Zülküf Kışanak: Kürtçe’yi tercih edeceğiz ama bununla yetinmeyeceğiz…
.
Zülküf Kışanak
Türkçe’yi Siverek Yavuz Selim İlkokulu'nda öğrendim. Öyle kolay olmadı, hayatın olağan akışı içinde Türkçe’yi öğrenmedim, dayak zoruyla, aşağılanarak, itilip kakılarak, okuma yazmayla birlikte öğrendim. Bilinen en acımasız Osmanlı padişahının adını taşıyan bir okulda, en kötüsü ise sınıfta, okul bahçesinde, sokakta, hatta evimizde anadilimizi konuşmayı biz çocuklara yasaklayan adı lazım olmayan kafatasçı Kemalist bir öğretmen tarafından. Sanırım her Kürdün yaşadığı, dahası yaşamı boyunca acısını yüreğinde hissettiği koşullarda Türkçe’yi söktüm, okuma yazmayı öğrendim. Kürtle, Kürtlükle, anadilim Kürtçe’yle kavgalı olan adamların adını taşıyan okullarda. Öyle tabi, her yerde olduğu gibi kadim Kürt şehri Siverek’teki okullar Atatürk, İsmet Paşa, Gazi Paşa, Fevzi Çakmak, Cumhuriyet, Türközü gibi isimler taşıyordu. Türkleştirilmenin yanında bir de atamız olarak zorla bize belletilen bu adamlar, gerçekte kimdiler, insanlığa katkıları neydi, bize ne yapmışlardı, çok çok sonraki yıllarda, Kürt olmanın bilincine ulaştığım, hakikatımın farkına vardığım, dahası kendim olabildiğim zamanlarda öğrenecektim, tanıyacaktım her birini ayrı ayrı…
*
Geriye dönüp baktığımda, çocukluğuma dalıp gittiğimde dehşete kapılıyorum. Yaşadığım ağır şiddetin bende yarattığı travmaları nasıl atlatabildim, o en güzel, o en masum yaşlarımı nasıl kazasız belasız atlatabildim, hala anlayabilmiş değilim. Belki de bilinç altıma süpürmüşümdür, bilincimin derinliklerine gömmüşümdür onca şiddetin bende yarattığı travmalarımı. Umarım ileriki yıllarda karşıma çıkmaz, günün sonunda aklımı esir almaz, güç bela tutturduğum yaşam kalitemi, ulaştığım bilinç kapasitemi alt etmez. Yaşayıp göreceğim…
*
O yıllarda sanıyordum ki herkes, dünyaki tüm insanlar benim gibi Kürt doğuyor, herkesin anadili Kürtçe’dir, okullu olunca Türkçe öğreniyor, kaçınılmaz olarak da Türk oluyor, yeni bir kimlik ediniyor. Yıllar sonra, politikayla haşır neşir olmaya başladığım yıllarda bunun böyle olmadığını, Türkçe’nin de basbayağı Kürtçe gibi bir anadil olduğunu, Türk çocuklarının ise benim gibi kötekle Türkçe’yi öğrenmediklerini öğrendim. Bu gerçekle yüzleşmenin bende yarattığı dönüşümü anlatamam. Nasıl anlatabilirim ki…
*
Kuşkusuz güncel konumuz, okullu Kürt çocuklarının anadillerini tercih etme, dolayısıyla anadillerini öğrenme, yazma konusudur. Elbette Kürt çocukları kendi anadillerini tercih edeceklerdir, böylece anadilleriyle okuma yazmayı öğreneceklerdir, en önemlisi Kürt olduklarının bilincine varacaklardır. Ama bunun palyatif bir çözüm, asimilasyoncu Kemalist sistemin bir yutturması olduğunu unutmadan, bir an olsun akıldan çıkartmadan tercih edeceklerdir anadilleri Kürtçe’yi konuşma, yazma derslerini. Anadilde eğitim hakkına ulaşıncaya, her Türk çocuk gibi kendi anadillerinde eğitim hakkını elde edinceye kadar Kürt çocuklarının. Elbette hep birlikte, yan yana gelerek bunun mücadelesini vereceğiz, bu en temel hakka kavuşuncaya kadar da durmayacağız. Başka da bir çıkış, gidilecek bir yol yok gibi. Velhasıl çocuklarımızın anadillerini tercih etmelerini desteklemeliyiz ama bununla yetinmemeliyiz Kürt çocukları anadillerinde eğitim hakkını elde edene kadar ısrarla mücadeleye devam etmeliyiz, dahası Kürtçe eğitim hakkı anayasal güvenceye kavuşuncaya kadar durmamamlıyız. Hadi bakalım, rastgele…
Kaynak: Tigris Haber
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.