Zeytin dalı!!!
.
Dr. S. Dêrsimî
Türk medyasının son aylarda Kürt halkına karşı başlattığı ırkçı ve şöven düşmanlık, savaşı aratmayacak türdendir. Afrin’deki mazlum Kürt halkının Türkiye devletine karşı iki aya yakın süren direnişi malesef Türk devletinin işgaliyle sonuçlandı.
Dünya kamuoyu, devletleri demokrasi havarisi kesilen Avrupa ülkeleri bu durum karşısında sustular, kör ve sağır oldular. Daha bir kaç ay öncesine kadar kürtlerin ne denli kahraman ve yiğit, kadın haklarına saygılı ve demokrat olduğunu söyleyen bu ülkeler TC’nin Afrin’e saldırması ile birlikte bir anda amneziye yakalandılar. Yani söyledikleri herşeyi unuttular.
Suskunluk ve ikiyüzlükleriyle Türk devletine destek oldular, cesaretlendirdiler. "Susmak olanları onaylamaktır" ilkesini benimsediler.
Türk devleti de 1936-1938’de Dersim soykırımını, oraya ”medeniyet götürme” adı altında yaptı. 1974’de Kıbrıs’ı işğal ettiğinde bu savaşa ”Barış Harekati” ismini vermişti. Son olarak Afrin saldırısını da ”Zeytin Dalı Harekati” yani ”Barış ve Kardeşlik harekatı!” olarak lanse etti. ZEYTİN DALI, Hz. Adem den Nuh peygambere, Yunan mitolojisinden bugünün olimpiyatlarına hep barışın, dostluğun, kardeşliğin ve sükünetin sembolu oldu. Ama görünen o ki tarihin tersine türk yetkililer bu sembolun de içini boşaltarak kendi millitarist ve işgalci amaçları için kullandılar.
Hitlerin kendi partisine "National Socialist German Workers Party" Alman Ulusal Sosyalist İşçi Partisi ismini koyması gibi. Ancak bu "işçi" partisi ikinci dünya savaşına yol açtı.
Nazi Almanyası 1 eylül 1939 da Polonyayı işgal ederken, Hitler saldırının nedenini söyle izah ediyordu:
"Polonya askerlerinin Silezya bölgesinde Gleiwitz kentinde bulunan bir radyo istasyonuna saldırmalarını ve bu gece (1 Eylül 1939) ilk kez kendi topraklarımız üzerinde bize ateş açmaları savaş gerekçesidir". Ama asıl gerçek ise bu saldırıyı yapanın Polonya askeri üniforması giymiş Nazi subaylarıydı. Amaçları ise Polonyayı işgal etmek için zemin hazırlamaktı.
T.C. ninde Afrin’e girmeden önceki propagandası, Kürt güçlerininin sınırın öte yanından Türkiye ye sürekli saldırı düzenledikleri yönünde yalan propaganda idi. Hatta oradan Kilis’te bir camiye ve bir kaç meskün bölgeye füzeler fırlatıldı ve ölümler oldu. MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın birkaç yıl önceki söylemleri ’’gerekirse Suriyeden Türkiye’ye bir-iki füze atar ve bunu Suriye ile savaş nedeni sayarız’’ hayata geçirildi. Kısacası kamuoyu bu işe hazırlandı.
Hitler Almanyasının Polonya işgalinin bir benzeri de Afrin’de uygulanmış oldu.
Masum isimler verilerek yapılan operasyonlar bu zulüm ve vahşetin boyutunu gizleyemez.
Bütün bu olanlar karşısında Kürt cephesinden beklenilen düzeyde tepki gelmedi, Afrin bir başına kaldı. Ülkede kitlesel gösteriler malesef gerçekleşmedi veya çok yetersiz kaldı. İnsanlar korkutuldu, sindirildi. En ufak bir protesto bile çok sert bastırıldı ve binlerce insan bu yüzden içerilere atıldılar Avrupada yapılan çeşitli protestolar da bulundukları ülkelerin basın-yayınında yeteri kadar yer bulamadı.
Kürdistanlı partilerin tepkileri çok zayıf ve cılız kaldı. Böyle bir durumda bile bazı kürt partileri halen birbirleriyle didişmekte, düşmanı unutup acımasızca birbirlerine yönelmekten vazgeçmiş değiller.
Bu halkın çektiği acıların büyük bir kısmından, Kürt siyasi partilerinin, liderlerinin ve kişi olarak her birimizin sorumlu olduğunu düşünüyorum.
