YNK'de Post Kavgası ve İran!
Kurdler arasında post kavgası her zaman acı ve gözyaşı getirmiştir. 1966'dan bu yana tamı tamına 40 yıla aşkın bir süre. Ne "post Kavgası" körükleyenlerin gözü doydu ve ne de, bu pis duygulardan hareket eden "Kurd siyasal eliti"nin Kurd ve Kurdistan'a verdiği zararın önüne geçilebildi. Birinin "beyaz" dediğine, diğeri ısrarla "siyah" demeye devam etti ve ediyor.
Gençliğimde tanığı ve bu çatışmalara karşı kampanyanın içinde yer alan biri olarak; 1977 "Şemdinli çıkarması"nın bizlerde yarattığı tahribat ve acının bizat yaşayanı idim.
Aciydi: Binlerce Kurd kahramanı Şemdinli bölgesinde birbirini kırarken, seyircisi ve yüreği yananı olmak. Ama ne yazık ki bu duygularımız, o günün şartlarında yüzlerce peşmergenin imha olması ve savaş dışı bırakılması provakasyonlarına engel olunamadı. İzleri on yıllarca devam etti.
Dönem geldi ve "kardeş kanı" dökmenin kimseye bir yarar getirmeyeceğine kanaat getirildi ve uzlaşma sağlandı. Bir anlamda "Post Kavgasına son" demekti. Yüreği Kurd ve Kurdistan için atan bütün her Kurdistan'liyi sevindirdi. O lanetolası "post kavgasına son" verildi(!)
Ortak stratejik anlaşmalarla ve ulusal uzlaşı içinde, kendi bölgelerinin inşasına başladılar. Ciddi şekilde mesafe alındı ve fersah fersah devletleşmeye yaklaştılar. Bu topraklarda herkese yer olduğu ve herkese yetiğinin en iyi ispatı bu yıllardı.
Ama bir süre sonra YNK bünyesinde bir çalkantı ile bir kopuş yaşandı. Bunun özünde de "rant paylaşımı ve post kavgası" vardı. Kendisini yeni bir "oluşum ve değişim" olarak lanse eden "Tevgera Goran", özünde kendini yumuşak karnın solucanı ve imtiyazcısı sayan bir hesabın, zaif halkadan kendine kiymet biçen bir hesabın ürünü idi. Yaşlanmiş, refleksleri ağırlaşmiş, Baxdat'a Irak Başkanlığı'na çekilmiş, bir liderin yokluğunu fırsat sayan bir hesaptı Noşîrvan Mustefa'nın hesabı. Yasa, organ ve denetim tanımayan; geçmişin mücadele sürecinden alınan imtiyazla, kendini her şeyin üstünde gören bir kişilikti Noşirvan Mustefa. Hevlêr'de hükumetin kuruluş aşamasında, kendini en pahalıya satan, ama hiç bir sorumluluk ve göreve yanaşmayan, ama her şeye ayak takan bir zihniyeti.
Referandum ve bağımsızlık ajendası'nın gündemde olduğu bir dönemde; hükumetin ortak ve güçlü bir zeminde kurulmasını tam 7 ay engelledi. Pazarlıkla, bütün güçleri, kendi haketmediği bakanlıkları ve mevkileri aldı. Ama kendisi, kendini arka pilanda sorumluluktan uzak tuttu, kendini her şeyin pilanlayicisi ve "mahsumu" olarak tanıttı. Aslında bu durum PDK için, Noşirvan Mustefa'ya ilişkin ciddi bir zaaftı!
Kurdistan Parlamentosu Meclis Başkanlığı'da dahil, Ekonomi, Peşmerge ve Ulusal Banka sorumluluğu gibi önemli sorumluluklar "Tevgera Goran"ın elinde olmasına rağmen; kendini hükumetin dışında "muhalifet" olarak saydı ve "hükumet ortaklığı" sorumluluğunu paylaşmadı. Bu ahlaki bir durum değildi.
