlendirmeli ve kullanmalıyız. Vatani bir plana sahip olmamız önemlidir. Belki bütün grupları bir araya getirebilmemizin dönemi artık bitmiştir, ancak bağımsızlığa inanan kişi , grup ve örgütleri bir araya getirebiliriz.
Projelerimizde kürdistani bir siyaset izlemeli ve bu çerçevede kürdistan bölgesinin savunması ve gelişmesini esas almalıyız. Bunun yanında çok boyutlu bir diplomasi ile hareket edip ve bütün yumurtaları bir sepete koymamalıyız, ve güç dengesinin korunması bizim tercihimiz olmalıdır.
na
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.