Kürtler arası siyasi görüş ayrılıklarının düşmanlık düzeyinde bir ayrışmaya, çatışmaya gittiğini defalarca gördük ve tanık olduk.
Hatta ve hatta düşmana elini verecek kadar ileri giden, hainlerin olduğunu son Kerkük olaylarında iliklerimizde hissettik. Beynini ve bedenini düşmana teslim etmiş bu uşaklar, partiler arası çekişmelerin arkasına gizlenerek, kendi kutsal topraklarını düşmana peşkeş çekmiş ve bu soysuzlar hiç birşey olmamış gibi halen şehirlerimizin sokaklarında gezebiliyor, Kürdistanın mukaddes suyunu içiyor, havasını teneffüs ediyorlar.
Evet, biz Kürtlerin bu ihanetçi yüzlerini de iyi bilen düşmanlarımız, Kerkük’ün teslim edilmesinden cesaret alıp Afrin’e saldırdılar. Eğer Kerkükte direnmiş olsaydık, bugün Afrin’deki sonuç daha farklı olacaktı diye düşünüyorum.
Türkiye cumhuriyeti devleti Rojava Kürtlerini terörist ilan edip, kendi askeri ve sivil kurumlarını savaşa hazırladı. Fermanlar çıkardı.. Din adamları müslümanlık adına fetvalar verdiler ve ülkenin camileri ve diğer bütün kurumları savaş propagandasına endeksli birer alet haline geldiler. Türk toplumu topyekün savaş psikolojisine sokuldu. Bir takım sanatçı müsvetteleri Afrin sınırına gidip ırkçı şarkıları ile Türk şövenizmine katkı sundular.
İki aya yakın devam eden savaş, mazlum Kürt halkının olağanüstü direnişine rağmen, düşman güçlerinin sayı ve teknik üstünlüğü, uluslararası güçlerin TC ye desteği sonucu ülkemizin bu şirin kasabasının işgaline yol açtı.
"Özgür Suriye Ordusu" adı altında Afrin’e sürülen güruh, Daiş, El Nusra, El Kaide gibi çete üyelerinin şehre girmeleri ve sivil halka yönelmeleri sürpriz olmadı. Şu anda Afrin’de açıkça insanlık suçu, savaş suçu işleniyor. Kürt halkı sorgusuz sualsiz infaz ediliyor. Çocuklarımız ve genç kızlarımızın namusuna el uzatılıyor. Talan, yağma ve hırsızlık TC’nin insiyatifinde rutin bir durum almıştır. Şehrin demografisi şimdiden değiştirilmeye başlanmış, İdlib ve diğer Arap şehirlerinden getirilen Kürt düşmanı Araplar Afrin merkeze ve köylerine yerleştiriliyor.
Psikolojik savaşın en önemli ayaklarından biri olan basın/yayın (televizyonlar ve gazeteler) sistematik yayınlanan yalan haberler ile kamuoyunu yanıltıp, oradaki gerçek durumu kamufle etmeye çalışıyor. ”Kahraman Türk ordusu Afrin’i Afrin’lilere verecek”,"Türk askeri Afrin’e özgürlük, barış ve demokrasi getirdi" vb. yalanlara ne yazık ki Türk halkının ağırlıklı çoğunluğu da inanmaktadır. Görünen o ki bu durumda da "inanmak düşünmekten daha rahat" tezi bir kez daha doğruluk kazanıyor.
Ama işin asıl acı yanı düşmanın bu yalanlarına inanan bir kısım zavallı Kürtlerdir. Çok değil daha bir buçuk-iki ay önce Muş şehrimizin Kürt dengbêjleri, sınırın hemen diğer tarafında ki Kürt kardeşlerini katleden Türk ordusuna methiyeler dizdiler.
Kürt islami partisi olduğunu iddia eden parti, Türk devletinin orada, yani Afrin’de Amerikalıların desteklediği güçleri vurduğunu ve bunun için desteklediğini ilan etti.
Türk siyasi partilerinde yer alan bir kısım Kürt siyasetçi ve milletvekillerinin duruşu da bu "zavallı" dengbêjlerden farklı olmadı. Bunların bu çürük, korkak ve işbirlikçi duruşu hiç kuşkusuz halkımızın tarihine kara bir sayfa olarak geçecek.
Bu türden kürtleri görünce 1939-1945 lerde Nazi Almanyası saflarında savaşan Yahudiler ve onların akibeti hep aklıma gelir.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.