Yeniden Çizilecek Ortadoğu Haritasının Tam Ortasında Bağımsız Kürdistan Görünüyor
.
ABD’yi dört yıl yönetecek olan Başkan Biden oldu. Biden sadece ABD’yi yönetmeyecek, dünya siyasetinden de söz ve karar sahibi olacak. ABD ile siyaset yapmak isteyenlerin, kendi siyasi çıkarları, ABD çıkarlarıyla çakışıyor mu, bunu görmeleri gerekiyor. Yoksa Biden geldi şunu yapar, bunu yapmaz, hayalci olmamak gerekiyor. Siyasette kadim dost ve kadim düşman olmaz. Çıkar ilişkileri önceliklidir. Siyasette şahsiyetlerin bilgisi ve tecrübesi de çok önemlidir.
Biden 50 yıldır siyasetin içerisinde, siyaseti iyi bilen, her kademede siyaset yapmış, tecrübeli bir siyasetçidir. Elbette ki yapacakları bilgi ve tecrübenin ürünü olacaktır. Yıllardır Kürdistan tam bir savaş alanı. İşgalcilerin suçu olduğu kadar, dostunu ve düşmanını ayırt edemeyen, Kürtlerin de suçu var. Başkaları ile kanka ve kendi aralarında kavgalı kardeşler, boşuna imdat diye bağırmasınlar, bu koşullarda kimse duymaz ama Biden’ın kulağı o seste olacak sanıyorum.
Yıllar önce katıldığım bir toplantıda, Biden’ı dinledim, toplantıdan sonra ayaküstü kısa bir sohbetimiz de oldu. Ben Dinler ve Ortadoğu tarihini okuyan bir insanım ama Biden’ın da Ortadoğu’yu çok iyi tanıyan bir insan olduğunu gördüm. Özellikle Ortadoğu siyasetine hâkim bir insan. Biden’ın Kürtler için önemli bir şans olduğuna inanıyorum. Kürtler de şansını iyi kullanmak ve yararlanmak zorundadır. Soğuk savaş döneminin aklı, günümüzde ilerleyemez yolda kalır.
ABD’yi tanımadan, ön yargılarla değerlendirenler, kendilerine çok zarar veriyor. ABD 1783 Paris anlaşmasına kadar, İngiltere’nin sömürgesiydi. İngiltere, Amerika’yı devlet bile saymıyordu, 1790’da ABD Anayasa’yı kabul etti, devlet görünümünü kazandı. Birinci dünya savaşının bitmesinden üç ay önce, İngiltere saflarından savaşa katıldı. Barış görüşmelerine katılmadı, sadece 12 maddelik önerilerini sundu. Öncelikli talepleri, Polonya’nın bağımsız devlet olması ve azınlıkların hakları ile ilgiliydi. ABD Kongresi 1926 tarihinde toplandı, ‘Lozan Anlaşması diye bir anlaşmayı tanımıyoruz’ diye karar aldı. Yani şu anda ABD’ye göre Lozan anlaşması, yok hükmündedir. Lozan anlaşmasının altında Rusya’nın ismi var ama imzalamadı.
ABD’nin Ortadoğu ile hiçbir alakası yoktu, Ortadoğu’nun hâkimi İngiltere idi. 1956 yılında Mısır lideri Nasır, Süveyş kanalının millileştirdiğinin açıklamasını yapınca, İsrail, İngiltere ve Fransa ortaklaşarak, Mısır’a karşı savaş ilan etmiş ve Süveyş kanalına asker yığmaya başladılar. ABD ise Rusya ile birlikte, ‘askerleri derhal çekmezseniz, Londra’yı Atomla bombalarız’ diye tehdit ettiler. İngilizler ve Fransızlar askerlerini derhal geri çektiler. Bu olay tarihe “Süveyş Krizi” olarak geçti.
Eisenhower Doktriniyle 1957’den itibaren ilk defa ABD Ortadoğu ile ilgilenmeye başladı, İngiltere de çekildi evine gitti. İngiltere’nin Osmanlı topraklarını parselleyip devletler kurarken, ABD onun yaptığı hataları da görmeye başladı. Bloklar arası çekişmeler de hızla tırmanıyordu. Kürdistan, Yahudi ve Ermenistan devletlerinin kurulmasına engel olan İngiltere, bölgede üç temel sorun bıraktı. İsrail 1948 yılında devlet oldu ama huzur yok. Bağımsız Kürdistan olmadan huzur da olmaz.