DAİŞ saldırıları ile birlikte; düşen petrol fiyatları ve Irak Federal Devleti'nin Bölge hükumeti bütçesi ve memur maaşlarını kesmesi üzerine, ortaya çıkan ekonomik krizi, PDK ve hükumete yükleyerek; kendi tabanını PDK'ye karşı kışkırttı. PDK bürolarına saldırılar oldu, ateşe verildi, Kurdistan Bayrağı ayaklar altına alındı, ölenler oldu ve ülkenin savaşta olduğu bir dönemde, ciddi bir provakasyonun altına imza attı.
Elbette 1100 Km'lik bir hatta, cephe açmiş ve ağır bir saldırı ve savaş tehdidi ile karşı karşıya kalan bir bölgenin, içişlerine bu tür müdahale iyi niyetle yorumlanmayacak kadar tehlikeli bir durumdu.
Bunun üzerine PDK, Tevgera Goran ile hükumet ortaklığına son verdi. Hükumet yapılan saldırıların sorumluları hakkında soruşturmalar açtı ve dosyaları mahkemelere intikal ettirildi. Bu sorumlulardan biri de Noşirvan mustefa idi. Fakat her konuşmasında yasalardan sözeden biri, kendini mahkeme üstü biri olarak saydığı için ifade vermeye bile yanaşmadı.
Hükumet, kimlerin bu saldırı ve provakasyon emirlerini verdiği ile ilgili ellerinde ciddi belgelerin olduğunu açıkladı. Ve bu sorumlulardan birinin de "Kurdistan Parlamentosu Başkanı" olduğu ve bu nedenle PDK, Tevgera Goran ile hükumet ortaklığının bozduğunu açıkladı.
Bütün bunlar olup biterken; Güney Kurdistan hükumeti başarılı bir şekilde bir savaşı organize etti. Uluslararası ittifak ve destekler oluşturdu. İyi bir diplomatik ilişki ile gerekli zemini yakaladı. Askeri lojistik, eğitim ve silah yardımını organize etti ve bu yardımları eşit bir şekilde bütün peşmerge cephelerine gönderdi. Peşmergenin moralını yükselti ve savunmadan saldırıya geçmeyi başardı. Bizzat Kurdistan bölge Başkanı'nın komutasında; bu saldırılar zafere evrimlendi. Bölge sınırları dışında kalan Güney Kurdistan topraklarının da %40'ı işgalden kurtarılarak Kurdistan topraklarına dahil edildi. Bugün Güney Kurdistan Topraklarının %95 gibi bir oran Kurd ve Kurdistan'nın denetiminde özgür topraklara dönüştürülmüş durumda.
DAİŞ'in Güney Kurdistan'da bozguna uğratılması ve düşmanın hesaplarının tutmaması üzerine, yeniden; referandum-bağımsızlık çalışmalarını gündemine alan Bölge Hükumeti, "referandum ve bağımsızlık" için diplomatik ve siyasi ataklarını sıklaştırdı.
Tam bu esnada "Tevgera Goran ve YNK arasında stratejik anlaşma" adı altında bir atak gündeme geldi. Bunun hemen akabinde Güney-Batı Kurdistan'dan Salih Muslum Kerkuk'e davet edilerek; Bütün YNK ve Goran kadroları nezdinde "Kerkukun Kurdistan'a dahil edilmesi, referandum ve bağımsızlık" gibi Kurdistan için hasas konularda olumsuz ve provakatif demecler verdi. "Kurdlerin geleceğini bağdat"a ipotek eden bu demeçlere karşı ne YNK ve ne de Tevgera Goran'dan bir ittiraz gelmedi.
Ayni zamanda Kerkuk petrollerini, Güney Kurdistan hükumeti ve Petrol Bakanlığı dışında satışını sağlamak için Hêro İbrahim Ehmed kollarını çoktan sıvamiş; bir yandan "Kerkuk Kurdistan'a bağlanmasın" diye demeç veren Kerkuk Valisi Necmettin Kerim'e arka çıkan sessizlik ve diğer yandan yangından mal kaçırır gibi, Kurdistan Petrol bakanlığından kaçırılan petrolü tankerlerle İran'a satarak, özel kasalara indiriliyordu. Açlık ve sefalet tehlikesinin olduğu bu dönemde; bu durumu hükumete karşı kullanan zihniyet, meğer kendi özel kasalarına da Kurd kanı ile kurtarılan petrol kuyularının paralarını istifliyordu.