Barzanilerin sürdürdüğü özgürlük hareketi, ABD’nin dikkatini çekti ve ABD Kürtlerle ilgilenmeye başladı. 1988 tarihinde Kennedy ve Yahudilerin girişimi ile ABD Kongresi, Ulusal Kürt Kongresi adı altında bir toplantı düzenledi. Biden o toplantının düzenlenmesinde öncülük edenlerden biridir. Toplantıda çıkan karar, “Bağımsız Kürdistan desteklenmelidir” oldu. Bir yıl sonra, 1989’da Kennedy ve Danielle Mitterrand Paris’te Kürt Konferansı düzenlediler. Bu toplantıya ben de konuşmacı olarak katılma şerefini yaşadım. Benim ve Kasımlo’nun eşi Helen Kasımlo’nun konuşmasını Danielle Mitterrand yönetiyordu. Toplantılardan sonra, Kürtler de dünya gündeminde yerini almaya başladılar.
Günümüzde; Kürtler dünya gündeminde bir numara ve bütün dünyanın desteğini almış durumda. Bunlar elbette ki önce Kürtlerin, sonra da İsrail ve ABD’nin çabalarıyla oldu, bunu inkâr etmek nankörlük olur. Güney Kürdistan ve Batı Kürdistan’daki gelişmeler bunun açık delilidir. AB ülkelerinin de Fransa önderliğindeki, çabalarını unutmamak gerekiyor. İsrail ile dostluk anlaşmaları imzalayan bütün Arap ülkeleri, Bağımsız Kürdistan’ı da desteklediğini açıkça dile getiriyorlar.
Ortadoğu’da İran önemli bir sınır taşıdır. İran; birinci ve ikinci dünya savaşlarında fazla zarar görmeyen bir ülke. 16 Ocak 1979 tarihine kadar, İran’ı Pehlevi ailesi yönetiyordu. Humeyni Din’i yanlılarının ayaklanmasıyla, 1979’da Şah Rıza ailesini de yanına alarak, İran’ı terk etti. 1964 tarihinde kaçan ve iki yıl Türkiye’de kaldıktan sonra, Paris yakınlarında bir köye yerleşen Humeyni, 1 Şubat 1979 tarihinde, geri döndü. Yani 40 yıldır Humeyniciler İran’ı yönetiyorlar.
İran’da yaşayan herkes “Fars’tır, Müslümandır ve Şii’dir” hiç kimsenin başka bir tercihi olamaz. Şah döneminde de böyleydi, Şah bunları Osmanlı paşalarından öğrenmişti. Humeyniciler etrafını temizledikten sonra, Humeyni Dinini yani Şiiliği ihraca başladılar. Bütün Müslüman ülkeleri huzursuz olurken, 1980-88 İran-Irak savaşı, milyonlarca insan öldü. Günümüzde AB ülkeleri, ABD ve İsrail’i başlıca düşman ilan etmiş. Humeyni İran’ı, Ortadoğu’da çıban başı oldu.
Paşalar Cumhuriyeti İnönü-Gürsel cuntasıyla birlikte, yeni bir formasyona büründü. 1952 yılından beri NATO üyesi ve batının en sadık müttefiki, ne yaparsa yapsın kimse görmez. FETÖ’izimle dindarlaşmayı hızlandırdı, “Türkiye’de yaşayan herkes Türk, Müslüman ve Hanefi’dir” hiç kimsenin başka bir seçeneği olamaz. Lenin’in Yoldaş İmparatorluğu dağıldıktan sonra, süreci hızlandırdı ve Kemalist Din ihracına başladı. Batı ve bütün Müslüman ülkeleri, bundan rahatsız olmaya başladı. Günümüzde Türkiye ham iplikle batıya bağlı, bütün İslam ülkeleriyle de ilişkiler koptu. Türkiye de açıkça olmasa da AB, ABD, Arap ülkeleri ve İsrail’i düşman ilan etmiş, beş cephede TSK savaş halinde. İsrail ile karşılıklı Büyükelçileri çektiler. FETÖ 20 yıldır ABD’nin misafiri, onu joker gibi kullanacak, hiçbir zaman da iade etmeyecek.