Ortada çirkin bir durum vardı..
En son Kurdistan Başbakan'nın bir heyetle "Kerkuk petrol sorunu çözümü ve satış şekli" üzerinde sağlanan anlaşma ile durum ortaya çıktı. Tabi bu ayni zamanda Hêro İbrahim Ehmed'in ve Noşirvan Mustefa'nın "İran'la petrol ve Referandumu engelleme" muhabetleri de su yüzüne çıktı!
Kurdistan'ın gelirlerini ve merkezi bütçe hakkını kesen, Kurd ulusunun riskını keserek, açlıkla terbiye etmeyi kafasasına koymuş bir "Arap Şii Lider"i (Nûri El Malikî) bazı YNK ve Tevgera Goran yetkilileri tarafından Kerkuk ve Suleymaniye'ye davet edildi. Bu lideri karşılamak için YNK ve Tevgera Goran'ın bazı kadroları havaalanında ve salon görüşmelerinde Nurî El Malıki ile görüşmek için, hazırolda hizaya ve sıraya geçtiler. Bu 1100 km'lik savaş hattında zafere imza atmiş pêşmerge ve Kurd Ulus'u için utanılacak bir durumdu. Kurdistan'ı açlık ve sefaletle tehdit ve terbiye etmek isteyen Nûri El Malıki ile bu mahabbeti organize edenler; Kendi ulusal hükumeti ve bölge başkanına kin ve nefret mesajları veriyorlardı. Bütün "referandum ve bağımsızlık ulusal stratejisi" için uzlaşı çağrılarına kulak tıkayip, elin tersi ile geri çeviriyordu!
Şüphesiz bu durum karşısında YNK bünyesindeki Kosret Resûl ve Behram Salih gibi Kurd ve Kurdistan'i sorumlulukları önde olan YNK liderleri için kabul edilecek bir durum değildi. Dileyen, dilediğini yapan, ona buna "paralel çalışan" bir hareket tarzı YNK'ye ciddi zararlar veriyordu. Bu ayni zamanda PDK ile ortak stratejik anlaşmaya da ters bir girişimdi. Aklı selim siyasi kadroların kabul edeceği bir durum değildi.
Bu olaylara karşı sağlıklı bir müdahalenin gecikmesi, gün be gün YNK bünyesinde krizi derinleştirdi.
İpleri ele geçirmek için, Hêro İbrahim Ehmed ve Noşirvan Mustefa sırt sırta vermiş; YNK'yi olağanüstü bir kongre ile kendi kontröllerine alma hamlesi İran ile dirsek ve destek temasında yürütülüyordu. Tam bu esnada "Navenda Biryardanê – Karar Merkezi" organı oluşturması atağı ile sorumlu kişi ve organlar tarafından (01.09.2016) bir atak gerçekleştirildi. 9 maddelik bir deklarasyonla kamuoyuna açıklanan bu deklerasyon; başta İran-Hêro İbrahim Ahmed ve Noşirvan Mustefa dahil, bir çok çıkar çevresini tehlikeye soktu. İran alel acele yüksek düzeyde bir heyektle Suleymaniye bölgesine "arabulucu" olarak geldi. Noşirvan Mustefa, Hêro İbrahim Ehmed taraftarlariyla dirsek temasında "karar Merkezi Organı"nı durdurmaya çalışıyor. Fakat, YNK ciddi bir krizle karşı karşıya. Dilerim bu kriz, Güney kurdistan'ın önündeki "referandum ve bağımsızlık ajendası"nı olumsuz yönde etkilemez.
YNK ve Tevgera Goran için Îran gibi bir düşmanın kapı eşiğine kadar gelerek, onların içişlerine müdahale edecek kadar perwazsız bir ilişki, tehlikeli bir ilişkidir. Kurdistan'a ciddi şekilde zarar verecek bir ilişkidir. Dilerim en kısa zamanda YNK'nin içindeki aklı selim ve Kurdistan'i kadrolar bu duruma müdahale ederek, bu tehlikeyi bertafa ederler.
03.09.2016
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.