Kuveyt’i işgal eden Saddam’a ABD saldırdı, savaş bütün hızıyla devam ediyordu. Kuzeyden de saldırıya geçmek için müttefiki Türkiye’den geçiş izini istedi. Bu arada askeri alanlar kiralandı, Akdeniz’deki askerleri, Silopi’ye kadar çeşitli alanlara yerleşti. 1 Mart 2003 tarihinde meclisteki tezkere oylamasında ret kararı çıktı. Dünya şaşırdı, ABD’nin savaş planları altüst oldu. Bu kararla Türkiye ABD ordusunu Silopi’de geri çevirdi, İskenderun körfezinden denize döktü. 2009 tarihinde Davos’ta, TC. Başkanı Erdoğan İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile bir Tv programında Erdoğan; “Siz adam öldürmeyi iyi bilirsiniz” sözleriyle Peres’i itham etti. “FETÖ”, “1 Mart tezkeresi” “one minut” çıkışlarından sonra, Türkiye siyasette ikmale kaldı, sınıfını geçemeyecek, büyük bir ihtimalle okuldan atılır.
Suriye’de İran yandaş, Türkiye karşı görüntüsü vermeye çalışsalar da her ikisi de Esad rejimini kurtarmaya çalışıyor. Diğer taraftan Güney Kürdistan’da, kısmen de olsa Kürtlerin kazandığı statükoyu bozmaya çalışıyorlar. Bu çabalar hem İran’a hem de Türkiye’ye çok pahalıya patladı. Her iki ülkenin de bütün İslam dünyası ile ilişkileri de koptu. Sorunu taşıyıp buraya kadar getirdiler, bakalım bundan sonra ne yapacaklar?
İngilizlerin Ortadoğu’da bıraktığı hatalar yeniden ele alınıyor, Ortadoğu haritası yeniden belirleniyor, tam ortasında Bağımsız Kürdistan görünüyor. Biden; ekibini buna göre belirlemiş, bu ekip görev başında. Yine de en büyük sorumluluk Kürtlerdedir. Kürtler kendi aralarındaki birliği sağlamalı ve hedefe yönelmelidir. Bireyler yaşadıklarını ve gördüklerini, yeni baştan değerlendirmek zorundadır.
1960 yılından beri Kürtler büyüteç altında izleniyor. 1980 sonrası izleme daha planlı ve programlı yapılmaya başlandı. Kürdistan’ı işgal edenler bunun farkında, kendilerine göre önlemlerini almışlar. Kürtler galip gelecek olanların yanında yerini almalıdır. Bölgede Kürtlere hiçbir zararı olmayan İsrail, Kürtlerin en yakın dostudur. Bununla birlikte, diğer bütün İslam ülkelerinin de dostluğunu kazanmış olurlar. ABD Kürtlere hiçbir zaman düşmanlık yapmadı, Kürtlere her türlü desteği veriyor, Neden Kürtler ABD ile dost olmasın? AB bir bütün olarak Kürtlerin yanında, Kürtler bunu görmek zorunda. Eğer Kürtler dönüp çevresine baksalar, çevresinin dostlarıyla çevrili olduğunu görecekler.
Siyasette inatlaşma kayıp etmenin başlıca sebebidir. Kürtler inatlaşıp kayıp etmeyi göze alsalar bile, İsrail, ABD, AB ve Müslüman ülkeleri kazanacak. Biden boşuna Barzani’ye “Bağımsız Kürdistanı birlikte göreceğiz” demedi. Bağımsız Kürdistan’ın projesi, 1988 ABD’de “Ulusal Kürt Kongresi’nde” Yahudiler ve Kennedy tarafından hazırlandı.
Şiiler Irak’ta, Saddam’ın peşinde 8 yıl İran’la savaştılar, milyonlarca insan öldü. Kürtlerin sayesinde, Saddam’ın zulmünden kurtuldular, Şimdi de İran’la birleşmiş, Kürtlere saldırıyorlar. Tek başına kalan İran parçalanacak. İran parçalanırsa, Türkiye Kürt ve Azeri sorunuyla yüzleşmek istemiyor ama buna göre de hazırlanıyor. Biden bütün dostlarının isteği üzerine, öncelikle Humeyni virüsü ile ilgilenecek. Sonuçta herkes de payına düşene razı olacak.
Ocak 2021
İbrahim Aksoy
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.